Mümtaz’er Türköne’nin gördüğü rüyayı hayra yormak mümkün mü?

Türkiye’nin yeniden hukuka ve demokrasiye dönmesi, ancak ve ancak toplumsal taleple, değişen sosyolojiyle ve muhalefetin güçlü mücadelesiyle olacaktır.

Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, uzunca bir süredir kamuoyunu meşgul eden ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi merkeze alan çeşitli teoriler öne sürüyor.

Bahçeli’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan’a umut hakkını da içeren ve kamuoyunda ikinci çözüm süreci olarak adlandırılan çıkışının hemen ardından Mümtaz’er Türköne ilk çıkışını yaptı. Türköne, sürecin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan habersiz geliştiğini, devletin projesi olduğunu vs yazdı. Bu açıklamaları Bahçeli tarafından tekzip edildi. Sonraki gelişmeler de Türköne’yi destekler nitelikte değildi.

Ancak Mümtaz’er Hoca, kamuoyunda çalkantılara yol açan ve bir hayli de ilgi gören senaryosunu sürdürmeye devam ediyor. T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajda, “Erdoğan çözüm sürecini tırpanlayacak. Bahçeli de bunun üzerine ülkeyi erken seçime götürecek. Çünkü hukuka dönmeden sürecin başarı şansı yok.” şeklinde özetlenebilecek görüşler ileri sürdü.

Bahçeli’nin bu iddialara tepkisi sert oldu: “Erken seçim yalan ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın kararı kesindir, seçimler zamanında yapılacak ve bundan da asla taviz verilmeyecektir.”

Ancak Türköne yine de gelen tepkiyi üstüne alınmadığını belirterek ısrarını sürdürüyor: “Hukuka dönülmezse çözüm süreci yürümez. Hâlâ aynı görüşteyim”

Sanırım Mümtaz’er Hoca bir rüya görüyor. Bu rüya özetle; ‘bir büyük devlet aklı olduğu, bu devlet aklının ikinci çözüm süreciyle Türk- Kürt kardeşliğini sağlayacağı, böylece Suriye başta olmak üzere Irak ve İran’daki olumsuz gelişmelerden Türkiye’nin etkilenmeyeceği, bu uğurda gerekirse Cumhur İttifakı’nın sona ereceği, hukuka ve demokrasiye dönüleceği, Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna Devlet Bahçeli’nin razı olmadığı v.b.’ tezlere dayanıyor.

Üzgünüm ama Mümtaz’er Hoca’nın rüyası, öncelikle politik gerçeklikten çok uzak. En başta şu gerçekliğin farkında olmamız gerekiyor: Ankara’da atılan her adım, söylenen her söz politiktir, siyasidir. İktidarın ve Cumhur İttifakı’nın menfaatini, kazancını esas alır.

Sanırım bu gerçeği en iyi özetleyen manzaralardan biri, Devlet Bahçeli’nin TBMM’nin yeni yasama yılının açılış resepsiyonunda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e söylediği, “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, üzülme, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor!” ifadeleridir.

TBMM’de görev yapan gazetecileri ilk günlerinde en çok şaşırtan manzaralardan biri, kürsüden birbirlerine en ağır eleştirileri, hatta hakaretamiz ifadeleri kullanan iktidar ve muhalefet milletvekillerinin kulislerde sarmaş dolaş görüntüleri, kahkahalar eşliğindeki çay kahve sohbetleridir.

Dolasıyla Ankara’daki hiçbir eleştiriyi, sözü, davranışı ve adımı, politik menfaatlerden bağımsız okuma şansımız yok.
Devlet Bahçeli de Kasım 2015 seçimlerinin hemen ardından yükselen güçlü parti içi muhalefete karşın kendisinin ve partisinin politik menfaatini Cumhur İttifakı’nda gördü.

Bir gazeteci olarak, Kasım 2015 seçimlerinde MHP’nin ciddi oy kaybı nedeniyle oluşan güçlü parti içi muhalefeti, muhalefetin MHP’de delege üstünlüğünü ele alışını ve Genel Merkez’in direnmesine karşın muhalefetin partiyi kongreye götürmek için gerekli bütün adımları attığını yakından takip etmiştim.

Çok kısa hatırlayalım. Muhalifler delege üstünlüğünü sağlayarak yaptığı tüzük kurultayı yapmış, ardından Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi MHP’de olağanüstü kongre kararı vermiş, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi de bu kararı oy birliğiyle onamıştı. Ancak bu aşamada, bir  el devreye girerek Tosya Asliye Hukuk Mahkemesi’nden kongre sürecini durduran bir karar çıkarttı.

Velhasıl MHP’de lider değişikliğine ramak kalmışken süreç tamamen tersine döndü. Ardından kurulan Cumhur İttifakı döneminde de Bahçeli, partisinin başındaki en rahat dönemi geçirmeye başladı. Güçlü muhalif adaylarla yapılan MHP kongreleri yerini, tek adaylı, tartışmasız ve parti içi muhalefetin tamamen tasviye edildiği bir döneme bıraktı.

Özetlemek gerekirse Bahçeli’nin MHP’nin başında tartışmasız ve itirazsız bir şekilde görev yapıyor olması, iktidarla çok ilintili bir durum. Devlet bey de zinhar bu konforunun bozulmasını istemez. Sanıyorum bu saatten sonra isteyeceği en önemli şey, ömrü oldukça partisinin başında kalmak ve MHP tarihine bu şekilde geçmektir.

Özetin özeti, MHP ve AKP karşılıklı ihtiyaçtan doğan bir ittifak içinde ve menfaat birlikteliği devam ediyor. Atılan her adım, yapılan her açıklama, alınan her pozisyon ve karar, bu menfaat birlikteliğine hizmet etmeye yöneliktir. Gelişmeleri bu bağlamın dışına çıkarıp, atılan adımlara ulvi gaye ve amaç atfetmek, en hafif deyimle hakikati çarpıtmak olur.

Türkiye’nin yeniden hukuka ve demokrasiye dönmesi, ancak ve ancak toplumsal taleple, değişen sosyolojiyle ve muhalefetin güçlü mücadelesiyle olacaktır.

Bu çıplak gerçekler gözümüzün önündeyken Mümtaz’er Hoca’nın senaryosu en fazla bir ‘rüya’ olarak nitelenebilir. Bu rüyayı hayra yormak da pek mümkün değildir.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com