Almanya seçimini yaptı. Erken genel seçimin ilk sonuçları, herkesin bildiğinin teyidi anlamına geliyor. Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ipi göğüslerken, Başbakan Olaf Scholz’un SPD’si ise ağır bir seçim yenilgisi aldı. Aşırı sağcı parti AfD yine beklendiği gibi yüzde 20 oy alarak, Almanya’nın ikinci büyük partisi oldu. 1933- 1945 Nazi Partisi iktidarından ve İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, o zihniyetteki bir partinin en büyük başarısını elde etti. Aşırı sağ yükselirken, SPD ise İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük oy oranına geriledi. Alman Halkı, Başbakan Olaf Scholz’un yönetiminden memnun olmadığını, çok sert bir tokatla, Sosyal Demokratlara ifade etmiş oldu, bu sonuçlarla.
SPD lideri Olaf Scholz (Fotoğraf: John MACDOUGALL / AFP)
Bu seçimin, sağ ve sol merkezdeki demokratlar açısından tek büyük endişesi vardı; AfD’nin yükselişi. Bütün propagandasını göçmen ve yabancı düşmanlığı üzerine kuran AfD, yüzde 10 olan oyunu, yüzde 20’ye taşıdı. Geçen seçimde yüzde 10, demokrasi için büyük tehdit görülürken, bu seçimde yüzde 20 geldi. Şimdiki soru bir sonraki seçimde ne olacağı. Bu parti sandıktan birinci çıkarsa ne olur? AfD’li bir şansölye görür mü Almanya? Nitekim Hitler de sandıktan çıkarak gelmişti. Sandığın totaliter ve faşizan yönetimlere engel teşkil etmediği, tarihi tecrübelerle sabit. Bana göre Almanya’nın sağduyulu halkı, analistleri, siyasileri hatta bürokratları bu seçimden ziyade bir sonrakiyle ilgileniyor. Zira asıl tehdit orada bekliyor olacak Almanya’yı.
Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin eş lideri ve parlamento grubu eş başkanı Alice Weidel. (FOTOĞRAF: RONNY HARTMANN / AFP)
AfD ülkenin ikinci partisi oldu ama müstakbel Şansölye Friedrich Merz, daha önce defalarca AfD ile koalisyon yapmayacağını kamuoyuna açıklamıştı. Bu geceki sonuçlara bakıldığında Merz’in eli de rahatladı. Zira önünde epey AfD’siz koalisyon seçeneği var. Hatta SPD adına Savunma Bakanı Boris Pistorius, koalisyon görüşmelerine hazır olduklarını açıkladı bile. Aynı durum Yeşiller ve Sol Parti içinde geçerli.
Sol Parti demişken, onlar için de birkaç kelam etmek gerekir. Bu seçimin tek tesellisi denebilir Die Linke için. Muhtemelen AfD’ye tepkili ama merkez partilerden de hoşlanmayan seçmen bu kez sandığa gitti ve Die Linke’yi ülkenin kaderinde söz sahibi haline getirdi. Zaten Almanya’da AfD Meclis’teyken, Sol Parti’nin orada olmaması daha büyük yıkım olurdu. Seçim öncesi AfD’yi protesto için sokaklara dökülenlerin eseridir biraz da, Sol Parti’nin beklenmedik başarısı.
Die Linke (Sol Parti) seçimlerde büyük bir sıçrama yaptı. Bunda Heidi Reichinnek’ın performansı önemli oldu. (Fotoğraf: Jens SCHLUETER / AFP)
Seçimlere katılım oranı yüzde 83’ün üzerinde. Böyle bir oran Avrupa’da pek görmeye alışık olmadığımız cinsten. Pek çok ülkede yüzde 50’ler bile iyimser rakamlarken, Almanya bu yüksek katılım oranını tamamen AfD’ye borçlu. Zira normalde Pazar tatilinden fedakarlık edip oy vermeye gitmeyecek ‘endişeli’ kesim, ya AfD’yi desteklemek, ya da engellemek için sandığa gitmiş görünüyor.
Bu sonuçlarla, Avrupa’da sağ iktidarlar güçlerini daha da artırdı. İngiltere ve İspanya gibi iki büyük devlette hala sol partiler iktidarda. Bu ikisi kıtada nazar boncuğu gibi kaldı. Zaten Avrupa Parlamentosu’nda da sağ parti ağırlığı vardı. Şimdi Almanya’da sağcıların yönetimine geçmiş oldu.
Tabi bundan sonra Almanya’da göçmenleri daha zor günlerin beklediğini söyleyebiliriz. Zira müstakbel Şansölye Merz, son dönemde göçmenlere yönelik söylemlerini giderek sertleştirmişti. Aile birleşimi, ve vatandaşlık gibi kazanılmış hakları bile tartışmaya açmıştı. Bunu, AfD’nin yükselişine karşı yaptığını söyleyen analistler olsa da, Birlik Partileri’nin yabancı ve göçmenlere bakış açısı biliniyor.
Tabi bu konudaki politikalar koalisyon hükümetinde belirlenecek ve Merz sözünü tutup AfD ile koalisyon yapmazsa, göçmen politikalarının, seçim söylemlerindeki kadar sertleştirilmesi kolay olmayacak.
CDU lideri Friedrich Merz, (Fotoğraf: Odd ANDERSEN / AFP)
Merz, ilk sonuçların belli olmasının hemen akabinde yaptığı açıklamada, “Biz, CDU ve CSU (Birlik) olarak bu federal seçimi kazandık” dedi ve kendisini bekleyen sorumluluğun farkında olduğunu aktardı. Merz, yeni hükümeti hızla kurmanın artık partinin sorumluluğunda olduğunu vurguladı. “Dışarıdaki dünya bizi beklemiyor” diye de ilave etti. Bu da şu anlama geliyor, uzlaşma kültürüne dayalı siyaset yapılan Almanya’da, SPD ve Yeşiller yine koalisyona girebilir. Büyük ihtimalle de öyle olacak.
Tabi kesin sonuçları da beklemek lazım ama hala sınırda görünen Liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ve solcu muhafazakar Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) Federal Meclis’e girmeye yetecek kadar oy toplarsa, üç partili koalisyon tek geçerli seçenek olabilir. Onlar baraj altında kalırsa bu kez CDU/CSU -SPD seçeneği de gündeme gelebilir.
CDU/CSU, SPD ve Yeşiller (yani Kenya Koalisyonu) ilk sonuçlara göre 374 sandalye ile yeni koalisyonun en büyük ortakları durumunda. Kenya Koalisyonu gerçekleşirse, bu durum seçim öncesi seçmenine ölçüsüz vaatler veren yeni Başbakan adayı Merz’i de rahatlatacak ve artık tam bir ‘göçmen ülkesi’ olan Almanya’yı, görünmez duvarlarla çevirme anlayışından (mecburen de olsa) vazgeçirecektir.