Yazıya önce bir itiraf ile başlayayım, bundan yirmi sene önce hatta on beş sene önce parti kapatma meselesine çok daha farklı bakar, parti kapatmanın adeta yasaklanmasını istemek çizgisine kadar gidebilirdim.
Ancak, ülkemin en azından son on senedir yaşadıkları bu radikal liberal görüşümü etkilemedi değil, Anayasanın ikinci maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri olarak yazılı demokrasi, laiklik, sosyal devlet, hukuk devleti vazgeçilemez ilkelerine karşı bir siyasal parti, en üst yöneticisi ya da yöneticileri tarafından (odak olma?) aktif ve güç dengesi anlamında muktedir bir pozisyonda iken harekete geçiliyorsa o partinin kapatılmasının toplumun geleceğinin refahı açısından daha hayırlı olduğunu düşünüyorum artık.
Başlıkta 2021 sonbaharına bir gönderme yaptım, ne olmuş idi bu tarihte, bir hatırlayalım.
TÜİK rakamları ile yüzde 70’i aşan bir enflasyon ortamında Erdoğan kurnazlık yapmak istedi ve yaptı da üstelik, iktisatçıların Phillips eğrisi diye tanımladıkları ilişkiyi çalıştırmak için (kısa hatta yakın orta vadede enflasyon-işsizlik alış verişi) faizleri Merkez Bankası’na emir vererek yüzde 8.5’a kadar düşürttü, piyasada muazzam bir kredi genişlemesi oldu, para çok ucuzladı, istihdam iki haneye çıkmadı, enflasyon, kurlar çıldırdı, KKM belasına maruz kaldı toplum ama 2023 Mayısında Erdoğan da koltuğunu korudu
Bu da tartışılır, hatta bence bu yapılan da meşru bir iktisat politikası değildi asla ama esas sorun Erdoğan’ın bu çok yanlış politikayı ambalajlayıp satma meselesi ve yöntemi idi.
NAS var dedi Erdoğan faizleri çok büyük oranlarda negatif hale getirirken, okurlar çok muhtemeldir NAS kavramını benden daha iyi bilirler, bu nedenden detayına girmiyorum.
Şimdi gelelim Anayasaya ve farklı maddelerine.
Laikliği tanımlayan Anayasa 24’ün beşinci paragrafını aşağıda kopyala-yapıştır yöntemi ile aktarıyorum ve bence de en önemli kelimelerinin altını çiziyorum:
“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Faizleri Erdoğan’ın emriyle Merkez Bankası 8.5’a düşürdü, Merkez Bankası politikaları ve enstrümanları “par excellence” devlet demektir, para basma tekelini haizdir Merkez (aksi kalpazanlıktır), ama bir siyasetçi NAS’a dayanarak para politikasını yani devletin ekonomik temel düzenini (bkz. Madde 24, beşinci paragraf) KISMEN DE OLSA din kurallarına (NAS) dayandırırsa ve bunu yaparken de DİNCE KUTSAL SAYILAN ŞEYLERİ (NAS) İSTİSMAR EDER VE KÖTÜYE KULLANIRSA Anayasanın 68. Maddesinin 4. Paragrafının devreye girmesi gerekir.
Aşağıda Anayasa 68’in 4. Paragrafını kopyala- yapıştır yöntemi ile aktarıyorum:
“Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez”.
Anayasamıza göre parti kapatma davalarının açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının karar mercii olan Anayasa Mahkemesine başvuru yapması gerekiyor, gerisi Anayasa Mahkemesinin işi.
Malûm, 2008’de AKP’ye internet delillerine (!) dayalı bir kapatma davası açılmış idi, Allah’tan bir oyla reddedildi ama yine de AKP’nin laiklik karşıtı hareketlerin odağı olduğu kayıtlara geçti.
2008 davası çok tartışılır ama eğer 2021 Sonbaharında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı AKP için bir kapatma davası başvurusunu Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olsa idi bu dava 2008 davasından çok daha anlamlı olurdu, buna kuşku yok, AYM’nin bu siyasi ortamda ne karar vereceği konusuna girmek dahi istemiyorum.
Olmadı ama başka şey oldu, Erdoğan’ın da inanmadığı NAS kuralları bahanesi nedeniyle dünya enflasyon liginde ilk üçe girdik, Arjantin’i geride bıraktık, devletin ekonomik politikasını KISMEN DE OLSA din kurallarına bağladık.
Herkese bravo, en başta da Erdoğan’a ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
