Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli: Yeni model, eski sorunlar

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Cumhuriyet’in 100. yılı için geliştirilen bir eğitim vizyonu. Ancak modeldeki birçok başlığın yıllardır başka isimler altında gündeme geldiği görülüyor…

Sınav grubu öğrencileri için zor bir yaz dönem geride kaldı. Önce liselere giriş sınavı ve yerleştirme sürecindeki sancılar, ardından üniversite sınavı ve onun gölgesinde geçen bir yaz… Şimdi yeni bir eğitim-öğretim yılına giriyoruz. Gündemimizde ise yeni bir başlık var: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli.

Peki, bu model nedir, neyi amaçlıyor ve pratikte uygulanabilirliği ne kadar?

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, Cumhuriyet’in 100. yılı için geliştirilen bir eğitim vizyonu. Kâğıt üzerinde de oldukça iddialı bir model. Öğrenciyi sadece zihinsel yönüyle değil, duygusal, sosyal, bedensel ve manevi boyutlarıyla da geliştirmeyi hedefliyor. ‘Yetkin ve erdemli insan’ idealinden söz ediliyor; ahlaklı, sorgulayıcı, merhametli, vatansever bireyler yetiştirilmek isteniyor.

Modelde disiplinler arası öğrenme, proje temelli eğitim, STEM uyumu, 21. yüzyıl becerileri, okuryazarlık, bireysel eğilimlerin geliştirilmesi ve fırsat eşitliği vurgusu yapılıyor. Müfredat 2024 Eylül’de başladı, 2025-2026’da öğretmen eğitimleri ve izleme süreçleriyle devam edecek.

Yeni ambalajda eski ürün

Ancak dikkatle bakıldığında, birçok başlığın yıllardır başka isimler altında gündeme geldiği görülüyor. Değerler eğitimi, proje temelli yaklaşım, fırsat eşitliği… Bunlar yeni şeyler değil, defalarca denenmiş projeler. Bu nedenle uzmanlar bu modeli sıklıkla ‘yeni ambalajda eski ürün’ olarak tanımlıyor.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli sahadaki gerçeklerle ne kadar örtüşüyor?

Eğitimde yıllardır aynı şeyleri tekrarlayıp farklı sonuçlar bekliyoruz. Örneğin değerler eğitimi 2011’den beri müfredatın önemli bir parçası. O zamanlar anaokulunda bu projeyle tanışan çocuklar, bugünlerde üniversite sıralarında. Lisede başlayanlar iş hayatına atıldı. Peki, gözle görülür bir değişim oldu mu? Sahada gördüğüm şu ki, öğretmenler ne kadar çabalasa da proje sürdürülebilir olmadı. Çünkü çocuklar okulda ‘erdemli birey’ mesajını duyuyor ama dışarıda haksızlık, yolsuzluk, liyakatsizlik ve şiddeti görüyor. Bu çelişki, gençlerin ‘adalet’ ve ‘erdem’ kavramlarını soyut birer ideal gibi algılamasına yol açıyor. Sonuç: güven kaybı, umutsuzluk, toplumsal yabancılaşma ve değer erozyonu.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gerçekten bir değişim oluşturacak mı?

Eğitim sistemi hâlâ yapısal sorunlarla boğuşuyor: okulların altyapısı yetersiz, öğretmen açığı devam ediyor, öğretmenlerin motivasyonu düşük. Öğrenciler sınav baskısı altında eziliyor, müfredat sürekli değişiyor, fırsat eşitsizliği her geçen gün büyüyor.

Akademisyenler ve sendikalar da benzer kaygıları dile getiriyor. Eğitim Reformu Girişimi (ERG), modelde kullanılan kavramların soyut kaldığını, kadın hakları ve evrensel değerlerin yeterince yer bulmadığını vurguluyor. Türk Eğitim-Sen’in araştırmalarında ise modelin teoride iddialı ama sahada uygulanmasının zor olduğu, özellikle altyapının ve öğretmen boyutunun göz ardı edildiği belirtiliyor. Birçok akademik çalışmada proje temelli öğrenme ve değerler eğitimi gibi unsurların zaten yıllardır müfredatta bulunduğu, yani modelin “yeni” olmaktan çok “tekrar” niteliği taşıdığı ifade ediliyor.

Burada bir diğer kritik soru ise şu:

Modeli hazırlayanlar sahadan kopuk mu? Ya da sahayla ne kadar ortak çalışıyorlar? Sahanın sesini duyuyorlar mı duymak istemiyorlar mı yoksa saha sesini duyuramıyor mu?

Milli Eğitim Bakanının de katılacağı, özel okulların sorunlarının ele alınacağı bir toplantıya, görüşlerine değer verdiğim bir okul kurucusu tarafından dinleyici olarak davet edildim. Bakan Bey konuşmasını yaptı. Sıra kuruculara geldi. Bir saat boyunca Bakan Bey’i ve yapılan çalışmaları övdüler. Sonra Bakan Bey toplantıdan ayrıldı. Yanımdaki okul kurucusu dostuma dönüp sordum: “Ne oldu şimdi? Hangi sorunlarınızı paylaştınız?” İşte burada asıl mesele ortaya çıkıyor: Otorite hâlâ çok kutsal görülüyor. Kimse olumsuzlukları dile getir(e)miyor. Böyle olunca da modeli hazırlayanlar sahadaki gerçeklerden habersiz, bir hayalin içinde yaşıyor.

Bu yazımızda bazı sorulara cevap vermeye çalışarak yeni modelin kısa bir fotoğrafını çektik. Ancak sorunlarımız bununla sınırlı değil. Bundan sonraki bölümlerde fırsat eşitsizliği, sınav baskısı, öğretmen açığı, öğretmen motivasyonu ve altyapı eksikleri gibi temel meseleleri ele alarak, uygulama sürecinde karşılaşılabilecek zorluklara değinecek ve eğitim sistemimizin gerçek yüzünü tartışmaya devam edeceğiz. Hep birlikte şu sorunun cevabını arayacağız:

Bu modelle birlikte gerçek bir değişim mi yaşayacağız, yoksa eski sorunları yeni ambalajda seyretmeye devam mı edeceğiz?

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER