Tıbbın insan bedenini kurtarmak için geliştirdiği renk kodlarının odak noktası sınırlı kaynakları en verimli şekilde kullanarak en fazla sayıda afetzedeyi kurtarmaktır. José Saramago'nun anlattığı gibi körlük topluma yayılmış bir hastalıkken zulüm mağdurları için acil durum kod renklerinden bahsetmek umut verici bir hayaldir.
Afet; insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar ortaya çıkaran, insanın normal yaşantısını ve eylemlerini durduracak veya kesintiye uğratacak, imkânların yetersiz kaldığı olaylar olarak tanımlanır. Bu bağlamda afetleri doğal ve insan eliyle olan yapay afetler diye sınıflayabiliriz. Dünyanın değişik yerlerinde birçok insan kâh doğal afetlerden kâh yapay afetlerden kaçarak bilinmezlikte yaşam umudu arıyor. Yersiz politikalar nedeniyle afete dönmüş zalimliğe uğrayan, zulüm altında, kıtlıkta, savaş hattında yaşamaya çalışan milyonlarca insan var. Irkçı, dışlayıcı, popülist yönetimlerin halkına yaptığı eziyetler ne belirli bir mekân ne de zaman ile sınırlı.
Dünyanın her yerinde doğa olayları nedeni ile yaşanan felaketlerdeki kayıplar, insanların afetler için acil müdahale ve önlemler geliştirmesine yol açmıştır. Bunlardan biri olay yerinde yardımı ve tahliyeyi kolaylaştıracak renk kodlarıdır. Birçok ülke kendine has bir kodlandırma geliştirmiş olsa da henüz bu uygulamanın en iyi ya da en doğrusu seçilmemiştir.
Renk kodları, insanların geleneksel veya psikolojik renk algılarına uyumlu bir şekilde ayarlanmıştır. Mesela yas rengi olarak genel kabul gören siyaha boyanmış etiket afet ve kaza bölgelerinde ölülerin üzerine konulmaktadır. Siyahın kardeşi gri, kurtarılma ümidi olmayan dolayısıyla ölümü beklenen ağır yaralıları… Çarpıcı renk olan kırmızı, solunum gibi hayati fonksiyon sıkıntısı çeken en ciddi yaralıları… Geçiciliği ifade eden sarı orta şiddetli yaralıları… Doğallığın ve huzurun rengi yeşil de kendi başına yürüyebilen afetzedeleri belirtmek için kullanılır.
Tıbbın insan bedenini kurtarmak için geliştirdiği renk kodlarının odak noktası, sınırlı kaynakları en verimli şekilde kullanarak en fazla sayıda afetzedeyi kurtarmaktır. İnsanı yaralayan doğal veya insan eliyle meydana gelmiş afetlerin yanı sıra zalimlerin zulüm afetlerinin de insana verdiği maddi/manevi yaralar vardır. Ancak henüz zalimlerden ve neden oldukları büyük afetlerden ne kurtulma ne de kurtarma için etkili bir yöntem var. Gönül isterdi ki ne zalim ne de zulümleri olaydı. Maalesef onlar da doğal afetler gibi bir türlü bitmiyor.
İnsan bedenen yaralanacağı ve öleceği gibi ruhen de yaralanıp ölebilir. Tam da bu yüzden ahlakçıların ve insan hakları savunucularının, tıbbın ürettiğine benzer acil durum kodlaması yapması gerektiğine inanıyorum. Zalim yönetimlere karşı Birleşmiş Milletlerin ve bazı İnsan Hakları kuruluşlarının acil eylem planı olsa da demokrasinin ve uluslararası hukukun kimi zaman yavaş işlemesi kimi zaman da hiç işletilememesi zulmün neden olduğu afetlerin artarak devam etmesine neden oluyor. Henüz manen mağdurlar için bir renk kodlaması da yok. Ancak aşağıdaki gibi muhtemel bir kodlama mümkün.
Zalimin zulmü afetzedelerinin siyah kodluları kurtuluş için verdiği hak mücadelesinde uğradıkları zulüm ve işkenceler sonucu kâh bir bombardımanda kâh bir ülke sınırında kâh zindan karanlığında kâh yabancı olduğu yerlerin hizbe odalarında hayatını kaybeden çoğu zaman bir avuç toprağın bile çok görüldüğü bugün olmasa da yarın, zulüm dönemlerinin kahramanları olarak anılacak şehitleridir.
