Malum, Nobel, Oscar gibi ödüller vefat etmiş bilimcilere, sanatçılara verilmiyor ilke olarak ama bu kez Nobel ekonomi ödülü 1950’de vefat eden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu doğumlu Joseph Schumpeter’e (1883-1950) adeta resmen verildi.
Nasıl mı oldu, anlatacağım aşağıda.
2025 Nobel ekonomi ödülünü üç çok önemli iktisatçı paylaştılar.
Philippe Aghion (Fransa), Peter Howitt (Kanada), Joel Mokyr (ABD-İsrail) inovasyon ve iktisadî büyüme konusuna yaptıkları çok önemli katkılarla 2025 ekonomi Nobel’ini paylaştılar.
Joel Mokyr’i belki biraz ayrı bir yere koymak gerekebilir, bu iktisatçı ağırlıklı olarak konunun iktisat tarihi ayağında yaptığı çok önemli araştırmalarla bu gruba dahil oldu, itiraf ediyorum, bugüne dek kitaplarını okumadım ama şimdi okuyacağım, özellikle sanayi devrimi süreçleri hakkında çok önemli çalışmaları var Mokyr’in ve bu çalışmalarda da Schumpeter’in “yıkıcı yaratıcılık” tezlerinden büyük esinlenmeler gördüm üç gündür yaptığım kaçınılmaz yüzeysel araştırmalarda.
Ancak, Philippe Aghion ve Peter Howitt’in hem beraber hem de ayrı ayrı yazdıkları eserlerde Joseph Schumpeter zaten adeta başrolde, bu kitapları ise epey karıştırdım.
Örneğin Philippe Aghion’un iki Fransız iktisatçı ile birlikte (Céline Antonin, Bimon Bunel) yazdıkları kitabın ismi “Le pouvoir de la destruction créative” yani “Yaratıcı yıkımın gücü”; malum, Joseph Schumpeter’in en çok bilinen kitabının ismi “Yaratıcı yıkım teorisi”.
Schumpeter’in en iyi kitabı demiyorum, en çok bilinen kitabı diyorum çünkü Schumpeter’in BENCE en önemli kitabı ölümünden dört sene sonra yayımlanan “İktisadî düşünce tarihi” kitabı.
Philippe Aghion ve Peter Howitt’in bence beraber yazdıkları en önemli kitap “Büyüme iktisadı” kitabı, çok yeni bir kitap değil, yaklaşık on beş senelik ama inovasyon ve iktisadî büyüme ilişkisini en iyi gösteren kitapların muhtemelen en başlarında geliyor.
Bu kitapta da Schumpeter’in eserlerine çok sayıda gönderme var ama daha da önemlisi Schumpeter’in “yaratıcı yıkım” tezi yaklaşık her sayfaya sinmiş bir ruh gibi.
İnovasyon-iktisadî büyüme teorisi ilişkisinden bizim de, bize bir biçimde benzeyen çok sayıda ülkenin de yakından ilgilenmesi gereken bir konu.
Konjonktür teorilerindeki büyüme dönemleri hep çok belirleyici bir inovasyon ile açılıyor, bir süre sonra biraz yavaşlıyor, yeni bir inovasyon ile da yeni bir büyüme dönemine geçiliyor ve bu süreç bu minvalde sürüp gidiyor.
Anlaşılacağı gibi evrensel hukuk iklimi de bu süreçte baş rolde, başka eski bir ifade ile esas oğlan.
Evrensel hukuk ikliminin mutlak egemen olamadığı coğrafyalarda, ülkelerde inovasyon da kolay değil, inovasyon mutlak bir ifade özgürlüğünün, kendini kişinin olduğu gibi gerçekleştirme özgürlüğünün olmadığı yerlerde inovasyon yapılamıyor, inovasyon bazı horozların erken ötmesini gerektiriyor, erken öten horozların başının kesildiği yerlerde de, bu tür deyimlerin olduğu ülkelerde de inovasyon olmuyor, inovasyon itişli büyüme süreçleri gerçekleşmiyor ve fakirlik kalıcı hale geliyor.
Aghion ve Howitt “Büyüme iktisadı” kitabında inovasyon-rekabet ilişkisine de giriyorlar, malum, rekabet yerleşik iktisat kuramında adeta kutsal bir kavram, rekabetin refah ve zenginlik ürettiği bir tabu ve bu büyük ölçüde de doğru.
Ancak, inovasyon konusunda rekabet hukukunu iyi değerlendirmek lazım diyor bu iki Nobelli iktisatçı (ilk kez bu iki iktisatçı söylemiyor bunu ama bu iki Nobelli iktisatçı iyi modelize etmişler).
İnnovasyon beraberinde patent adı altında bir süre devam eden bir kullanım tekeli de getiriyor ve böylece inovasyon sahibi belirli bir süre bir tekel rantı elde ediyor; Aghion ve Howitt bu tekelci pozisyonun ve getirdiği tekel rantının inovasyonun temel müşevviki olduğunu ve bir ölçüye kadar savunulmasını da öneriyorlar.
Çağımızı iyi anlamak isteyen iktisatçılara, iktisatçılara diyorum çünkü iktisatçı değil iseniz kitabı okumak (Büyüme iktisadı-Aghion, Howitt) çok kolay değil hararetle öneriyorum ama sadece iktisatçı olmak da yetmeyebilir, ODTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerin ekonomi bölümlerinde ilk senelerde okutulan Calculus I, Calculus II (matematik) ve lineer cebir derslerini çok iyi özümsemiş olmak da gerekiyor doğrusu.
Eee, ekonomi Nobelli iktisatçıları okumak keyifli ama kolay olmasa gerek.