Tayyip Erdoğan aslında sürprizlere açık bir siyasetçi değil. Daha önce denenmiş yöntemleri kendine uydurarak yoluna devam ediyor. Erdoğan’ın en iyi bildiği iş ise bir savcı bir hakimle rakibinin üzerine yürümektir. Bir savcı bir hakim dediğime bakmayın yargının büyük bir kısmını Saray’a köle yaptı. İstisnalar çok az.
Ülkenin anamuhalefet partisi ve son seçimin birincisi CHP, adeta Saray yargısı tarafından kuşatılmış durumda. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptali ile başlayan süreçte yaşananları hatırlayalım. Diplomanın iptalinin ardından Saray yargısı tarafından İmamoğlu gözaltına alındı. Normal şartlarda İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması gerekirken tutuklandı. Tutuklanmanın ardından dosyanın boş olduğunu ortaya çıktı. Bu kez de dosyayı doldurmak için itirafçı üretme yöntemi devreye sokuldu. Belediyede görev yapmış bütün üst düzey yetkililer gözaltına alınarak tehditle itirafçılığa zorlanıyor. Bunda şu ana kadar başarılı olunmamış olmalı ki bu sabah saatlerinde çok sayıda ilçe belediye başkanı ve belediye bürokratı gözaltına alındı.
Erdoğan’ın yargı kanalıyla CHP’yi hizaya getirme isteğine CHP lideri Özgür Özel ve Silivri’de bulunan İmamoğlu’nun direnmesinin önüne geçmek için başka bir yöntemi daha devreye aldı. CHP içindeki Kemal Kılıçdaroğlu çevresinde örgütlü hizip harekete geçirildi. CHP’nin yerel seçimlerdeki başarısını yok sayan ve uzun süredir birinci parti korunumda bulunmasını dahi görmeyecek şekilde siyasi hırsları gözlerini kör etmiş Kılıçdaroğlu ve ekibi ise yargı kanalıyla parti yönetiminin kendilerine verilmesini dört gözle beklemeye başladı. Ankara Cumhuriyet Savcısı’nın kongreyle ilgili ifade verme çağrısını yerine getirmeyen Kılıçdaroğlu’nun savcının ‘kongrede hile olmadı’ demesi durumunda dosyayı kapatacağı yönündeki teklifini bile görmezden gelmesi, iyi niyetle yorumlanamaz.
Nasıl 2016 yılında MHP’de Meral Akşener’in seçildiği kongre Saray aparatı yargı kanalıyla yok sayıldıysa şimdi de aynı durum yaşanacak gibi görünüyor. O tarihten sonra Bahçeli, Erdoğan’ın en büyük müttefiki oldu ve ülkeye tek adam rejiminin gelmesinde öncülük etti. Bu saatten sonra Kılıçdaroğlu ve kadrosunun yönettiği bir CHP’den etkili muhalefet beklenemez. Sadece Saray’ın atadığı bir genel başkan olarak koltuk sahibi olur Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu’nun parti yönetimini ele geçirmesinin ardından Silivri Cezaevi’nde bulunan Ekrem İmamoğlu unutulacak. Parti içinde ayrışma yaşanacak ve belki de partiden çok sayıda istifa olacak. Belki de yeni bir parti kurulacak ve seçime iki ayrı parti ile girilecek. Bütün bunlar ise Saray’daki tek adamın bir kez daha Cumhurbaşkanı olması anlamına geliyor.
Saray’ın kolluk gücü, yargı ve siyasi hırsı gözünü kör etmiş CHP içindeki muhalefetin desteğiyle hedefine adım adım ilerliyor. Erdoğan’ın muhalefeti kendine göre dizayn etme hamlesine ancak muhalefetin toplu şekilde karşı çıkmasıyla engel olmak mümkün.
Özgür Özel, ancak tabandan gelen güçle parti içindeki Kılıçdaroğlu hizibini ve tek adamın hukuk tanımaz hamlelerini savuşturabilir. İşi zor ama imkansız değil…