Gri, zulmü bizzat işleyen zalimlere ve onlara alkış tutan taraftarlarına yaraşır. Genellikle konfor bağımlısı ve egoistlerdir. Onları kurtarmak için kaynak harcamaya veya herhangi bir çabaya girmenin acelesi yoktur çünkü yapıp etmeleri ile affedilme seviyesini çoktan geçmişlerdir. Zira affedilmek için önce hataların kabullenilmesi ardından da derin bir pişmanlık duyulması gerekir ki nedamet içten bir özür ve telafi dileği ile yanıp tutuşan affa mazhar bir gönle dönüşsün. Ancak halihazırda dünya üzerindeki büyük acılara neden olanlar ve bu duruma göz yumanlarda nedamet hissine dair herhangi bir emare bulunmuyor.
Maalesef grinin en koyu tonundakiler temel ahlak ilkelerinden olan başkasına zarar ve acı vermeme özelliğinden yoksun, acı duyana karşı empati besleme yahut vicdani tepki gösterme hayati vasıflarını yitirmiş manen, ahlaken, vicdanen, ruhen ölülerdir. Aslına bakılırsa maddeten ölü olan meftalardan daha korkutucu ahlaki zombilerdir. Grinin tonlarında kendi yaşam gailesi dışında bir kısmı isteyerek bir kısmı istemeyerek zulümleri görmeyen, işitmeyen, konuşmayan üç maymun misali yaşayanlar vardır ki müdahale edilmese bile mucize eseri sağ kalanlar gibi bunlar arasından da manen dirilecekler vardır.
Kırmızı, şu an hâlâ afet bölgesinde direkt zulme maruz kalan aç ve açıkta bırakılmış, muhtemelen her çeşidinden esaret ile özgürlüğünü kaybetmiş, tüm dünyaya unutturulmaya çalışılan acil müdahaleye muhtaç mazlum ve mağdurların kodudur. Bu insanlar ister bilinmez bir adreste yaşam mücadelesi ile boğuşsun ister parmaklıklar arkasına kapatılmış isterse de zalimin zulmü ile çizilen daracık yaşam koridorlarına sıkıştırılmış olsun çoğu en temel insani ihtiyaçlardan bile mahrum modern çağın gayri resmi esirleridir. Yeşil ve maviden uzak demir beton hatta kurşunlara bombalara maruz kalan bu insanlara her türlü yardımın ulaştırılması için seferber olma insanlığın gereğidir. Politikanın tuzaklarına takılmadan yapılacaklar sınırlı gibi görünse de hukuken olabildiğince mücadelelerine destek vermek öncelikle vicdan gözü kapanmamış kulağı sağırlaşmamışlara durumlarını bildirmek ve onlar adına yardım istemek zalimin ötekileştirdiği insanları manen canlı tutar. Belki yazılacak iki satırlık mektupla, şarkılarla, şiirlerle bile olsa yalnız olmadıklarını hissettirmek adeta soluksuz kalmış bir bedene suni teneffüs yapmak, hava yolu açmak gibi can verici bir müdahaledir.
Sarı, zalimin hedef tahtasında olsa da uğradığı zararlar kısmen durdurulmuş ancak zulmün her an yeniden başlama tehdidine maruz toplumsal ve içsel baskılar altında psikolojik travmalarından bir türlü kurtulamayan orta dereceli yaralıların kodudur. Kanaması durmuş olsa da müdahale gerektiren yaralılar gibi bu insanlar da ruhsal fırtınalardan mustariplerdir. Bir tatlı söz, bir içten tebessüm ile gönüllerine ulaşılmaz, yalnızlıkları paylaşılmazsa yaraları iyileşemez. En küçük yaranın bile sepsisle ölüme yol açması gibi terk edilmişlik sendromu ile buhranlarından kurtulamaz hatta kendi hayatlarına son verebilirler. Yeşil, zulmün eğse de kıramadığı dirayetli insanların kodudur. Maddi manevi kendi ayakları üzerinde duran hatta başkalarına da yardıma koşan kahramanlardır. José Saramago’nun anlattığı gibi körlük topluma yayılmış bir hastalıkken zulüm mağdurları için acil durum kod renklerinden bahsetmek umut verici bir hayaldir.