Mehmet Şimşek uluslararası yatırımcılara ‘mülkiyet’ güvencesi verebiliyor mu?

Enflasyon ve faizler kadar gündem olamasa da, Türkiye ekonomisinin son 10 yıldaki en büyük problemi, her geçen gün daha fazla aşındırılan ‘mülkiyet hakkı’ meselesidir. Bu problem çözülmedikçe, ekonomideki hamleler, ‘pansuman’ tedbirden öteye gitmeyecektir.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre insanların yasal olarak kendilerine ait olan mülke sahip olma hakkı vardır. Hükümetler – ve diğer insanlar –uygun nedenler olmaksızın mal ve mülke el koyamaz.

Örneğin bir hükümet bir bireyin malına kamu kullanımı için el koyarsa, malın eski sahibini uygun bir biçimde tazmin etmelidir.

Strasburg Mahkemesinin kararları insanlara yasalara aykırı olarak kendilerinden alınan evlerine ve paralarına yeniden kavuşmalarına yardımcı olmuştur. Bu kararlar aynı zamanda ülkelerin mülkiyet hakkının korunmasını temin edecek kurallar oluşturmalarını sağlamıştır.”

Türkiye gündemini göz ucuyla da olsa izleyenler, yazıya neden böyle bir giriş yaptığımı anlamıştır. Modern devletlerin temelini teşkil eden, ekonomik kalkınma ve gelişmenin sigortası kabul edilen ‘Mülkiyet edinme ve koruma’ hakkı, ülkemizde son yıllarda neredeyse rafa kaldırıldı. Tek bir savcının yazısı ve bir hakimin kararıyla insanların malına mülküne el konuluyor. Hatta bir çok örnekte görüldüğü gibi bunlar hemen üçüncü kişilere satılıyor ve kamu kurumlarına tahsis ediliyor. Kısacası bu ülkede artık malınıza mülkünüze el konulması, elinizde alınması için temelsiz bir suçlama yeterli. Neticelenmiş bir yargı sürecine, temyiz davasına, kesinleşmiş kararlara falan ihtiyaç yok. Önce kayyım atanıyor, ardından el konuluyor. Hatta patronların hisseleri bile, ‘müsadere’ edilerek, hazineye aktarılıyor.

SON 10 YILIN EN ÖNEMLİ EKONOMİK PROBLEMİ

Üzerinde çok durulmasa da aslında son 10 yılın, Türkiye için en önemli ekonomik gündemi aslında mülkiyet hakkıdır. Zira enflasyonla zor da olsa mücadele edilir, yüksek faizler can yaksa da sonuç itibariyle Merkez Bankası bunun üstesinden gelebilir, hatta hayat pahalılığı bile dizginlenebilir, büyüme tekrar sağlanabilir, dış yatırımlar artırılabilir, sanayici daha çok üretip, daha fazla ihracat yapabilir lakin bütün bunların ön şartı Mülkiyet Hakkı’dır. Yani insanların oluşturdukları zenginliğin, servet birikiminin, malın, mülkün güvence altında olmasıdır. Yarın elimden alıverirler korkusunun yaşanmamasıdır. Yoksa elinden gidecekse, parası olan neden yatırım yapsın, mesela neden 500 şubeli dönerci zinciri kursun, parasını ve emeğini bağlasın?

İşte maalesef Türkiye’de, son 10 yılda geldiğimiz nokta budur. Yatırım iştahının sürekli azalmasına, sanayi yatırımlarının sürekli gerilemesine, dış yatırımların giderek azalmasına hiç bu açıdan baktı mı acaba ekonomi yönetimi? Mesela Mehmet Şimşek Londra’da, Dubai’de dış yatırımcıları ülkemize davet ederken, mülkiyet güvencesi verebiliyor mu? Ya da bu konudaki sorulara nasıl cevap veriyor?

Zira bu konuda öyle bir noktaya geldik ki, Mehmet Şimşek’in bu sorulara, ‘canım onlar zaten terörist’ diyerek geçiştirme imkanı da kalmadı. Pek çok davada aynı konu karşımıza çıkıyor. Mesela Dilan ve Engin Polat operasyonlarında da bunu görmüştük. İkilinin sahip olduğu lüks araçlara el konulmuş, hemen ardından da bu araçlar emniyete tahsis edilmiş, polisler, ‘polis aracına’ çevrilmiş Porsche’lerle poz vermişti yandaş basına. Hiç kimsenin aklına da şu sorular gelmemişti, bu el koyma işleminde hukuki süreç sona erdi mi, yargı kesin karar verdi mi, yargıtay kararı sabit mi?

MALA MÜLKE ‘ÇÖKMEK’ İÇİN ‘TERÖRİST’ OLMAYA GEREK YOK

Gelmemişti zira Dilan ve Engin Polat çiftinin o şımarık ultra zengin yaşamı insanları rahatsız etmişti ve hemen ‘oh olsun, hak ettiler’ pozisyonu alınıvermişti. İşin tuhafı onlara yönelik suçlama ‘terör’ de değildi.

Demek ki artık bu ülkede mala mülke tek mahkeme kararıyla çökülmesi için ‘terörist’ olmaya da ihtiyaç kalmamıştı.

Mehmet Şimşek, ‘mülkiyet hakkının’ önemini çok iyi bildiği halde, uluslararası toplantılarda bu konuları geçiştirmiş olabilir ama dış yatırımcılar elbette her şeyin farkında. Bu açıdan ülkemize yatırım yapmak istemiyorlar, hatta mevcut yatırımcılar bile çıkmaya çalışıyor. Bu konudaki gidişatı, her gün medyaya yansıyan haberlerden izlemek mümkün.

Bütün bunlara rağmen hadi yabancılar kendilerine göre ‘Uluslararası Tahkim’ gibi güvenceler aldılar diyelim. Peki, içerideki yatırımcıların, girişimcilerin, girişimci ruhlu gençlerin güvencesi ne olacak?

Uzun sözün kısası şu; Türkiye, modern devletin ve kapitalizmin manivelası hükmünde olan ‘mülkiyet hakkı’ meselesini çözmedikçe, ekonomik darboğazdan çıkamayacak, bulunan çözümler pansuman tedbirden öteye gitmeyecektir.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com