KHK’lılar ne zaman sevgi kelebeğine dönüşecek?

Abdullah Öcalan ile masa kuracak kadar cesaretiniz var, ancak hayatta trafik cezası dışında cezası olmayan insanlara karşı ‘soykırım’ boyutuna varan uygulamalarınıza devam edeceksiniz. KHK'lıların da "sevgi kelebeğine" dönüşmesi için illa dışarıdan birilerinin müdahale etmesi mi gerekli?

Bu iktidarın sevgisinin ve nefretinin bir ortası yok. Sevgisinde ve nefretinde orta yolu bulabilse ülkenin birçok sorunu kendiliğinden çözülecek. Bugün çok sevdiğini yarın nefret objesine dönüştürebilir, dün “teröristbaşı” olarak gördüğünü ise bugün sevgi kelebeği haline getirebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını ‘Muhalefet Öcalan’ı serbest bırakacak’ tezi üzerine kuran Erdoğan’ın eliyle ikinci barış süreci başlatıldı. Dün meydanlarda ip atan Bahçeli, bugün sürecin en önemli aktörü konumunda.

MISIR, YUNANİSTAN, ERGENEKON…

Erdoğan’ın siyaset tarzı bu aslında, kenarlarda dolaşmak. Arap Baharı’ndan sonra hedefine koyduğu ve her gün meydanlarda en ağır ifadeleri kullandığı, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır gibi ülkelerin liderlerinden özürler dilendi ve istedikleri verildi. Geçen yıl bu tarihlerde Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in açıklamasına “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek tehditle yanıt veren Erdoğan, dün aynı Miçotakis’in doğum gününü kutladı. Rejim yıkılmasa Esad yeniden “kardeşi” olacaktı belki de.

Erdoğan, 2007 seçimlerinin ardından hedefine koyduğu Ergenekon ekibiyle mücadelesini, 2010 referandumuyla devlette bütün gücü elinde toplayınca son vermekle kalmadı, onları iktidarının ortağı da yaptı. Birlikte 15 Temmuz’a giden sürecin taşlarını döşediler.

DEMİRTAŞ’I DA HATIRLADI…

Erdoğan’ın özel istek ve gayretleriyle Edirne Cezaevi’nde çürümeye bırakılan Selahattin Demirtaş da hatırlandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen Demirtaş’ı içeride tutan iradenin bir anda vicdanı sızlamadı elbette. Vicdan sızlamasından çok Demirtaş’ın bu süreçte en az Öcalan kadar önemli bir aktör olduğu gerçeği. Demirtaş’ın ameliyat olan eşini görmesine izin verildi. Hastanede Bahçeli’yle de telefon görüşmesi yapması sağlandı.

Eski İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, Selahattin Demirtaş’ın “Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar, kahvaltıya geldik deriz” sözlerine karşılık olarak verdiği “Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var: Kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız” cevabı günlerce gündem yapanlar bir anda sevgi kelebeğine dönüştü. Akşener’in evinin önünde protesto için grup gönderenler bir anda “Büyük liderimiz tarihi bir adım attı” sözünü tekrarlamaya başladılar.

Şu anda AKP’de önemli görevlerde bulunan birçok ismin Erdoğan’a yönelik geçmişte söylediklerini hatırlatmaya gerek var mı? Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi… Bütün bu yaşananların tamamı Saray’ın PR elemanlarının dengesizliği mi yoksa tek adamın ruh haletinin sonucu mu bilemiyoruz.

Peki, son günlerde Bahçeli’nin telefon trafiğini nasıl düşünmek gerekir?

Burada bir ikna süreci olacak ve sürecin önde gelen isimleri toplumdan onay alması için belki bunların bir kısmı gerekliydi. Ancak sürekli Bahçeli övgüsü bir süre sonra anlamsızlaşacaktı ve de öyle oldu. Sosyal medyada binlerce kişinin ‘Bahçeli’den telefon bekliyorum’ ironik paylaşımları peşi peşine geldi.

KHK’LILAR NE ZAMAN SEVGİ KELEBEĞİ OLACAK?

Bütün bunlar olurken Bağımsız İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun KHK’lılarla ilgili tweeti gündem oldu. Yeneroğlu, “Sayın Bahçeli’ye rica ediyorum, KHK mağduriyetlerine de bir el atsın” ifadesini kullandı. Binlerce kişinin hayatına doğrudan dokunan bir sorunu ifade ediyordu bu tweet.

Ancak Yeneroğlu’nun mesajında bir başka cümlesi daha vardı: “Bizimkilerde ne adalet kalmış ne de merhamet.” Bu cümle aslında 23 yıllık AKP iktidarının özetiydi. Ne adil oldular ne de merhametli. Sadece kinleri üzerinden siyaset yaptılar. Yaşlı, kadın ve çocuk demediler zulümlerini her yere taşıdılar.

Ülkede eski düşmanlar dost oluyor ama haklarında iktidar yargısının ‘tarafsız ve adil’ (!) kararlarına rağmen ceza verilemeyen KHK’lılar işlerine dönemedi. AİHM’den her hafta toplu olarak gelen ihlal kararları bile iktidarın aklını başına getirmedi. AİHM kararlarının sadece tazminat kısmına uyup diğer ihlallere devam etmesinin arkasındaki motivasyonun kaynağı nedir?

Abdullah Öcalan ile masa kuracak kadar cesaretiniz var, ancak hayatta trafik cezası dışında cezası olmayan insanlara karşı ‘soykırım’ boyutuna varan uygulamalarınıza devam edeceksiniz. Bakanlık koltuğunu korumak için KHK’lıların döner satmasını bile örgüt kategorisine sokma başarısını gösteren İçişleri Bakanı ile ‘adil ve tarafsız’ (!) yargımıza ise söyleyecek sözümüz yok. Onlar için ne Anayasa, ne yasa, ne AİHM kararları önemli. Onların iradesi zaten Saray’da.

“KHK’lılar ne zaman sevgi kelebeğine dönüşecek?” sorusu ortada duruyor. KHK’lıların sevgi kelebeğine dönüşmesi için illa dışarıdan birilerinin müdahale etmesi mi gerekli?

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com