Ne kadar demokrasi o kadar ekmek

Ekonomide yeniden başa dönüyoruz. Emeklinin, işçinin, esnafın, memurun velhasıl dar gelirli her kesimin büyük bedeller ödemesi pahasına elde ettiğimiz kazanımlar çöpe atılıyor. Siyasi hesaplar uğruna milletin ekmeği küçülüyor. Son günlerin moda deyimiyle söyleyecek olursak; ekonomi telef oluyor, millet telef oluyor.

İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere pek çok siyasetçinin tutuklandığı 19 Mart operasyonunun ekonomiye yakıcı bir fatura çıkaracağı çok açıktı. İlk tepki döviz cephesinden gelmişti. Operasyonun hemen ardından 40 TL’yi aşan doların ateşi, yaklaşık 50 milyar dolar rezerv yakılarak geçici olarak düşürüldü. Ancak aradan geçen sürede döviz talebi durmadı. Bu durum Merkez Bankası’nı yeni tedbirler almaya sevk etti.

Banka, dün gece bir dizi yeni önlem açıkladı. Özetle; bankaların döviz mevduatları için kenarda tutmaları gereken para miktarı artırıldı. Yurtdışı kaynaklı döviz borçlanmasına ek yük getirildi. İhracatçıların daha fazla döviz bozdurması zorunlu oldu.

DÖVİZ TALEBİ ARTIYOR, MERKEZ BANKASI ÇÖZÜM ARIYOR

Bu teknik adımların amacı, artan döviz talebini dizginlemek.

Bu tedbirlerin farklı cephelerde sorunlara yol açması ise kaçınılmaz. Öncelikle TL mevduat faizinin artması bekleniyor. Oysa ekonomi programının nihai amacı, faizleri düşürerek ekonomiyi canlandırmaktı. Nisan ayı verilerinin önümüze koyduğu sanayideki ciddi daralmayı da dikkate alırsak, Merkez Bankası’nın kararı, reel sektörü zorlayacak, üretimi ve istihdamı daraltacak nitelikte.

SORUN EKONOMİK DEĞİL SİYASİ

Merkez Bankası’nın gece yarısı aldığı kararları, “Şahap Kavcıoğlu’nun ruhu Bankayı yönetiyor” ya da “Mehmet Şimşek’in içinden Nurettin Nebati çıktı” diye yorumlamak mümkün. Daha ihtiyatlı bir yaklaşımla söyleyecek olursak; ekonomi yönetimi başka seçeneği olmadığı için palyatif tedbirler alıyor.

Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, Banka’nın aldığı kararları şu ifade ile değerlendiriyor: “Son 10 yılda ekonomiye dair yaşadıklarımızdan bir özlü söz çıkar deseniz ilk aklıma gelen şu olurdu: Parasal olmayan sorunlar parasal tedbirlerle çözülemez.”

Sözün özü; sorun ekonomik değil siyasi.

Siyasi kararların ekonomiye verdiği zararı mininize etmek için çeşitli formüller deneniyor.

Benzer formülleri, Şahap Kavcıoğlu ve Nurettin Nebati de denemişti. Bu denemelerin ne büyük maliyetlere yol açtığını hep birlikte yaşayarak gördük. Sorun, içinden çıkılmaz bir boyuta ulaşıp yüzde 90’ları zorlayan enflasyon canavarıyla yüzleşince Mehmet Şimşek’in kapısı çalındı. Şimşek’in kaptanlığındaki ekonomi yönetimi, yoksul kesimler için acı reçeteyi yürürlüğe koydu. Büyük bedeller ödeyip ekonomide rasyonel zemine dönülmeye başlanmışken 19 Mart operasyonu geldi.

Şimdi yeniden başa dönüyoruz. Emeklinin, işçinin, esnafın, memurun velhasıl dar gelirli her kesimin büyük bedeller ödemesi pahasına elde ettiğimiz kazanımlar çöpe atılıyor.

EKONOMİ TELEF OLUYOR, MİLLET TELEF OLUYOR!

Maalesef siyasi hesaplar uğruna milletin ekmeği küçülüyor.

Son günlerin moda deyimiyle söyleyecek olursak; ekonomi telef oluyor, millet telef oluyor.

Aslında formül basit: Ne kadar demokrasi o kadar ekmek!

Ancak bu basit formülün gereklerini, ideolojik ve siyasi saiklerle yerine getirmediğimiz için daha büyük bedeller ödeyip başarısız olma kısır döngüsüne devam ediyoruz. Lakin ne yapılırsa yapılsın, doğru reçeteye dönülmedikçe ekmek küçülecek. Doğru reçete; yapısal reformlarla birlikte hukuk ve demokrasiyi inşa etmektir. Bunun dışında hangi yan yolları dolanırsak dolanalım gelip çıkacağımız yer aynıdır: Kısır döngü içinde ekmek küçülecek, yoksulluk artacak.

Bu gidişatın siyasi iktidara fayda getirmeyeceği de gün gibi ortada. Ekmeği küçülen millet, eninde sonunda siyasi tutumunu gözden geçirecektir. 2023 yerel seçimlerini, AKP’nin kalesi olan pek çok belediyeyi CHP’ye kaptırmış olmasını bu bağlamın dışında okumak mümkün mü?

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com