Hakan Fidan çözüm sürecinden neden rahatsız?

Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan, DEM Parti’nin eski Hizbullahçıya tepkiyle komisyonu terk etmesine uzanan süreçte, gölgelerdeki kilit isim Hakan Fidan. Sürece mesafeli tavrı ve tehdit diliyle öne çıkan Fidan, “özel harp” zihniyetiyle süreci baltalayacak adımların adresi olarak görülüyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Fotoğraf: Karim JAAFAR / AFP)

Devlet Bahçeli’nin malum çağrısıyla başlayıp TBMM bünyesinde kurulan yasal komisyonun çalışmaları ile devam eden yeni çözüm sürecinde zaman zaman tıkanma, aksama mesajları gelse de genel kanı “devam ettiği” yönünde. PKK’nin silahlarını sembolik bir törenle yaktığı törenin üzerinden epey zaman geçti; sürecin ondan sonraki aşamaları ne durumda henüz bilmiyoruz. PKK kanadından gelen “yasal adım” gibi talep ve itirazlara bakılacak olursa Erdoğan rejimi ayak sürümeye devam ediyor. Devlet Bahçeli’nin ısrarı olmasa bugünkü seviyeye de hiçbir gelinemeyecekti, bunu da biliyoruz.

Sürecin başından beri asıl yürütücüsü ise Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın. Irak, Suriye ve Türkiye arasında dönen tüm süreci doğrudan yönetiyor, her seferinde farklı bir yerde, farklı bir aktörle ortaya çıkıyor. Ne kadar başarılı şimdilik bilemiyoruz ancak Öcalan ve PKK’den gelen açıklamalara bakılırsa “devlet tarafı” diye kodladıkları öznenin başını Kalın’ın çektiği anlaşılıyor.

İbrahim Kalın, Hakan Fidan’ın yerine gelmişti. Kalın’ın Dışişleri Bakanı olmak istediği uzun yıllardır konuşuluyordu. O koltuk Fidan’a nasip olurken Kalın da MİT’in başına getirildi. Ve ikili arasında bir sürtüşme ya da yarış olduğu iddiası da bu görevlendirmelerin hemen ardından vakit kaybetmeden başladı. Fidan’ın eski alışkanlıklarını bırakamayarak Dışişleri Bakanlığı bünyesinde “kendi istihbarat” birimini kurma girişimi, Kalın’ın tepkisini çeken ilk büyük hamle olarak gündeme gelmişti. Benzer şekilde Hakan Fidan’ın da İbrahim Kalın’ın bir Dışişleri Bakanı gibi ülke ülke dolaşmasını, devlet liderleri, bakanlar ve diğer yetkililerle görüşmesini yadırgadığı; hatta rahatsızlığını Saray’a kadar ulaştırdığı yine Ankara merkezli kulislere yansımıştı. Hakan Fidan Kalın’ın “bir Dışişleri Bakanı gibi” hareket etmesinden rahatsızken; İbrahim Kalın ise Fidan’ın “istihbarat başkanı” imajını bir türlü hazmedemiyordu. İddialar böylece sürüp gidiyordu…

Derken, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye’yi şok eden “Öcalan çağrısı” sonrası 50 yıllık, ağır kayıpların yaşandığı çatışmalı sürecin aktörü PKK ile yürütülen yeni bir çözüm süreci doğdu. Sürece mesafeli duran kesimler bu kez teklif milliyetçi cephenin en önemli aktörü Devlet Bahçeli’den gelince, bunun “asıl devletin” sürece desteği olarak yorumlamakta gecikmediler. Haksız da değillerdi. Sürecin başında konuşmayan, yorum yapmayan, süreç belli bir olgunluğa ulaşana kadar rengini hiç belli etmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilerleyen süreçte kabullenip, desteklemek durumunda kaldı. Burada MHP’nin, Bahçeli’nin veya bunları harekete geçiren “devlet tarafı”nın gücüne boğun eğdiği yorumları da geldi.

