Yeni CHP'ye bakarsak, ülkede 28 Şubat ve Gezi davaları ile bir iki laik-seküler olduğu su götürmez ismin ifade özgürlüğü haricinde hiçbir hukuk sorunu yok, mağdur yok, cezaevlerinde yaşlılar, hastalar yok. Mağdur seçen yeni CHP, iktidar alternatifi olduğunu iddia ediyor. Eski CHP hiç olmazsa 'yakıcı sorunlara 'var' diyebiliyordu, şimdi o da yok...
Bu soruya gönül rahatlığıyla “evet” demek zor. Zira ‘yeni CHP’ herkesin partisi olmak için gereken asgari şartları sağlamıyor, bunu istediğine dair bir emare de görünmüyor.
Peki CHP ne yapıyor da onlarca yıl sonra doğan “iktidar” ihtimalinde bile herkesin partisi olamıyor?
Cevabı basit: Çünkü CHP “mağdur seçiyor.” En yalın haliyle böyle. Bir takım “makbul” mağdurlar var CHP siyasetinde, onların derdi tasası tüm Türkiye’nin derdi tasası gibi düşünülüyor, onun üstüne siyaset inşa ediliyor.
Cezaevlerinde yüzlerce hasta mahpus varken, bir o kadar yaşlı insan varken, 28 Şubat davasının kudretli generallerinin dışında gözü kimseyi görmüyor. İfade özgürlüğünü sadece laik-seküler olduğu su götürmez insanlara soruşturma açıldığında hatırlıyor, ülkenin geri kalanında öyle bir sorun yokmuş gibi davranıyor. Dilruba için sarf edilen efor -ki kesinlikle haklı, o efor sarf edilmeli- binlerce farklı etnik, dini ve farklı siyasi çizgideki insandan esirgeniyor.
Cezaevleri siyasi tutsaklarla dolup taşarken -Sezgin Tanrıkulu ve bir iki ismin bireysel çabaları hariç- CHP, sadece ve sadece Gezi davasından tutuklularıyla ilgileniyor, onları gündem ediyor, ailelerini yalnız bırakmıyor. Hatta iktidarla normalleşme adımlarını sadece bu tek dava üzerinden atıyor. Evet Gezi tutukluları hınç sopası olarak kullanılan yargının esidirler ancak tek değiller. Onlar gibi onlarca, yüzlerce tutsak var. Sadece Kürt siyasi hareketinden yüzlerce siyasetçinin demir parmaklıklar ardında olduğunu düşünmek bile ortadaki garabeti anlamak için yeter de artar bile.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra Gülen cemaatine yönelik soruşturmaları kapsamında tutuklanan, hapse giren, soruşturma geçiren yüz binlerce insan yeni CHP’nin gündemi olamıyor misal. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, müebbet hapse mahkum edilmiş teğmenlerin ailelerini genel merkezde ağırlaması, birlikte adalet yürüyüşü yapması, evlerini ziyaret etmesi gibi adımları düşününce yeni CHP yönetiminin çıtayı ne kadar düşürdüğünü görmek oldukça dramatik. KHK’ları gündem yapan, Meclis’te ağırlayan CHP’den KHK’lıları ağza almaya dahi korkan bir CHP’ye geçiş oldukça enteresan.
İnsan ister istemez iktidarla yürütülen “normalleşme” gündeminin bir ön şartı olarak, bu davalara kayıtsızlık ileri sürülmüş müdür merak ediyor insan. İktidarın çiğnediği “fetö” sakızını çiğnemeden cümleye başlayamayan Özgür Özel, mağdur seçip, iktidar hassasiyetine uygun yürüttüğü siyasetin “kaybettirecek” olduğunu görmüyor mu? Ülkenin yakıcı sorunlarına karşı kör, sağır ve dilsiz kalmakla iktidar alternatifi olunamayacağını anlamak için ne olması gerekiyor?
CHP’nin X’teki ana hesabı “herkesicinCHP” ise yürütülen siyasetlerin “herkes için” olmasını beklemek doğru değil mi? Yoksa CHP’yi gözümüzde çok mu büyütüyoruz, AKP belasına tosladıktan sonra? CHP’nin değiştiğini, farklı kesim ve gruplara ulaştığını, mağdur ayırt etmeksizin her tür hukuksuzluğu dile getirdiğini gördük de bugün neden göremiyoruz? Kusura bakmayın ama sloganla ‘herkesin CHP’si olunmuyor. Ülkedeki mazlum ve mağdurları sadece Gezi tutuklularından ibaret gören CHP iktidara gelirse ülkede ne değişecek? Nedir vaadi?
Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken çok cömert davranan aydın kesim, yeni CHP yönetiminin bu ikircikliği için neden suskun? Kürt medyasında çıkan eleştiriler dışında ana akım medyada neden bu konuda tek söz yok? İktidara hazırlandıklarını her fırsatta dile getiren bir siyasi partinin üst yöneticileri ve gözde “forvetleri” neden makbul sayılanlar dışındaki kesimlerle en basit bir duygudaşlık kurmuyor? Bu iki yüzlülüğü sorgulayacak bir medya yokken, hangi basın özgürlüğü, hangi ifade özgürlüğü savunuluyor? Sahi, ifade özgürlüğünü savunmak bile “şarta” bağlıyken, ne ifade eder özgürlük?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’deki tüm Gülen cemaatine yönelik davaları etkileyecek Yüksel Yalçınkaya kararı, Kayseri’de yerel mahkemece tanınmazken ortalığı inletmesi gereken anamuhalefet partisi, bir iki ismin cılız tepkileri haricinde çıt çıkarmıyor. O AİHM kararı göz ardı edilirken, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ya da Gezi tutukluları için verilen üst mahkeme kararlarının uygulanmasını beklemek ne kadar gerçekçi? Bu kadar açık, aleni bir hukuksuzluğa göz yumup başka hukuksuzlukları dile getirmek ne şekilde iktidarı geriletecek? Bu, boş hayal değil midir?
CHP, herkesin partisi değil maalesef. Olamıyor. Herkesin partisi olmak için çırpınan kadroların tasfiye edildiği ortamda mağdur seçicilik yaparak siyaset inşa etmeye çalışıyor. Tutar mı peki? İktidarın sert hışmına uğramamak adına, eh işte, güvenli liman sayılır. Ancak kazandıracağı kuşkulu.
Ülkedeki hukuksuzlukların tüm mağdurlarına eşit derecede yakın durmayan bir parti, olsa olsa “makbul” sayılanların partisi olabilir en fazla. Cezaevindeki 85 yaşındaki Kürt ana ile 28 Şubat’çı generali aynı görmeyen bir parti hiçbir iktidarın alternatifi olamaz…