AKP nedir, ne değildir?

AKP, kötü yönetilen bir aile şirketinden başka bir şey değil. Bu şirket uzun süredir batmamak için tefecilerden borç dileniyor. Bu şirketin patronu Nass diye çıktığı yolda tefeci kapısında borç dilenerek siyasi ömrünü tamamlayacak gibi görülüyor. Allah'ın sopası yok mu diyorsunuz hala?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan /FOTOĞRAF: ADEM ALTAN / AFP)

AKP’yi üç kelime anlat deseler ne cevap verirsiniz? Sizce AKP nedir; bir parti midir, şirket midir, çete midir?

AKP gerçekten bir parti midir? AKP, varlığını borçlu olduğu Anayasa ve yasaları her gün yeniden ihlal ederek nasıl parti olarak kalabilir? TİP Milletvekili Can Atalay’ın durumu buna en iyi örnek değil mi? Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan bir siyasi parti yok mu ortada? AİHM’in Demirtaş, Kavala karalarının yanı sıra yüzbinlerce insanın hayatını etkileyecek Yüksel Yalçınkaya kararını uygulamamak için hukuka takla attıran bir ‘yargı çetesi’ iktidarın kontrolünde değil mi?

Erdoğan partisinin kuruluş yıldönümünde her zamanki gibi iktidarları dönemindeki yaptıklarını anlata anlata bitiremedi. Erdoğan’ın konuşmasında bazı cümlelere takıldım. Bunlardan birisi “Merdiven altında adalet dağıtan eski Türkiye’ye son verdik” ifadesi. Bu sözü söyleyebilmek için insanda utanma duygusunun olmaması gerekir. Geçmişte devletin müdahil olmadığı davalarda kısmi bir adalet işlerdi. AKP sayesinde ölümlü trafik kazası davasında, adi hırsızlık davasında, sokak ortasında işlenmiş ve failleri belli bir cinayet davasında bile adaletin tecelli etmediği bir Türkiye yaratıldı. Eserinizle gurur duyabilirsiniz. Sokakta iktidarı eleştiren genci tutuklama konusunda gösterdiğiniz aceleyi yüzde 100 kusurlu olduğu bilirkişi raporuyla sabitlenmiş Kızılay’ın eski başkanının kızı için niye göstermiyorsunuz?

YARGIYI “MERDİVEN ALTINDAN” ALIP SARAY’A GÖTÜRMEK…

Yargıyı kişilere, gruplara göre özel kararlar veren bir yer haline getirdiniz. Merdiven altındaki yargıyı görkemli Saraylara taşırken içinden adaleti çekip aldınız. Geriye konforlu koltukları, Alman malı makam araçları, çevresinde sekreterleri ve korumaları olan yargıçlar grubu bıraktınız. Bunların karşılığında adalet dağıtacak vicdanlarını Saray’a teslim etmelerini sağladınız, etmeyenleri ise KHK ile attınız.

Ülkü Ocak yöneticisi bir gencin Ankara Emniyet’ten insanların kişisel bilgilerini alıp ve suikast organize edildiği bir ülke yarattığınız için kendinizle gurur duyabilirsiniz. Şimdi ise suikastı organize edeni kurtarmak için ayarlanmış savcılar ve hakimlerle ‘adalet’ oyunu oynuyorsunuz.

TÜİK’İN İSTATİSTİKLERİ BİLE ERDOĞAN’I DOĞRULAMIYOR

Erdoğan’ın konuşmasındaki “Türkiye’nin AK Partili yılları her alanda Cumhuriyet tarihinin en parlak dönemi olarak kayıtlara geçmiştir” ifadesine de takıldım. Gırtlağını yırtarcasına bağıran Erdoğan’ın -o çok güvendiği ve güdümlü çalışan- TÜİK’in istatistiklerine bakması yeterli olur. Menderes, Özal ve Demirel’den daha başarılı bir lider değil. Erdoğanlı yıllardaki büyüme oranları Demirel, Özal ve Demirel’in dönemlerinin gerisinde.

Belki günün en absürt sözü ise “AK Parti milletin partisidir” ifadesi. AKP, milletin değil Beşli Çete’nin, beş yaşındaki kız çocuğuyla evlenen sapık sözde din adamlarının, sırtını devletin hazinesini dayamış cemaat görünümlü yapıların, hiçbir iş yapmadan milyarlara hükmeden Bilal’lerin, üç-beş yerden maaş alan çapsız bürokratların, KPSS puanı ile giremediği kuruma hülle yoluyla direk atamayla girenlerin, çakma doktora tezleriyle profesör, rektör ve bakan olanların partisi oldu. Tarlada alın teriyle çalışan çiftçinin, fabrikada bilek gücüyle işçinin, KPSS’den yüksek puan alan gencin, küçük esnafın, ürettiği ile para kazanan sanayicisinin partisi değilsiniz.

Milletin partisi olduğunu iddia ediyorsanız Keçiören pazarına gitmeyi deneyin isterseniz. Milletin partisi isen insanlar ucuz yemek yesin diye belediyelerin açtığı Kent Lokantaları’nın birine öğle yemeğine git de vaziyeti gör istersen…

AKP BU NOKTAYA NASIL GELDİ?

İktidarının ilk yıllarında başbakanlığın merdivenlerinden korkak adımlarla çıkan Erdoğan ve ekibi nasıl oldu da tek adam rejimini inşa etti? Danıştay üyelerine saldırı olduğunda makam aracından korkudan bir saat çıkamayan Erdoğan, nasıl oldu da devletin bütün kurumlarını ele geçirerek, tarihin en büyük sosyal soykırımını gerçekleştirdi?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan /FOTOĞRAF: OZAN KÖSE / AFP)

Erdoğan, iktidarın ilk yıllarında ülkenin Avrupa Birliği yolunda gitmesini ve ülkeye bolluk ve bereket gelmesini isteyen insanların desteğini; ülkede demokrasinin gelişmesi, hukukun evrensel standartlara ulaşması yerine kendisini gücünü artıracak hamleler için bir alt yapı olarak kullandı. Tek adam olma yolunda giderken 7 Haziran’da sandıkta karşılaştığı sorunu devlet içinde yeni ortaklar bularak çözeceğini gördü. Ardından Cumhurbaşkanlığı sistemine MHP’nin ve derin devletin desteğini alarak geçti. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçip ülkeyi kontrolünün altına aldığında ise kasa yavaş yavaş boşaldı. Kasanın boşalmasının yanı sıra ülkenin ehil kadroları ya KHK ile ihraç edildi ya da pasifize edildi. Ardından ülke kronik krize girdi…

ŞİRKET GİBİ YÖNETİLEN PARTİ

Gelinen noktada ise AKP milletin partisi olmak yerine bir azınlık grup tarafından şirket mantığıyla yönetilen parti haline geldi.

Erdoğan’ın 23 yıllık iktidarının özeti kendinden güçlüye karşı kuzu, kendinden zayıf olana ise karşı kurt oldu. Hiçbir zaman hak, hukuk, adalet, insan hakları ve basın özgürlüğü derdi olmadı. Geldiği yerde ise partiyi aile şirketine çevirdi. Partideki vekilleri ve bakanları şirketin ücretli elamanı yaptı. Partinin 23. kuruluş yıldönümü kutlarken halkın partisi gibi değil şirketin kuruluş yıldönümü gibi kutladı. Kendilerinin dahi inanmadığı açıklamaları yapan ücretli şirket çalışanlarını ise kimse dikkate almaz oldu. Çünkü şirkette son sözü patron söyler, diğerleri uyar.

YAPMAK YERİNE YIKMAYI TERCİH ETMİŞ BİR SİYASİ ORGANİZASYON

Erdoğan, gücünün yetmediğine karşı kuzu, gücünün yettiğine ise kurt olmaktan çekinmez. Gücü yettiğini düşündüğüne karşı bir kurt gibi saldırır. Hedefi, ne kadar fazla zarar veririm üzerine kuruludur. ‘Eski Türkiye’ ile  hesaplaşırken devleti aksayan yönlerini düzeltmek yerine devleti fiilen ortadan kaldırmayı tercih etti. Cemaate saldırırken de bu kinini ayyuka çıkardı. Ne kadar fazla zarar veririm dışında bir düşüncesi olmadı.

Erdoğan’ın önüne gelen grup ve yapılara karşı devletin şiddetini orantısız bir şekilde kullanmaktan çekinmemiştir. Sonunda ise gelip dayandığı nokta çevresinde entelektüel donanımı olmayan tiplerin partiye ve iktidara hakim olduğu bir yapı oldu.

Aslında 15 Temmuz itibariyle devlet çete yöntemlerini kullanan bir şirket tarafından esir alınmış durumda. Çetenin kontrol ettiği devletten hukuk, adelet, insan hakları ve ifade hürriyeti beklemeyin. Bu dediğimiz kavramları sadece işine geldiğinde kullanan bir yapı var.

NASS UNUTULDU TEFECİ KAPILARINA KARARGAH KURULDU

Yazının girişindeki soruya cevap verelim o zaman. AKP, kötü yönetilen bir aile şirketinden başka bir şey değil. Bu şirket uzun süredir batmamak için tefecilerden borç dileniyor. Bu şirketin patronu Nass diye çıktığı yolda tefeci kapısında borç dilenerek siyasi ömrünü tamamlayacak gibi görülüyor. Allah’ın sopası yok mu diyorsunuz hala?

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com