MHP ve ülkücü camiaya yakın bir isim olan Mümtaz’er Türköne’nin, “Erdoğan’ın süreci istemediği, tıkamak istediği; Bahçeli’nin ise ısrarla yürütmek istediği” şeklinde özetlenebilecek sayısız yazısı ve yorumu, aramak isteyenler için bir tık uzakta. Türköne’nin daha Bahçeli Meclis’te DEM Parti’lilerle tokalaşırken “yeni çözüm süreci hayırlı olsun” diyerek kimsenin aklından bile geçirmediği dönemde çözüm sürecini ilk duyuran isim olduğunu da not düşelim. Bu bilginin, Türköne’nin iddia ettiği gibi “gören gözlerin yorumlayacağı” işaretler olduğunu düşünmüyorum. Seviyesini bilemem ama hocaya bilgi gittiğine kuşku yok.

Süreç başladığı andan itibaren tüm gelişmeleri çok dikkatli, hem devlet tarafı hem de PKK tarafını izleyerek takip ediyorum. Ve ilk günden beri her adımını izlediğim, en çok merak ettiğim isim ise doğrudan Hakan Fidan. Bir önceki çözüm sürecinin yürütücüsü Hakan Fidan, başarısızlığa uğrayan o girişimin ağırlığını ne kadar taşıyabilir emin değilim. Üstelik süreç bu kez, Devlet Bahçeli’nin sonsuz desteği ile İbrahim Kalın’ın, TBMM’de komisyon kurduracak, PKK’ye silah yaktıracak kadar “ileri aşamalara” gitmişken. Fidan, arada dönüp kendi başarısız çözüm süreci girişimine bakıp iç çekiyordur tahminimce. Ve İbrahim Kalın’ın ulaştığı noktadan rahatsız olduğunu tahmin etmek de zor değil. Zira Fidan, şu ana kadarki, performansı ile AKP kanadından yeni çözüm sürecine en mesafeli duran bakan konumunda. Denilebilir ki PKK’ye güvenmiyordur, ancak durumun bu kadar basit bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum. Fidan, çok etkili konuma geldiği günden beri ilk kez kendi dışında, üstelik oldukça da iyi ilerleyip onun hayalini dahi kuramayacağı seviyelere ulaşan bir sürecin tam karşısında konuşlandı.

Fidan’ın çözüm sürecine karşı aldığı pozisyon AKP içindeki “Erdoğan sonrası” hesaplarıyla da doğrudan ilişkili. Olası bir başarısızlık durumunda Hakan Fidan, her şeyi baştan gören “lider” rolüyle ipleri eline alabileceğini, yarışta bir adım öne geçeceğini düşünüyor. Yeni çözüm sürecinin ilk aşamasından bugüne kadarki tüm açıklamaları genel memnuniyetsizlik ifade eden, Devlet Bahçeli’nin dahi gündeme getirmediği YPG-PKK-SDG yorumları; cihatçı HTŞ kontrolündeki Suriye yönetiminin rolünü çok abartarak anlatması ve en nihayetinde “müdahale” lafları ederken doğrudan tehdit dilini kullanması…

Görüşüm bu konuda net: Çözüm sürecini zora sokacak, akamete uğratacak adımlar Erdoğan’dan çok Hakan Fidan ve onun yıllardır adım adım inşa ettiği düzenin içinde saklı kliklerden gelecek. Eski Ergenekon artıklarıyla beraber, süreci zora sokacak “toplumsal infial yaratacak” eylem ve konular göreceğimizden şüphem yok. PKK kanadından sürece ilişkin gelen açıklama, yazı ve yorumların neredeyse tamamında AKP tarafından süreci zora sokacak isimler olarak ilk sırada Hakan Fidan isminin zikredilerek, hemen ardından Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in sayılması tesadüf değil. TİP’li Ahmet Şık’ın Hakan Fidan’ı işaret eden geçen günkü açıklamasını da aklınıza getirin. Bugünkü komisyon toplantısında eski Hizbullahçı’nın getirilip DEM Parti’nin toplantıyı terk etmesiyle sonuçlanan “gündemi” de bir sabote girişimi olarak düşünün bir…

Fidan ve Güler’in, 15 temmuz darbe girişiminin iki kritik ve çok önemli aktörü olduklarını da ayrıca not düşelim. Bakalım MHP, Bahçeli ve bu çevrede kümelenen “devlet tarafı”, Hakan Fidan’ın süreci sabote etme hamlelerine nasıl yanıt verecek?

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER