Kötülüğün sıradanlığı

Buca’da yaşanan olay, yani seradaki sebzeleri yok etmek için suya tuz karıştırmak, sadece haber değeri olarak değil, toplumsal yapımız açısından da çok sıra dışıdır. Çok tehlikelidir. Bunu yapanlar yarın şebeke suyuna zehir atmakta da beis görmeyebilirler.

Kötülüğün Sıradanlığı. Bu ifadeyi, ünlü yazar Hannah Arendt kavramsallaştırmıştır. Almancası, ‘die Banalität des Bösen’ olan kavram, Arendth’in 1963’te yayımlanan “Eichmann in Jerusalem: A Report on the Banality of Evil” adlı eserinde ortaya attığı ve çok tartışılan bir teoridir. Yazar bu kavramı, özellikle Nazi dönemindeki kötülükleri anlamaya çalışırken kullanmıştır.

Biraz daha ayrıntı verelim.

Hannah Arendt, 1961’de İsrail’de görülen Adolf Eichmann davasını izlemek için The New Yorker dergisi adına Kudüs’e gider. Eichmann, Nazi Almanyası’nda Yahudilerin toplama kamplarına sevkinden sorumlu bir bürokrattır. Arendt, bu duruşmadaki gözlemlerine dayanarak “kötülüğün sıradanlığı” kavramını geliştirir.

Peki ne demektir, kötülüğün sıradanlığı?

Arendt’e göre Eichmann, şeytani amaçları olan, sadist bir cani değildir. Aksine, oldukça vasat ve düşünmeyen bir memurdur. Ona göre Eichmann, emirleri uygulamış, sistemin bir çarkı olarak çalışmış, hiç sorgulamamış, ahlaki bir değerlendirme yapma zahmetine bile girmemiştir.

Yani Eichmann gibi insanlar, kötülüğü bilinçli olarak değil, düşünmeden, sorgulamadan, “sadece görevimi yapıyordum” diyerek gerçekleştirmişlerdir. Kısacası kötülük her zaman şeytani, çılgın veya aşırı bir karaktere sahip olmak zorunda değildir. Bazen kötülük, sıradan insanların, düşünmeden itaat etmesiyle gerçekleşebilir. Düşünmeme hali, yani bireyin kendi eylemlerinin sonuçlarını sorgulamaması, büyük kötülüklere yol açabilir.

Bu kavramı neden anlattım? Bana bunu düşündüren, dün İzmir’de yaşanan bir hadise oldu.

Önce olayı hatırlayalım.

Buca Belediyesi’nin, Kent Lokantaları için kurduğu seranın suyuna, birileri yüksek miktarda tuz karıştırdı ve bütün ürünlerin yanmasına sebep oldu. Buca Belediye Başkanı Görkem Duman, “CHP’li belediyeler olarak topraktan, üretimden yana tavrımızı sürdüreceğiz. Her koşulda vatandaşlarımıza destek olacağız. Ürünlerimizi takas ederek önümüzdeki 6 ay için Kent Lokantalarında kullanacağımız sebze ve meyvelerini sübvanse etmeyi planlıyorduk” diyerek, seraya atılan tuzun aslında doğrudan, fakir vatandaşların sofrasına atıldığını söylemiş oldu.

Bu kötülüğü yapanlar kimler olabilir?

Belki Kent Lokantası’nın rakip olduğu işletme sahipleridir. Belki Buca Belediyesi veya Başkan’dan canı yanmış veya istediğini alamamış birileridir. Belki de bunu sırf CHP’li belediyeye zarar vermek için, ‘cihat’ mantığı ile yapan iktidar destekçisi birileridir. Bunu bilmiyoruz elbette.

Kim yaparsa yapsın ve yapanlar hangi ideolojik mensubiyete sahip olursa olsun burada Hannah Arendt’in tezine çıkıyoruz. Yani kötülüğün sıradanlaşmış haline. Bitkileri, sebzeleri, fakirin sofrasını bile o kötülüğe alet etmekten çekinmeyecek kadar, kötülüğün içinde kaybolmuş birilerine.

Toplumsal çürüme tam olarak bu değilse nedir?

Eğer bir mücadele verilecekse, ki bu mücadele maddi menfaat veya ideoloji mücadelesi olabilir fark etmez, bu neden gariban insanların lokması üzerinden yapılır?

Sonuçta o Kent Lokantaları herkese açık. Serayı tuzla yakanlar da belki orada karınlarını doyurmuştur.

Evet, öyle veya böyle bir toplumda kötülüğün sıradanlaşması, ürkütücü bir toplumsal çürümeye işaret eder ve bunun olumsuz sonuçları o kötülüklerin sahipleri dahil herkesi yakar. Aynı serada tuzdan yanan o sebzeler gibi…

İnsanoğlu binlerce yıllık acı tecrübelerin neticesinde savaşlara bile ahlaki ölçüler getirmiş, kurallar koymuştur. Kötülüğün sıradanlaşması, her türlü ahlaki ölçü ve kuralın da yok edilmesidir.

Buca’da yaşanan olay, sadece haber değeri olarak değil, toplumsal yapımız açısından da çok sıra dışıdır. Çok tehlikelidir. Bunu yapanlar yarın şebeke suyuna zehir atmakta da beis görmeyebilirler.

Bu toplumda insani olduğu kadar, ticari ve ideolojik olarak da pusula tamamen kaymış durumda.

Ve maalesef bunun üzerine düşünen ve çözüm arayan bir irade de yok ortada. Bütün mücadele iktidar uğruna veriliyor. Yeter ki iktidarda kalsınlar. Gerisi teferruat…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com