Cumhuriyet 102 yıl önce büyük bir umutla kuruldu. Halkın kendi kaderine sahip çıkacağı, kimsenin kimliğiyle, diliyle, inancıyla yargılanmayacağı bir ülke hayaliydi bu.
Ama o hayalin üstünden yüzyıl geçti, hâlâ eşit yurttaşlık gerçeğe dönüşemedi.
Kürt, kendi dilinde eğitim isteyince hâlâ “tehdit” sayılıyor.
Alevi, ibadethanesinin tanınmasını isteyince hâlâ “farklı” görülüyor.
Bir zamanlar dindarlar dışlanırdı; bugün aynı dışlama bazı dindar gruplarla birlikte başka kimliklere yönelmiş durumda.
Cumhuriyet’in birleştirici ruhu, yönetimlerin elinde “bizden olanlar” ve “olmayanlar” ayrımına dönüştü. Öyle bir ayrım ki asla bitmiyor. “Biraz da biz” duygusu her siyasal grubun adeta şiarı olmuş.
Oysa Cumhuriyet, halkın sesi olacaktı. Ama çoğu zaman devletin sesi, halkın sesini bastırdı. Gazeteciler susturuldu, sanatçılar hedef gösterildi, muhalifler sindirildi. Düşünmek, konuşmak, itiraz etmek bile “tehdit” sayıldı. Cumhuriyet’in kurulduğu dönemi, sonrasını, tek parti yönetimini, 1960’ta başlayıp devam eden “darbeler dönemini” düşünün, “düşmanı”, “haini”, “teröristi” hiç eksik olmamış.
102 yıllık Cumhuriyet’in en büyük sınavı, halkına ne kadar güvenebildiğidir. Ve ne yazık ki hâlâ güvenmiyor. Yurttaşına, düşüncesine, eleştirisine, kimliğine güvenmeyen bir devlet; kendi kurduğu Cumhuriyet’e de güvenmiyor demektir.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, bu ülkenin artık samimi bir yüzleşmeye ihtiyacı var. Yüzleşmeden değişim olmaz; inkârla eşitlik kurulmaz. Cumhuriyet, yalnızca yönetenlerin değil, yönetilenlerin de Cumhuriyeti olmalı. Kürdün, Alevisinin, dindarının, sekülerinin, yoksulun, kadının, gencin… Kısacası herkesin Cumhuriyeti.
102 yıllık bir Cumhuriyet, hâlâ yeni kurulmuş bir ergen Cumhuriyet sendromları göstermez normal şartlarda. Ancak ne paranoyası, ne düşman ihtiyacı ne de “ötekisi” bitmeyen bir Cumhuriyet, ikinci yüzyılını da aynı sakat sorunlarla geçirmeye mahkum…
Artık olgun bir Cumhuriyet olmamız gereken bugünlere dönüp bakmak 102 yılda geldiğimiz yeri de göstermez mi: Bir yanda “düşman” görülen geniş halk kesimleri, ağzına kadar tıka basa dolu hapishaneler, halkın oyuyla seçilen insanların paldır küldür görevden alınıp yerlerine kayyımların atandığı, kişilerin mal ve mülklerine kolaylıkla el konulabildiği, milyonlarca insanın “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla soruşturmadan geçirildiği bir ülke…
Sahi 102 yaşındaki Cumhuriyet’imiz hangisi? Halkın oyunun kıymetinin kalmadığı bir Cumhuriyet mi, “ötekisiz” yapamayan bir Cumhuriyet mi, hapishaneleri tıka basa dolu Cumhuriyet mi? Demokrasisi eksik ya da sakat, yasası anayasası yamalı bohça gibi darmadağın, zorbası kurulduğu günden beri eksik olmayan bir Cumhuriyet mi? Hangisi sizin, hangisi bizim?
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
