Erdoğan ‘yumuşak geçiş’ ve ‘taze kan’ arıyor: Ali Babacan, AKP’ye deva olabilir mi?

Siyasette değerlerin ve sözlerin anlamını yitirdiği bir dönemde hâlâ sözüne kulak verilen bir figür olması, Ali Babacan’ı “aranan adam” konumuna getirdi. Erdoğan, Babacan’ın bu güvenilir imajını kullanarak iktidarını bir dönem daha sürdürmeyi hedefliyor olabilir. Ancak Babacan’ın AKP’ye sadece bir bakanlık için katılması, mevcut sistemde köklü bir değişim yaratmaz. Hâlihazırdaki yönetim anlayışıyla Babacan’ın etkili olması oldukça zor. Babacan, başka şartlar ileri sürmeli...

Cumhurbaşkanlığı seçiminin üzerinden yaklaşık üç yıl geçti ancak ekonomide beklenen iyileşme bir türlü gerçekleşmedi. Yüzde 30 ila 40 arasında seyreden enflasyonda kayda değer bir düşüş olmadı. Özetle, halkın sabrını zorlayan hayat pahalılığı sürüyor, birçok şirket iflas noktasına geldi.

Erdoğan’ın İngiltere’den adeta yalvararak getirdiği Mehmet Şimşek’in ekonomi modeli de işe yaramış görünmüyor. Vatandaşın en önemli gündem maddesi hâlâ hayat pahalılığı. Bu bağlamda Saray yönetimi çözüm üretememiş durumda ve zaman daralıyor. Seçimin zamanında yapılması hâlinde önümüzde iki yıldan biraz fazla bir süre var; erken seçim durumunda ise bu süre 15 ila 18 aya iniyor. Bu süreçte Erdoğan’ın bir “sihirli formül” bulması gerekiyor. Ancak mevcut kadro ve politikalarla bu pek mümkün görünmüyor.

DEVA–AKP İDDİALARI VE BABACAN FAKTÖRÜ

Son günlerde Ankara kulislerinde DEVA Partisi’nin AKP’ye katılacağına dair haberler yayılmaya başladı. Ali Babacan ve parti yöneticileri bu iddiaları yalanlasa da söylentiler kesilmiş değil. Gazeteci Özlem Gürses’in aktardığı kulis bilgisine göre Babacan’a ekonomi yönetimi teklif edildi. Ancak Babacan’ın bu görevi, Adalet Bakanlığı’nın da kendi kontrolünde olması şartıyla kabul edebileceğini ilettiği iddia edildi.

Erdoğan’ı Babacan’a muhtaç hale getiren yalnızca ekonomik kriz değil; Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan sürecin beklendiği gibi ilerlememesi de etkili oldu. Taraflar arasındaki güvensizlik ve DEM kadrosunun muhalif söylemi terk etmemesi, süreci tıkadı.

Erdoğan’ın yargı eliyle siyaseti dizayn etme çabaları da toplumda karşılık bulmadı. Saray’ın güdümlü yargı yoluyla İmamoğlu’nu cezalandırma girişimleri de sonuçsuz kaldı. CHP’nin oylarında bir azalma olmadığı gibi, yapılan her hamle AKP’nin çaresizliğini daha da görünür hale getirdi. Erdoğan’ın yerine geçebileceği iddia edilen kişilere yönelik kamuoyunun yeterli krediyi vermemesi de faktörlerden bir başkası.

ERDOĞAN’IN “TAZE KAN” ARAYIŞI

Erdoğan, her zaman olduğu gibi dışarıdan “taze kan” transferleriyle yoluna devam etmek istiyor. Bu kez gözü, zamanında damadı Berat Albayrak’a yer açmak için dışladığı Ali Babacan’da. Babacan, partisini beklenen ölçüde güçlendiremese de popülist bir dil kullanmadan ülke sorunlarını açık bir şekilde dile getirmesi sayesinde toplumda güvenilir bir figür olmayı başardı. Sorunları sakin ve teknokratik bir üslupla ifade etmesi, Babacan’ın en güçlü yönlerinden biri.

Siyasette değerlerin ve sözlerin anlamını yitirdiği bir dönemde hâlâ sözüne kulak verilen bir figür olması, Babacan’ı “aranan adam” konumuna getirdi. Erdoğan, Babacan’ın bu güvenilir imajını kullanarak iktidarını bir dönem daha sürdürmeyi hedefliyor olabilir. Ancak Babacan’ın AKP’ye sadece bir bakanlık için katılması, mevcut sistemde köklü bir değişim yaratmaz. Hâlihazırdaki yönetim anlayışıyla Babacan’ın etkili olması oldukça zor. Adalet Bakanlığı talebi, ekonomi yönetiminden daha kritik; çünkü bu talep, Erdoğan’ın yargı üzerinden siyaseti yönlendirme çabalarına doğrudan engel oluşturuyor. Babacan’ın talepleri, ülkedeki ekonomik krizin temelinde adaletsizliğin yattığını da açıkça ortaya koyuyor.

BABACAN BAŞARILI OLABİLİR, ANCAK…

Babacan yalnızca bakanlıklarla yetinmemeli; Erdoğan’dan yeniden aday olmayacağına dair açık ve kamuoyuna duyurulmuş bir söz almalıdır. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanacağı taahhüt edilmelidir. Bunun yanı sıra, “proje” hâkim ve savcıların kritik yargı birimlerinden uzaklaştırılması da şarttır.

Erdoğan’ın aday olmayacağını ilan ettiği bir düzlemde Babacan, AKP içerisinde etkili olabilir ve bazı dengeleri değiştirebilir. Erdoğan, seçimi kazanma ihtimalinin azaldığını fark ederse bu tür bir “yumuşak geçiş” formülünü gündeme alabilir. Böylece hem siyasi geleceğini hem de ailesini güvence altına almak isteyebilir. Çünkü İmamoğlu ya da bir başka CHP’li ismin seçimi kazanması durumunda, bir hesaplaşma süreci kaçınılmaz hale gelebilir. Bu da Erdoğan için ciddi bir tehdit oluşturur.

Peki, Erdoğan’ın yerine geçmek isteyen damat Selçuk Bayraktar, Bilal Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu tabloda nerede duruyor? Bu soruyu sorabilirsiniz. Erdoğan, bu isimlerle ilgili çoktan çok sayıda anket yaptırmış ve kamuoyundan beklenen desteği alamadığını görmüştür. İşte bu yüzden, Ali Babacan ismi yeniden gündeme gelmiştir.

Erdoğan rotayı Babacan’a kırdığında, partinin bölünme ihtimali de doğabilir. Bu boşluk DEVA kadrolarıyla doldurulabilir ancak yıllardır yedek oyuncu gibi sıranın kendilerine gelmesini bekleyen kadrolar ile AKP’nin dağıttığı rantlardan faydalananlar bu karara şiddetle direnir. Gerçekten “şiddetle” hem de…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER