Bir kesimin söylemlerine bakarsanız yargı ilk kez ‘bu denli’ hukuk dışına çıkıyor, CHP’li belediye başkanları başta olmak üzere ‘muhalifler’ ilk kez cezaevlerine atılıyor, cezaevlerinin şartları ‘ilk kez’ bu kadar kötü, anneler çocuklarından ilk kez ayrılıyor, hasta mahpuslar ilk kez göz ardı edilerek demir parmaklıklar ardına bırakılıyor…
Bir kesim dedim ama ülkenin hatırı sayılır büyük bir kesiminin aklından geçen düşünceler ‘üç aşağı beş yukarı’ bu minvalde. CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP’lilere yönelik ardı arkası kesilmeyen operasyonları görenler bu kanıya varmış olabilir. Ne var ki gerçeği yansıtmıyor. Anlatalım…
Kendine ‘muhalif’ diyen kesime kötü bir haberim var: AKP’nin hukuk dışı uygulamaları ‘ilk kez’ sizin üzerinizde denenmiyor. Tam tersine daha önce denenen, başarıyla uygulanan, sizin de içinde bulunduğunuz toplumsal kitle nezdinde rıza üretimi de yapıldıktan sonra ‘vakti geldiğinden’, şimdi sizin üzerinizde uygulamaya geçiriliyor. O yüzden sizinkine ‘deneme’ denilemez, olsa olsa uygulamadır. Denemesi ‘başka kesimler’ üzerinde yapıldı. O zamanlar toplumsal histeri, kitle psikolojisi ve/veya 7/24 yayılan kara propaganda etkisiyle kimi zaman alkış tuttuğunuz, kimi zaman ‘vardır bir şey’ diyerek görmezden geldiğiniz, çoğu zaman da ilgi alanınıza girmediği için hiç duymadığınız kesimler AKP’nin ve onun ‘kini diri’ liderinin hukuk dışı uygulamalarından nasibini alıyordu. Kürtler, sosyalistler, cemaatçiler…
Mesela bunun en çarpıcı örneği şu “borsa” meselesi. Hayır canım, yatırım yapıp milyonlar kazanmayı hayal ettiğiniz borsa değil, öbürü. Hani şu siyasetçiler-mafya grupları-çete-avukatlar-hakimler-savcılar arasında kurulup garibanların “hukuki işlerinin yoluna konulması” karşılığında para alınan borsa. Evet evet defalarca duydunuz ama görmezden geldiniz. O hani. “Fetö borsası.” Size uzakken ne kadar da anlamlıydı değil mi? Oysa şimdilerde “İBB borsası” ile yüzleşince, aaa yargıda neler oluyormuş diye neredeyse küçük dilinizi yuttuğunuz o tanıdık “deneme.” Evet, “Fetö borsası” denemesi, “Zenginler kurtuluyor, fakirler eziliyor yeaa” diye gevşek gevşek gülerek anlattığınız yerde durmuyormuş. Sonuçta lafta durduğu gibi durmuyor, rüşvet çarkı değil mi? “Fetö borsasını” eleştirirken bile cemaat nefretine bulaşmadan cümle kuramayanlar, bugünlerde “İBB borsası” diye yeri göğü inletiyor. Hakkınız var, inletin tabi. Lakin bu da “yeni” ve “ilk kez” gerçekleşen bir şey değil. Denendi, sonuç alındı, şimdi size de uygulanıyor. Tarife böyle. “Fetö borsası”ndan “İBB borsası”na uzanan yol o kadar da uzun değil. Az yürüyün, gerçeklerle karşılarsınız…
‘Fetö’ denilen, bizzat yargının doğrultulmuş silahıyla oluşturulmuş ve yaklaşık 2 milyonluk dev ‘örgüt’ üzerinden denenen ne varsa bugün CHP’ye de aynıları yapılıyor. Mala el koyma, edinilmiş hakkı gasp etme, iddianamesiz yıllarca hapis yatırma, hastayken tutuklama, hamileyken tutuklayıp cezaevinde doğurtma, cezaevinden ‘ölmeye yakın’ ancak tahliye etme, 15 kişilik koğuşlara 45 kişi doldurma gibi ‘başarılı’ örnekler sayesinde AKP rejimi bugün CHP’lilere ve bilumum diğer muhalif kesimlere istediğini gönül rahatlığıyla yapabiliyor.
