Meral Akşener için bu saatten sonra Saray'a yanaşmak, iktidar nimetlerinden çevresine paylaşarak partiyi ayakta tutması da zor. Akşener'in siyasi hayatının özeti ise 'kendi etti kendi buldu' kelimelerinden ibaret. Bilerek ve isteyerek rus ruleti oynamanın faturası da beklendiğinden daha kabarık geldi.
İYİ Parti, tek adam rejiminin olağanüstü hal yasalarını arkasına alarak milletin üzerine bütün gücüyle abandığı bir dönemde umut ışığı olarak görülmüştü. Parti, kuruluş süreci ve ardından izlediği politikalarla kendisinden bekleneni vermemiş ve son seçimde yaşadığı hezimetle büyük oranda siyaseten etkisi azalmış bir konuma geldi.
İYİ Parti’nin kuruluş sürecinde üst düzey görev alanların tamamına yakınının MHP kökenli olmasından hareketle merkez sağ bir parti olmayı başarıp başaramayacağı gündeme gelmişti. Önümüzde örneği bulunan AKP’den hareketle bunun mümkün olabileceği varsayılmıştı. AKP’yi kuran kadronun tamamı Milli Görüş geleneğinden gelmesine rağmen partiyi merkez sağ kadrolara açarak merkez sağdan kalan boşluğu doldurmuştu. (2002–2011 dönemi)
Akşener’in toplumda 28 Şubat döneminden kalma olumlu bir imajı vardı. Bu imajı yok edecek bir davranış içine girmemiş ve hassas konulardan özellikle uzak durmuştu. Partiyi kurduğu dönemin şartlarından dolayı önünde çok fazla hassas konu vardı ve şartlar onu tavır almaya zorluyordu. Çünkü bu hassas konularda sessiz kalmak da aslında bir tarafı seçtiğiniz anlamına geliyordu.
Akşener, 15 Temmuz rejiminin insan haklarını ayaklar altına almasına, hak ve adaleti yok sayan uygulamalarını zaman zaman yüksek perdeden eleştirdi. Buradaki duruşu ilkesel bir duruş olmaktan ziyade mazlum ve mağdur arasında ayrım yapmak şeklindeydi. 28 Şubatçı generallerin cezaevine konulmasında, ‘Barışlar’ın cezaevinin ön kapısından girip arka kapısından çıktığı olaylarda en sert muhalefeti yaptı. Akşener, eylem yapan Kürt genç tutuklandığında, yeni doğum yapmış Gülen cemaati mensubu doğumhanede gözaltına alındığında bir anda sessizliğe gömüldü. Kendisi konuşmadığı gibi partisinden bu konuda farklı bir ses çıkmasına da izin vermedi. İYİ Parti, zulme sessiz kalmakla kalmadı, partinin kontenjanından HSK’ya atanan iki üye iktidarın bütün hukuksuzluklarına onay vermekten çekinmedi.
Partinin içindeki “derin abiler” altılı masa sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedefe koyan ardı ardına açıklamalar yaptılar. Kamuoyu bu hareketlenmeyi sadece bireysel çıkışlar olarak gördü ilk zamanlarda. Aslında Kılıçdaroğlu’nun seçilme ihtimalinin parti kadrosunun büyük bir kısmı tarafından bir endişe oluşturduğunu Akşener’in bu süreçte yaşadığı gelgitlerden anlayabildik. Derin abilerin oluşturduğu dalgayla Altılı Masa’dan çekilme ve ardından dönüşle ortaya çıkan güven krizinin etkisiyle seçim kaybedildi. İYİ Parti yönetimi kamuoyu baskısıyla masaya oturtulmayı içine hiçbir zaman sindiremedi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından İYİ Parti lider kadrosu seçim sonucunu çok yanlış yorumladı. Orta Anadolu’dan az oy almayı CHP ile ittifaka bağlamak doğru ama eksik bir analizdi. Orta Anadolu’dan oy almak için ne gibi politika ürettiğine dönüp bakmadı. Orta Anadolu’da hiçbir toplum kesimini hedefleyen söylem ve politika üretmediğini hiç dikkate almadı.
Türkiye’de yerel seçimler özelliğinden dolayı genelde güçlü iki aday arasında geçer. Nasıl bir çok şehirde CHP’li adayların çevresinde toplanma olduysa, Şanlıurfa’da Yeniden Refahlı adayın, başka bir ilde HDP’li adayın çevresinde toplanma oldu. Bütün bunlara rağmen İYİ Parti yönetimi “hür ve müstakil” olarak seçime girmek için ısrar etti ve kararı çok pahalı bir fatura ile ödedi.
İYİ Parti yönetimi aslında Cumhurbaşkanlığı seçiminde Altılı Masa’dan kalkmasının ardından oluşan kamuoyu baskısı ile masaya gönülsüz olarak dönmüştü. Ancak masaya dönüş sürecinde CHP’ye yönelik içlerindeki biriktirdikleri nefreti seçim sonrasında ortaya saçtılar. Bunu başta Akşener, politik nezaket kurallarını bile dikkate almadan en üst perdeden yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisi hakkında tereddüte kapılan tabanının endişeleri ileri aşamaya taşındı. Bu tabanın en önemli özelliğinin İYİ Partili olmaktan ziyade AKP’ye muhalefet olduğu ayrıntısı da görmezden gelindi.
Seçim hezimetinin ardından ‘gıcıklık hakkını’ kullanarak Akşener yeniden genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Çok geçmeden Cumhur İttifakı’nın küçük ve büyük ortağı hep bir ağızdan “gitme kal’ dediler. Erdoğan ve Bahçeli’nin birden Akşener sevgisi neden depreşmişti? Akşener’in liderliğini yapacağı parti bu saatten sonra kendileri için tehdit olmaktan çıkmış durumda. Büyüme potansiyeli olacak bir adayla kendilerinden oy koparabilir. Cumhur İttifakı ortakları bu riski almak istemiyor.
Akşener, milletvekilleri üzerindeki gücünü kullanarak Cumhur İttifakı’na yama olmayı ve kalan tabanına iktidarın nimetlerine sunmayı düşünüyor olabilir. İktidarın nimetleri partideki kan kaybını bir süre durabilir ama bu girişim partinin içindeki seküler ve şehirli seçmenin tamamanı kaybetmesiyle sonuçlanabilir.
Bu saatten sonra Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti’nin büyümesi çok zor. Yeni bir söylem, yeni bir kadro ve en önemlisi politikaları net, tutarlı bir siyaset diliyle parti ayağa kaldırabilir. Akşener, 6 yıllık genel başkanlığı sürecinde ne ciddi kadro kurdu, ne bir politika geliştirdi, en önemli sürekli zik zak çizen bir politik dil kullandı. Akşener’in 28 Şubat’tan kalan imajı bir yıllık süreç içeresinde yok oldu. Karşımızda kafası karışık, sinirli, siyasetin dillini kullanmakta zorlanan bir lider vardı. Bu profil parti taban tarafından onaylanmadı. Akşener bunu gördüğü için sinirli ve gergin.
Meral Akşener için bu saatten sonra Saray’a yanaşarak, iktidar nimetlerinden çevresine paylaşarak partiyi ayakta tutması da zor.
Akşener’in siyasi hayatının özeti ise “kendi etti kendi buldu”dan ibaret. Bilerek ve isteyerek rus ruleti oynamanın faturası da beklendiğinden daha kabarık geldi.