Recep Tayyip Erdoğan ve Emine Erdoğan (Fotoğraf: Adem ALTAN / AFP)
Yaşanan her olay bir ölçüde sistemin anayasal-yasal yapısının tuhaflığını gösteriyor.
Sistemden muradım 2017 senesinde geçtiğimiz yerli ve milli cumhurbaşkanlığı sistemi.
Rahmetli anayasa hukuk profesörü Burhan Kuzu’ya o tarihte hazırlığı yapılan yeni (?) sistemin ABD Başkanlık sistemine hiç benzemediği, orada başkan büyükelçi ataması yaparken bile Kongreden onay gerektiği hatırlatıldığında “O sisteme zavallı Obama sistemi denir” mealinde bir yanıt vermişti, o tarihte başkan Obama idi.
Zaman hangi sistemin daha zavallı bir sistem olduğunu herkese gösteriyor galiba.
Kamu işçilerinin hayat koşullarının çok bozulması sonucunda Eti Maden İşletmelerinde yetkili sendikalar, Türk-İş ve Hak-İş’e bağlı sendikalar, 2 Ağustos 2025 Cumartesi gününden başlamak üzere grev kararı aldılar, bu sendikaların uzun bir süredir aldıkları en radikal karardı galiba bu karar.
Türk-İş bu kararı alırken Cumhurbaşkanlığının bu grevi nasılsa erteleyeceğini düşünüyorlar mı idi bilemem ama bu erteleme kararı ile kendileri için de optimal bir çözüm ortaya çıkmadı değil, hem artık patlama noktasına gelmiş çalışanlara “bakın, biz aslanlar gibi grev kararı aldık ama ne yapabiliriz, Cumhurbaşkanı grevi iki ay erteledi” diyebilmek olanağı doğdu bu sendikalar için, bir yanlış değerlendirme hatası yapıyorsam günahı boynuma, Erdoğan için nasılsa grev ertelemenin bir siyasi maliyeti bugüne kadar pek görülmedi, AKP ya da Erdoğan 22 grev erteledi, bu 23ncü ama 2023’de yine işçilerden fena oy almamış araştırmalara göre, bu da ilginç bir konu aslında.
Dünkü Resmî Gazetede (31 Temmuz Perşembe, 2025; RG sayısı 32972) 10150 sayılı bir Cumhurbaşkanı kararı ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu Sözleşmeler Kanununa istinaden Türkiye Maden İşçileri Sendikasının aldığı grev kararı iki ay ertelendi, kararın altında tabii ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası var.
Türk-İş Başkanı bu erteleme kararından sonra nasıl bir pozisyon alacaklarına yönelik bir soruya da “bundan sonra kararı sendikamızın üyeleri yani işçiler alacaktır” mealinde bir yanıt veriyor.
Meşhur Karadeniz fıkrasında olduğu gibi “Bak bakalım bundan sonra ne olacak?”.
Şimdi gelelim bu meselede zurnanın zırt dediği noktaya.
2018 senesinde 2018/162 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye Varlık Fonu Şirketi Yönetim Kurulu Başkanlığına Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip Erdoğan) atanıyor ve yine aynı kararda Yönetim Kurulu Başkanının yönetim kurulu üyeleri arasından bir başkan vekili atayabileceği belirtiliyor.
Başka bir ifade ile de Türkiye Varlık Fonunun en tepesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oturuyor.
Eti Maden İşletmeleri Şirketinin de hisselerinin 100%’ü Türkiye Varlık Fonuna geçmiş durumda.
Peki, dünkü Resmî Gazetede yayınlanan Maden İşçileri Sendikasının aldığı grevi iki ay erteleyen Cumhurbaşkanı kararının altında kimin imzası var?
Tabii ki Eti Maden İşletmelerinin içinde olduğu Türkiye Varlık Fonu (TVF) Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası var.
Yine başka bir ifade ile bir şirketin (TVF) yönetim kurulu başkanı o şirket bünyesindeki bir şirkette ilan edilen grevi ertelemiş oldu dün.
Şahane bir manzara değil mi?
2017’de geçtiğimiz yerli ve milli cumhurbaşkanlığı hükümeti sisteminin garabeti için harika bir örnek doğrusu.
Şimdi şu soruyu kendimize soralım: ABD’deki sistem mi “Zavallı Obama sistemi”, yoksa bizdeki amorf, şekilsiz sistem mi?
Bizdeki sisteme tabii ki ben “Zavallı Erdoğan” sistemi diyemiyorum çünkü zavallı olan Erdoğan değil sıradan vatandaş.
Tam bir “zavallı vatandaş” sistemi.
Tam bir “zavallı kamu hukuku” sistemi.
Tam bir “ zavallı kamu maliyesi” sistemi.