Üstelik kadınından çocuğuna, gencinden yaşlısına, hastasından kanserlisine, hamilesinden 15 Temmnuz’da henüz 10 yaşında olanına kadar devasa bir kitle “terörist” diye toplumun önüne atılıp her türlü ezaya maruz kalırken; bugün “muhalif” görünen kitleden de destek alıyordu rejim. “Fetö operasyonu” dedin mi akan sular duruyor-du nasılsa. Ekonomiden dolayı sıkıştın mı patlat bir ‘Fetö operasyonu’, yargıyla ilgili sıkıntı mı çıktı ver operasyonu; yangına müdahale edecek uçağın yok diye toplumdan ses mi çıktı hemen gönder bir ‘Fetö operasyonu.’ Ve her seferinde de attığın yem yutulsun, toplum ‘Fetö’yü duyunca sus pus kesilsin, hatta rejimin “en başarılı” alanı diye hak bile vere vere…
Sözünü ettiğim “bazı kesimler” ideolojik saiklerle cemaate kör ve sağır kaldı diyelim. Hatta çoğu yerde rejime arka da çıktı. “Oh olsun” dedi. Peki, bu “kesim” Kürtlerin bu ülkede yaşadıklarından ders çıkardı mı? Bu soruya “evet” yanıtını vermek zor. Hatta bu kez milliyetçi/ulusalcı saiklerle Kürtlere yaşatılanlara ses etmedi. Çocuğunun cesedi bir kap içinde alan babayı da anlamadı, cesedi bir hava mermisiyle paramparça olan küçücük çocuk Ceylan’ı da, cesedi günlerce sokaklarda bekletilen Taybet anayı da… Ya cezaevlerinde yaşananlar? Bugünlerde TBMM’de çalışan komisyonun her adımını “ihanet” diye kodlayan “Sözcü/Odatv/Aykırı/ÜmitÖzdağ/Yavuz Ağıralioğlu/İyi Parti” troykasının 30-33 yıl sonra cezaevlerinden çıkan insanları hedef gösterip “Halay ve zılgıtlarla karşıladılar” diye adeta histeriyle aktardıkları haberleri görmüşsünüzdür. Anayasada belirtilmiş ağır cezayı almış ve tam 33 yıl hapiste kalıp “cezasını çekmiş” insanların tahliyelerine dahi tahammül edemeyenler, on yıllardır sokaklarda yürütülen hasta/yaşlı mahpuslar direnişlerine gözlerini kapatanlar misal Murat Çalık -ki kendisine aleni biçimde haksızlık ediliyor, tahliye edilmelidir- için “adalet” de isteyebiliyorlar aynı anda. Bunun nasıl kahredici bir tezat olduğunu anlatmaya ne vakit var, ne de kelimeler yeter…
İzmir’de, Hatay’da, Ankara’da, İstanbul’da, Artvin’de, Rize’de, Toroslar’da ve bilumum ülke çapında doğa için, dereler için direnen sosyalistler peki? Madenlere karşı çıktıkları için “vatan hainliğinden” “ülkenin gelişmesini istemiyorlara” kadar geniş ölçekte suçlanıp davalarla, hapislerle iradeleri kırılmaya çalışılan binlerce insan? Bugün “ağzını açanı hapse atıyorlar” diye ağlayanlar, mesela parasız eğitim hakkı için direnen Halk Evleri üyesi gençlerin başına neler geldiğinden haberleri var mı?
Velhasıl sayın “muhalif” çevreler, bugün yaşadıklarınız ilk değil. Son da olmayacak, emin olun. Başkaları üzerinde “denenip” sonuç alınmış pek çok başka uygulama daha var henüz tanışmadığınız. Umarım ve dilerim o “yöntemlerle” tanışmadan, başkalarının gördüğü eziyete gözlerinizi açarsınız…