Anayasalar uzlaşma metinleri değildir

Yaygın bir inanış var, anayasalar hakkında konuşmaya başlayan herkes “anayasalar uzlaşma metinleridirler” diyerek söze başlarlar; gerçekten öyle mi?

Bu satırları yazmak için klavyenin başına geçtiğim dakikalarda Meclis’te partilerin milletvekilleri Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un koordinasyonunda bir Anayasa Komisyonu oluşturmak, ismini koymak, karar alma mekanizmalarını tespit etmek amaçlı çalışmaların, turların birincisini yapıyor.

Anayasa meselesi Türkiye’de çok önemli bir mesele, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yapılan 1921 ve 1924 Anayasalarından sonra 1960 ihtilali sonrası 1961 Anayasası, 1980 darbesi sonrası gelen 1982 Anayasası var ve bizim memleket hala bu 1982 Anayasası ile yönetiliyor, yönetiliyor diyorum ama bu memleketin, bu devletin ne kadar yönetilebildiği çok kuşkulu, durum ortada.

Üstelik, siyasi iktidar Anayasanın belirli maddelerini siyasi konunun niteliğine, kendileri için önemine göre uygulamayabiliyor, AYM ve AİHM kararları dikkate alınmayabiliyor; böyle bir ortamda yani siyasi iktidarın mevcut Anayasayı dahi uygulamadığı bir siyasi ortamda aynı siyasi iktidarın yeni bir Anayasa yapma güçlü eğilimini ne kadar ciddiye almak gerekiyor, bu tartışılabilir, zaten de tartışılıyor.

Ancak, her türlü tartışmaya saygı duyuyorum, bu satırların yazarı Türkiye’nin ivedilikle, büyük bir öncelikle yepyeni bir Anayasaya ihtiyacı olduğu kanısındadır.

İktidar kanadı yeni Anayasa meselesine, tüm samimiyetsiz sivil Anayasa söylemine rağmen, Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilmesi amaçlı yaklaşmaktadır; Anayasa değişikliğini hem Meclis’te hem referandumda riskli gören Erdoğan ikinci Kürt açılımını destekleyerek en azından Meclis’te 400 parmağı garanti etmek, referandum riski almadan, yepyeni bir Anayasa olmasa bile en azından Anayasa değişikliğini (Madde 101) garanti altına almak istemektedir. Muhalefetin de argümanları kanımca çok sağlam değildir.

Muhalefet, başta CHP, 1982 Anayasasında bugüne kadar çok sayıda değişikliğin zaten yapıldığını, bu Anayasanın artık Kenan Evren’in yaptığı Anayasa olmadığını, 2017 değişikliğinin de sürece tüy diktiğini, Erdoğan’ın “darbe Anayasasını tamamen değiştirmek istiyoruz” ifadesinin popülist, yanlış olduğunu söylemektedir.

Anayasa çok önemlidir ama maalesef konunun ana tarafları samimiyetten uzak bir tavır içindedirler.

Benim meseleye bakışım biraz daha farklı olabilir, hukukçuların bir bölümü bu ifadeye itiraz ediyorlar ama ben 1982 Anayasası üzerinde yapılan tüm değişikliklere rağmen mevcut Anayasanın ağır bir biçimde Kenan Evren ruhunu koruduğunu düşünüyorum.

Zaten, elinize Anayasa kitapçığını aldığınızda Başlangıç bölümünün hemen üzerinde bu Anayasanın kabul tarihinin 18.10.1982 olduğu yazıyor, malum, bu tarih Kenan Evren ve şürekasının ülkeyi yönettiği bir tarih ve ben de, bir iyi vatandaş olarak, Kenan Evren, Cumhurbaşkanı bile değil, Devlet Başkanı olduğu bir dönemde kabul edilmiş bir Anayasanın devletin en üst hukuk normu olmasını içime sindiremiyorum, aklıma, biraz da kıskançlıkla Portekiz, İspanya örnekleri geliyor ve yepyeni bir Anayasanın yapılmasını zaruri görüyorum.
Ancak, şunu da hatırlatmak isterim, eğer bu Anayasayı ağırlıklı olarak Cumhur ittifakı yapacaksa bu yepyeni (!!!) Anayasanın Evren Anayasasından bile kötü olacağını tahmin ediyorum ve reddediyorum.

Ancak, tüm bu mülahazalar ülkemizin yepyeni bir Anayasaya acilen ihtiyaç duyduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Gelelim başlıkta kullandığım “Anayasalar uzlaşma metinleri değildirler” ifademe.

Bizde yaygın bir inanış var, anayasalar hakkında konuşmaya başlayan herkes “anayasalar uzlaşma metinleridirler” diyerek söze başlarlar ama bu ifadeden on dakika önce de “anayasalar temel hak ve özgürlükleri düzenleyen metinlerdir” ifadesini kullanabilirler.

Şayet, anayasalar temel hak ve özgürlükleri düzenleyen metinler ise temel hak ve özgürlükler üzerinde uzlaşma ne demektir?

Örneğin, ifade özgürlüğü konusu, örneğin işkence yasağı konusu.

İfade özgürlüğünün evrensel standartları var, 1976 tarihli Avrupa Konseyi Handyside kararı var, bu karar çok net standart belirliyor, bunun neresinde uzlaşma aranacak belli değil.

İşkence yasağı evrensel ve çok köşeli bir yasak, bunun neresinde uzlaşma olabilir?

Futbol siyaseti anlamak için mükemmele yakın bir analojidir, futbolun kuralları da bellidir, FIFA koyuyor bu kuralları, bizde maça çıkarken de kimse “kurallarda bir uzlaşmaya gitsek” demiyor, diyemiyor.

Temel hak ve özgürlüklerde her türlü uzlaşma arayışı standart kaybıdır, bunu unutmayalım ve “Anayasalar uzlaşma metinleridir” gibi ucuz formüller kullanmaktan kaçınalım.

Meclis’te anayasa tartışmaları ilerledikçe ben de burada anayasa yazılarımı devam ettirebilirim, ağırlığı da pek tartışmadığımız anayasal iktisat konularına verebilirim.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER