AKP’nin transfer hamleleri: Güç gösterisi mi, zayıflık itirafı mı?

AKP, son transferlerle “Hâlâ çekim merkeziyiz” algısı yaratmak istiyor olabilir. Ancak bu, toplumun siyasi zekâsını küçümsemekten başka bir anlam taşımıyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Özlem Çerçioğlu.

AKP’nin son dönemde muhalefet partilerinden milletvekili ve belediye başkanı transfer etmesi, siyasette sıkça rastlanan bir yöntem. Normal şartlarda, siyasi olarak yükselişte olan bir partinin, halkın ilgisini gören siyasileri kendi saflarına katması, bu kişilerin de siyasi geleceklerini güvence altına alma çabası siyasetin doğasından kabul edilir.

Ancak ortada farklı bir tablo var. AKP, son yıllarda oylarının neredeyse yarısını kaybetmiş durumda. Normal koşullarda yeniden iktidara gelme ihtimali zayıf. Siyaseti yakından takip edenler, iktidardan düştüğü takdirde partinin oy oranının yüzde 25–30 bandından yüzde 20’lerin altına ineceğini öngörüyor. Bazıları daha ileri giderek tabela partisi olacağını düşünüyor. Üstelik iktidar değiştiğinde, parti yöneticilerinin bir bölümünün uzun süre yargı karşısında hesap vermek zorunda kalacağı beklentisi de yaygın.

O zaman soruyu yeniden sormak gerekiyor: Böyle bir partiye milletvekilleri ve belediye başkanları neden geçiyor?

İKTİDARIN NİMETLERİ VE YARGI KALKANI

İlk akla gelen cevap, “İktidarın nimetlerinden yararlanmak” olabilir. Doğru; ancak son dönemdeki geçişlerde daha kritik bir faktör öne çıkıyor: Yaptıklarının hesabını halka ve yargıya vermeme isteği. İktidarın kolluk kuvvetleri, bürokrasi ve yargı üzerinden kurduğu koruma kalkanı; açılmış soruşturmalardan kurtulma umudu; yolsuzluk ve rüşvet dosyalarında rahatlama beklentisi…

Bu bağlamda en çok konuşulan isimlerden biri, Aydın’ın eski CHP’li belediye başkanı Özlem Çerçioğlu oldu. AKP’ye katılırken, “Hakkımda iddialar varsa buyursunlar açıklasınlar. Yargılanmaktan korkmadım, alnım ak, başım dik” sözleriyle kendini savundu. Ancak bu açıklamayı CHP’deyken neden yapmadığı sorusu ortada duruyor. CHP’li yetkililerin, “soruşturmadan kaçıyor” iddiasına cevap verirken, aslında bu iddiaları dolaylı biçimde doğrulamış oldu.

AKP’Lİ OLMANIN ‘AVANTAJLARI’

Çerçioğlu, AKP’li belediye başkanı olmanın kısa sürede farkına varmış görünüyor: Rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve adam kayırma gibi hukuksuzluklar karşısında yargı zırhına sahip olmak. Bu geçiş, kendisine yargı karşısında birkaç yıl kazandırabilir; ancak Aydın sokaklarında halka verebileceği inandırıcı bir cevabı olmadığı açık. Üstelik tecrübeli bir siyasetçi olarak, bu adımın kendi siyasi kariyerini fiilen bitirdiğini bilmemesi mümkün değil. Bu da, iktidarın yargı sopasından çekinilecek işler yapıldığı ihtimalini güçlendiriyor.

MUHALEFETİN ZOR TERCİHİ

Peki, muhalefetin iktidarın yargı ve kolluk baskısından kurtulma şansı var mı? Gerçekçi olmak gerekirse, bugünkü şartlarda neredeyse yok. Yargı, Saray’ın bir uzantısı gibi çalışıyor. Bundan kurtulmanın yolu, saf değiştirerek değil; “dik durarak” en az kayıpla süreci atlatmaktan geçiyor.

Belediyelere yönelik operasyonlar, halkta çoğunlukla “siyasi hamle” algısı yaratıyor.  KONDA’nın anketine göre bu oran yüzde 60. Bu da AKP’nin gücünden çok, aslında güçsüzlüğünü görünür kılıyor.

TAKTİK Mİ, ZAYIFLIK İTİRAFI MI?

Erdoğan ve ekibi, yargı sopasıyla seçim kazanılamayacağını bilecek kadar tecrübeli. Buna rağmen 28 Şubatçıların yöntemlerini hatırlatan taktikler kullanmaları, siyasi acziyetin göstergesi. AKP, bu transferlerle “Hâlâ çekim merkeziyiz” algısı yaratmak istiyor olabilir. Ancak bu, toplumun siyasi zekâsını küçümsemekten başka bir anlama gelmiyor.

Sonuç olarak, AKP’nin “transfer” taktiği, siyasette güç kazanma hamlesinden çok, kamuoyuna gücünü kaybettiğini ilan etmenin dolaylı bir yolu olarak görünüyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER