Netflix’in bilinmeyen hikâyesi: Nasıl Hollywood’a kafa tutar hâle geldi?

Küresel eğlence sektöründe son yılların en çok konuşulan şirketi Netflix. Warner Bros. Discovery’yi satın almak için yaptığı 82 milyar dolarlık teklifle gündemi sarsan Netflix, nasıl bu seviyeye geldi? İşte şirketin bilinmeyen öyküsü…

Son aylarda yayıncılık ve gösteri dünyasında en çok Netflix konuşuluyor. Elbette bu dijital platformda yayınlanan dizi, film ve belgeseller de çok ses getiriyor ama bu dönemde Netflix’in içeriklerinden daha çok konuşulan, şirketin yaptığı ekonomik hamleler ve agresif büyüme stratejisi.

Son olarak Hollywood’un yapım devi Warner Bros. Discovery’yi satın almak için yaptığı 82,7 milyar dolarlık anlaşmayla çok ses getirdi platform. Anlaşma ABD’de o kadar önemli görüldü ki Trump bile devreye girdi. Hâlihazırda 300 milyon abonesiyle zaten streaming* devi olan şirketin, bu satın almayla tekelleşeceği uyarıları yapıldı. Bu anlaşma henüz resmiyet kazanmadı ama Netflix’in nasıl dünya çapında bir fenomen hâline geldiğini ortaya koydu.

Peki, bu noktaya nasıl gelindi? 90’lı yıllarda postayla DVD kiralayan bir şirket, şimdi nasıl Hollywood’a kafa tutabiliyor?

Hadi, hikâyenin biraz perde arkasına bakalım.

1997 yılının başlarına gidelim şimdi.

ABD’li iki genç girişimci Marc Randolph ve Reed Hastings, beraber kurdukları yazılım şirketi Pure Atria’yı Borland’a sattıktan sonra her sabah arabada işe giderken yeni girişim fikirleri üretirler. Kişiye özel şampuandan kişiye özel beyzbol sopasına kadar pek çok başarısız iş fikri ortaya çıkar. Reed, bir gün arkadaşına akşam izlediği Apollo 13 filminin VHS’sini geç götürdüğü için Blockbuster’a 40 dolar ceza ödediğini anlatır. Bu olaydan, “DVD’leri postayla kiralama sistemi getiren ve geç getirme cezası olmayan” bir fikir ortaya çıkar.
(O yıllarda artık VHS’ler yerlerini DVD’lere bırakmaya başlamıştır.)

NETFLIX İSMİ NASIL BULUNDU?

Hemen şirketin internet adresini, yani kibble.com’u alırlar. (İngilizcede köpek maması anlamında kullanılan bir terim.) Domain almalarına rağmen bu isimden vazgeçerler. Diğer aday isimler NowShowing.com, NetFlicks.com, Replay.com ve CinemaCenter.com’dur. En güçlü aday Replay’dir ama domain sahibi 50 bin dolar isteyince ondan vazgeçerler. Araştırma sürerken Randolph, “Acaba Netflix.com adresi boş mu?” diye kontrol eder. Boş değildir ve site adı açık artırmaya çıkmıştır. Hemen 15 bin dolarlık teklif yaparlar. Başka teklif veren olmayınca site adı iki arkadaşa kalır.

2000 yılına kadar Netflix’in piyasa değeri 50 milyon dolara ulaşır. Ancak şirket ciddi nakit sıkıntısı çekmektedir. Bunun üzerine Marc ve Reed, dönemin DVD kiralama devi Blockbuster’ın CEO’su John Antioco ile görüşür ve Netflix’i 50 milyon dolara satmayı teklif ederler. Ancak CEO onlarla dalga geçer ve gülerek, “Bu internet işi tutmaz.” der.

Bu konuşmadan sadece 10 yıl sonra Netflix’in piyasa değeri 20 milyar doları geçmişken Blockbuster iflas etmiştir.

JEFF BEZOS’A HER GÖRDÜKLERİNDE NEDEN TEŞEKKÜR EDİYORLAR?

Tabii bu görüşmenin bir de öncesi vardır. İki arkadaş, 1998’de, yani şirketi kurduktan bir yıl sonra Amazon CEO’su Jeff Bezos ile de görüşür. İki arkadaş, şirketlerini satın alması için Bezos’a adeta yalvarır. Bezos ise, “Devam edin, çok iyi gidiyorsunuz.” der ve şirketi almayı kabul etmez. Randolph, “O gün bizim için hayal kırıklığıydı ama bugün her gördüğümde Bezos’a teşekkür ediyorum.” diyor.

Peki, Netflix’in marka rengi neden kırmızı?

2000’lerin başında müşterilere gönderdikleri DVD’lerin zarf rengini test etmek için 100 bin müşteriye kırmızı, 100 bin müşteriye de mavi zarf gönderirler. Kırmızı zarflar yüzde 30 daha fazla dönüş alır. O günden sonra Netflix’in rengi kırmızı olur.

Bu bilgileri, şirketin iki kurucusu Marc Randolph ve Reed Hastings’in yazdıkları kitaplardan derledim. Randolph’un kitabı Netflix, Bu İş Tutmaz adıyla Türkçeye çevrildi. Reed Hastings’in Erin Meyer ile birlikte kaleme aldığı kitabının adıysa Kuralsızlık Kuraldır.

Günlerdir konuşulan anlaşma hayata geçerse Netflix, ABD’de TV ekran süresinde ilk kez YouTube’u geride bırakacak. Sadece bu da değil. HBO Max’in 100 milyon abonesini de bünyesine katacak olan Netflix, 400 milyon abonesiyle rakipsiz bir dev hâline gelecek. Onu izleyen Disney’in abone sayısı ise 196 milyon. Yani zaten açık ara sektör lideriyken bu fark daha da açılacak.

Peki, bu tekel olmak anlamına gelmiyor mu?

Netflix, “Pazar sadece streaming değil; YouTube, TikTok ve sosyal medya ile rekabet ediyoruz. Birleşik pazar payımız hâlâ küçük.” diyerek tekelleşme iddialarına karşı çıkıyor.

HOLLYWOOD’A KAFA TUTUYOR

Hollywood’un ünlü isimleri, ünlü yönetmenler bu satın almaya karşı olduklarını açıkladılar. Onlara göre Netflix, Hollywood’u ve sinema salonlarını tamamen bitirmek istiyor. Aralarında James Cameron’un da olduğu birçok yapımcı ve yönetmen, Netflix’in tekel olma riskine karşı Amerikan Kongresi’ne mektup gönderdi.

Devreye ABD Başkanı Donald Trump da girdiğine göre bu hamur daha çok su kaldırır diyelim. Ancak her şeye rağmen “posta ile DVD kiralama” fikrinden doğan Netflix’in iki kurucusunun muazzam başarısının da hakkını verelim.

*Streaming: Dijital içeriklerin indirilmeye gerek kalmadan, internet üzerinden anlık olarak izlenmesi veya dinlenmesidir.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER