İşte turpun büyüğünü ayakkabı kutusunda Saray’a iade etmenin yolu

Saray’daki zatın en önemli özelliği kendisinden güçsüzlere karşı aslan kesilmesidir. Eli sopalı biri ile karşılaştığında ise geri adım atmakta mahirdir. İmamoğlu, mitinglerin sayısını artırarak ana temasını ‘erken seçim’ koymalı ve tek adamın ‘kitle’ korkusunu diri tutmalı. "Turpun büyüğünü" ambalajlayıp "ayakkabı kutusu"nda Saray'a iade etmenin tek yolu bu...

İktidarın yolsuzluk ve terör üyeliği adı altında belediye yönetimlerini ele geçirme girişimlerinin temelinde Özgür Özel’in 28 Şubat paşalarını serbest bıraktırma girişimiyle başlayan ‘normalleşme’ var. Özgür Özel, yerel seçimde kalesi sandığı illeri ve ilçeleri kaybetmiş AKP’yi ve onun derin ortaklarını erken seçime zorlayacak bir siyasi söylem geliştirebilse bugün muhtemelen başka şeyler konuşuyor olurduk.

Ülke bu noktaya durduk yere gelmedi. Erdoğan’ın Gezi Parkı sonrası sertleşme politikasını adım adım uygulamasıyla başlayan süreçle geldik. Yarım demokrasiden Orta Asya tipi tek adama evrilirken rejim CHP, ulusalcılar, kemalistler ve milliyetçiler kendilerine hiçbir şey olmayacağı rahatlığıyla Erdoğan’ın 15 Temmuz ve sonrasındaki hukuku ayaklar altına alan uygulamalarını kenardan ‘oh çekerek’ izlediler.

Gülen cemaatine yapılanın bir başlangıç olduğunu göremeyecek kadar gözlerini kin bürümüştü. Şimdi kendi belediyelerine uyduruk gerekçelerle kayyım atanırken, başkanlar cezaevine gönderilirken bile nefret söylemini ağzından düşürmeyen Özgür Özel ve ekibinin anlamadığı nokta, iktidarın ürettiği nefret söylemiyle muhalefet yapılamayacağı gerçeği. Ciddi muhalefet, iktidarın nefret söylemini kullanmamakla başlar.

ERDOĞAN’A KAZNADIRILAN ZAMAN… 

Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’ndan kendini ayrı gösterme ve lider olduğunu ispatlama hamlesi, Erdoğan’a yenilgi üzerinde düşünme ve taktik geliştirmesi için zaman kazandırdı. Yerel seçim yenilgisiyle iktidarın ayaklarının altından kaydığını gören Erdoğan’ın hukuka ve demokrasiye dönmesi beklenmiyordu ama en azından mevcut durumu koruyacağı varsayıldı. Özgür Özel’in söylem üretemeyen ve kararlarının ardında durmayan siyaset anlayışını kısa sürede çözen Erdoğan, en iyi bildiği ‘despotik’ yöntemlerini uygulamaya başladı. Karşısında güçlü ve seçimi sürekli dillendiren muhalefet lideri olsaydı Erdoğan’ın bu adımları atması kolay olmayacaktı.

Seçim sonrası DEM Partili Van Büyükşehir Belediyesi’ni kayyım yoluyla ele geçirme girişimi halkın ve kamuoyunun tepkisiyle bir süreliğine ertelendi. Kolluk ve yargının hukuku hiçe sayan çalışmalarıyla önce DEM Partili Hakkari Belediyesi’ne kayyım atandı ve ardından gerisi geldi.

CHP’den ve kamuoyundan gelen düşük tepkiye bakan Erdoğan, yeni adım olarak ise gözünü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dikti. Erdoğan, CHP için sembolik değeri büyük bir belediye başkanını Saray ulağı olmuş yargısı aracılığıyla tutuklattı ve asıl hedefe bir adım daha atmış oldu. Erdoğan, İmamoğlu’nu oyun dışında bıracak “367’vari” hukuki katakullinin peşinde.

Peki Erdoğan’ın İmamoğlu’nu yemesinin önüne nasıl geçilebilir? Bu, kitleleri harekete geçirmede Erdoğan’dan daha iyi olduğu görülen İmamoğlu’nun tansiyonu hiç düşürmeden miting sayısını artırması,  hedefine de doğrudan Saray ve şürekasını koymasından geçiyor. Saray’ın yolsuzluğunu ve hukuksuzluğunu ifşa edip üzerinde durduğunda kesinlikle geri adım atacaktır. Saray’daki zatın en önemli özelliği kendisinden güçsüzlere karşı aslan kesilmesidir. Eli sopalı bir başkası ile karşılaştığında kesinlikle geri adım atacaktır. İmamoğlu, bu mitinglerin ana temasını ‘erken seçim’ koymalı ve tek adamın ‘kitle’ korkusunu diri tutmalı.

Erdoğan’ın, rakibini yemek isterken erken seçime gitmek zorunda kalması sağlanarak, tek adam rejiminin sona ermesi hedeflenmelidir.

İMAMOĞLU İSTİFA ETMELİ

İmamoğlu bunu yapabilir mi? İmamoğlu isterse, rahatlıkla yapabilir. Ekonomik olarak dibe vurmuş ve kirasını ödemekte zorlanan milyonların olduğu bir ülkede binleri toplamak hiç zor olmasa gerek. Kitlelere çözümün kendisinin olduğunu inandıran İmamoğlu’nun karşısında tek adam ve yolsuzluğa batmış düzeni duramayacaktır. Seçime gitmese bile Erdoğan’ın ileri bir adım atması önlenecek, Cumhurbaşkanlığı seçimine yara bere içinde, gücünü yitirmiş, siyaset üretme yeteneği azalmış, söylem üstünlüğünü kaybetmiş ve psikolojisi bozulmuş olarak girmesi sağlanmalıdır.

İmamoğlu’nun bu süreci iyi şekilde koordine etmesi için, İBB Başkanlığını bırakıp CHP Genel Başkanı olmalıdır. Erdoğan’ın siyasi yasak getirme girişimi bu yolla engellenmiş olur. İmamoğlu’nun, Erdoğan’a “yargının arkasına saklanma, çık karşıma” demesi gerekiyor. Bugüne kadar rakipleri hile ile bir yolla devre dışına çıkaran Erdoğan’ın ayarını bozacak bir hamle bu adım. İstanbul Belediye Başkanlığı’nda kalması ise ‘Saray köpeği’ yargıya fırsat vermesi anlamına gelir. İmamoğlu, ‘seyyar giyotin’in başında bulunduğu İstabul Başsavcılığının ‘hukukun ırzına’ geçme girişimini boşa çıkarıp Erdoğan’ı seçim meydanına çağırmalıdır. Bu girişim hem kendisi hem de ülke için hayırlı olacaktır.

Herhalde Erdoğan, ülkenin seçimden birinci çıkmış partinin genel başkanına -Ekrem İmamoğlu olursa- siyasi yasak getirecek kadar aklını yitirmemiştir. Öyle bir şey yaparsa tek adam rejiminin tabutuna çiviyi kendi eliyle çakmış olacaktır çünkü…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com