Son MGK kararları ve MGK’nın anayasal yapısı

MGK anayasal bir kurum olduğu sürece o ülke bir demokratik hukuk devleti değildir, Diyanet İşleri Başkanlığının da yine anayasal bir kurum olduğu devlet de laik bir devlet olamaz.

Millî Güvenlik Kurulu (MGK)

Son Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK)’da alınan kararları aşağıda ana başlıklar olarak sunuyorum, başlarken şunu da hatırlatalım, MGK anayasal ve hukuki bir talihsizlik olarak Anayasanın 118’nci maddesinde anayasal bir kurum haline gelmiştir.

Kararlar:

1. PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere millî birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı…

2. Terörsüz Türkiye hedefi istikametinde katedilen mesafe ve geleceğe ilişkin tasarruflar değerlendirilmiş; ülkemizin ayaklarına vurulmak istenen terör prangasının sökülüp atılmasıyla birlikte…

3. FETÖ ile mücadelede gelinen aşama ve müteakip süreçte izlenecek hareket tarzları ele alınmış…

4. Suriye’deki gelişmeler, bölgemizde yaşanan hadiselerin tesirleri de göz önüne alınarak etraflıca görüşülmüş…

5. İsrail’in İran’a saldırısıyla başlayan sürecin siyasi ve askerî neticeleri değerlendirilmiş….

6. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki tırmanma emarelerinden duyulan endişe dile getirilmiş….

Birinci başlık bir bekamıza yönelik bir tehdide önlem görünümünde,

İkinci başlık, “Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik,

Üçüncü başlık FETÖ ile mücadele,

Dördüncü başlık Suriye ile ilgili,

Beşinci başlık İsrail-İran meselesi,

Altıncı başlık Rusya-Ukrayna konusu.

Bu konuların tümü MGK’da görüşülüyor ama dikkatle bakarsanız bu konuların tümü aslında bir bakanlığın görev alanına yani daha genel olarak Bakanlar Kurulunun görev tanımına giriyor, MGK’ya da Bakanlar Kuruluna da Cumhurbaşkanı başkanlık yapıyor.

Birinci ve üçüncü başlıklar Savunma ve İçişleri Bakanlığının görevi, ikinci başlık çok sayıda bakanlığın ilgi alanına giriyor, dördüncü, beşinci ve altıncı başlıklar ise temel olarak Dışişlerinin görev alanı dahilinde.

Bu konular zaten bu ilgili bakanlıkların görev alanı içinde iken başka bir anayasal kurum olarak MGK’ya neden gerek görülüyor anlamak çok kolay değildir.

Başka demokratik hukuk devletlerinde siyasi karar alma mekanizmalarının bir parçası olarak bizim MGK benzeri bir kuruma hiç rastlanmıyor.

Evet, benzer kurumlar yok değil ama bu kurumların tümü siyasi otoriteye danışmanlık yapan kurumlar ve hiçbiri bu demokratik ülkelerin anayasalarında ifadesini bulmuyor.

Aynı konu başlığının mesela Suriye meselesinin hem Dışişleri hem de MGK’nın görev alanına giriyor olması muhtemelen karar alma ve uygulama mekanizmalarında iki başlılık da yaratabilir.

Anayasanın 118. Maddesinde üstelik Türkçe olarak seçilmiş siyasi otoriteyi çok rahatsız edici olması gereken bir ifade de mevcut, bu maddede “MGK’nın alacağı tavsiye kararlarını……… Cumhurbaşkanına BİLDİRİR” yazıyor.

Türkçe anadilim, kavramlara hâkim olduğumu düşünürüm, bildiğim kadarıyla bir tavsiye kararı “bildirilmez”, “bildirme” hiyerarşik bir ilişki anlamına gelir, MGK’da çok sayıda bürokrat da bulunuyor ve içinde bürokratların olduğu bir kurum seçilmiş cumhurbaşkanına bir şey bildiremez diye düşünüyorum, eğer bu ifadenin değişmesine bazı bürokratik unsurlar radikal itiraz ediyorlarsa o malum vesayet ilişkisi devam ediyor demektir.

1961 Anayasasına kadar sistem içinde bulunmayan bu kurum 27 Mayıs darbesi sonrası anayasal hale geliyor, 1982 Anayasası ile daha da güçlü hale geliyor, amaç da askerin bir rahatsızlığı varsa, ne demekse, darbe yapacağına orduyu sistem içine alarak, bu rahatsızlığını meşru kanallardan aktarılması.

Böyle bir mantığın ürettiği bir kurumun 2025’te hala anayasal bir kurum olmasını bir vatandaş olarak büyük bir siyasi ayıp olarak değerlendirdiğimi de itiraf etmek zorundayım ama şunu da unutmayalım, Erdoğan Türkiye’sinde ayıplar o kadar çoğaldı ki muhtemelen MGK’nın yapısı arka sıralara düşmüştür.

MGK türü bir danışma kuruluna her devlet ihtiyaç duyabilir, bu ihtiyaç çok da aciliyet kapsamında olabilir, MGK’nın tüm unsurları devlet görevlileridir, Cumhurbaşkanlığı sekretaryası ihtiyaç anında hepsini arar ve hemen Cumhurbaşkanının başkanlığında toplantıya çağırabilir, bugünkü gibi bir anayasal kuruma, bir genel sekreterliğe neden ihtiyaç duyulduğu belirsizdir.

Her zaman tekrar ettiğim iddiamı tekraren söylüyorum, MGK anayasal bir kurum olduğu sürece o ülke bir demokratik hukuk devleti değildir, Diyanet İşleri Başkanlığının da yine anayasal bir kurum olduğu devlet de laik bir devlet olamaz.              

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER