Yıldızların fotoğrafçısı Leibovitz sıradan aileleri fotoğrafladı

Ünlü isimlerin ikonik portreleriyle adından söz ettiren Annie Leibovitz, bu kez sıradan ailelerin portrelerini çekti.

  • ü
  • 02 Mart 2024
  • ü
  • Fotoğraf

Vogue’dan Vanity Fair’a sektörün en iyi dergilerinde fotoğrafladığı ünlülerle yer alan Amerikalı fotoğrafçı Annie Leibovitz, bu kez sıradan ailelerin evlerine konuk oldu. Ikea ile iş birliği içerisinde gerçekleşen Life at Home (Evdeki Yaşam) adlı projede Leibovitz, dünyanın farklı yerlerindeki 25 ayrı ailenin ev hâllerini fotoğrafladı.

Fotoğraflarını çektiği kişiler arasında önemli – önemsiz ayrımı yapmadığını belirten Leibovitz, 7 farklı ülkede aileleri fotoğrafladı. Kariyerine 70’li yılların başında Rolling Stone dergisinde başlayan Leibovitz’in dokunuşuyla sıradanlıktan sıyrılan aile fotoğrafları arasında üç ebeveyn ve bir çocuktan oluşan bir aileden komün hayatı yaşayan bir aileye kadar birçok hayat yer alıyor.

6 genç yetenek

Ikea’nın artist-in-residency programı kapsamında 6 genç fotoğrafçıyla mentörlük yapan Leibovitz’e Life at Home projesinde Elena Kalinichenko, Zélie Hallosserie, Ka’Vozia Glynn, Praise Hassan, Toma Hurduc ve Trâm Nguyen Quang eşlik ediyor. Sonuçlarının Paris Moda Haftası’nda sergilendiği projede Hassan Nijerya’da en yakın arkadaşının evini, Hurduc Romanya’da partneri ve köpeklerini, Kalinichenko ise Ukrayna’da arkadaşını bir zamanlar evinin bulunduğu yerde fotoğraflayarak katkı sağladı.

Herhangi bir set kurulumun ya da stilistin yer almadığının ve insanların hayatlarının öylece olduğu gibi yansıtıldığının vurgulandığı Life at Home’da ABD’den Rockyatu Otoo, Birleşik Krallık’tan Francois Beyers, İtalya’dan Silvia Ragusa, Japonya’dan Manami Miyamoto, İsveç’ten Elaf Kamil, Birleşik Krallık’tan Arslan Zhunus ve Hindistan’dan Safdar Rahman öne çıkan isimlerden bazıları.

Rockyatu Otoo

Memleketi New York’ta 9-5 bir işe girip hayatını düzene sokarsa mutlu bir hayatı olacağını düşünen Otoo, hayalindeki hayatı yaşamaya başladıktan sonra tıkanmış hissediyor. Bu hissiyat sonrasında dünyanın farklı ülkelerine giden 31 yaşındaki genç kadın, hayatının her aşamasında büyüdüğü New York’ta bir evi olmasını fark ederek şehrine geri dönüyor. Şimdilerde çocukluğunun geçtiği evde kardeşleriyle birlike yaşayan Otoo, çok iyi bildiği evin odalarına artık farklı bir gözle bakıyor ve ‘ev’in bu odalar arasında, basitçe, var olmak olduğunu düşünüyor.

Francois Beyers

Güney Afrika’da denize kıyısı olan bir şehirde dünyaya gelen ancak daha sonra denizden ayrı düşen Francois ve ailesi, ailedeki herkesin denizle tekrar buluşmak istemesi üzerine yosun ve deniz yumaşakçası üreten bir çiftlik işletmeye başlıyor. İnsanların evlerinin, karakterlerine ve nasıl yaşadıklarına benzediğini söyleyen Beyers, denizle olan ilişkisini “ne zaman denize 20 dakikadan daha uzakta yaşıyor olsam içimde ‘daha yakına gitmelisin’ diyen bir ses oluyor.” sözleriyle ifade ediyor.

Silvia Ragusa

Memleketleri Sicilya’dan Milano’ya bir saat uzaklıkta olan Piacenza’ya taşındıklarında başlarda yeni şehirlerine alışamayan Silvia, odasını gizli sığınağı yapmanın bir yolunu buluyor. Taşındıktan sonra uzun bir süre kaybolmuş hissettiğini ve arkadaşlarını çok özlediğini ifade eden 23 yaşındaki genç, daha sonra odasını mutlu olduğu alana dönüştürmeye karar veriyor. Odasını hediyeler ve anısı olan eşyalarla dekore eden Silvia vaktinin çoğunu, modaya olan ilgisini fark edince eğildiği, dikişle geçiriyor.

Manami Miyamoto

Kolaj sanatçısı olan Miyamoto lise yıllarında tanıştığı sanatını bir iletişim aracı olarak ele alıyor. Kelimelerle arası iyi olmayan sanatçı, kolajı kendisini ifade etmenin bir yolu olarak görüyor. Yıllardır sevdiği şeyleri biriktiren ve biriktirdikleriyle yaptığı kolajları daha çok seven Manami’nin evi düzenliliğiyle dikkat çekiyor. Bir şeyleri düzenlenmeyi çok seven ve bunun kendisi için bir hastalık gibi olduğunu düşünen genç sanatçı, evine yeni bir eşya yerleştireceğinde oldukça detaylı düşündüğünü ve evini de bir kolaj gibi gördüğünü belirtiyor.

Elaf Kamil

Küçük yaşta ebeveynlerinin kararıyla İşveç’e taşınmış olan Elaf ve Sarah kardeşler, yeni evleriyle olan ilk anılarını hatırlıyor. Gothenburg’da tıp okuyan ve kedisi Ester’le yalnız yaşayan Elaf, kardeşinin de aynı şehre tıp okumaya gelmesiyle Sarah’la birlikte yaşamaya başlıyor. Zaman içerisinde yeni hayatlarının etkisiyle farklı bir iletişim şekli geliştiren kardeşler Elaf evleneceği için yakın zamanda tekrar ayrılıyor. Elaf’ın ardından Sarah da başka bir daireye taşınmayı planlıyor. İki kardeşin artık evleri ayrı olsa da yeni yuvaları için mobilya seçme heyecanları ortak.

Arslan Zhunus

Doğduğu Kazakistan’da 5000 km uzakta, Londra’da yaşayan Zhunus ev olarak bir kayıkta ikamet ediyor. Botta yaşamakla göçebe kültürü arasında bağlantı kurduğunu belirten Aslan için Londra Olimpiyat Parkı’nın kalabalığı ve nehirde dolaşıyor olmanın verdiği huzur arasındaki tezatlık, şimdiki yaşamıyla göçebe kültür arasındaki benzerliği güçlendiriyor. Bota taşınmanın birçok riski olduğunu ve bunu yapmanın aptalca olduğu itiraf etse de bu şekilde yaşamayı sevdiğini belirtiyor.

Safdar Rahman

Film yapımcısı ve eğitmen olan Safdar Rahman ve Belçikalı eşi Celine Loop şimdiye kadar pek çok kez taşınmış. Ancak kızları hayatlarına dahil olduktan sonra Kuzey Goa’daki evleri onlar için son durak olmuş gibi gözüküyor. Artık evin kendisi için büyüdüğü yeri ifade etmediğini belirten Rahman, ev kavramının artık kızlarının mutlu olduğu yeri ifade ettiğini söylüyor. Evin sakin olduğu anları kovalayan Safdar, kızlarıyla birlikte gece insanından gündüz insanına dönüştüğünü de ekliyor.

Annie Leibovitz hakkında

San Francisco Sanat Enstitüsü’nde resim okumuş olan 1949 doğumlu sanatçı, 1970 yılında kariyerine başladığı Rolling Stone dergisinde üç yıl içerisinde baş fotoğrafçılığa yükseliyor. Bu yükselişten sonra Vanity Fair’a geçen Annie Leibovitz, o dönemde Richard Avedon ve Henri Cartier-Bresson gibi isimlerden etkileniyor. Kişisel projelerin, yapmakta olduğu fotoğrafta başarılı bir kariyerle birlikte yürütülebileceğini anlayan Leibovitz, bir yandan kişisel işlere de odaklanmaya başlıyor.

2009 – 2011 yılları arasında Pilgrimage (Hac) isimli kişisel projesiyle fotoğrafçının kariyerindeki kendisine yönelme eğilimi belirginleşiyor. Portre fotoğrafçısı olarak ünlenen sanatçının hiçbir insanın yer almadığı bu projesi, kendisi için kişisel önemi taşıyan konuları mekanlar, nesneler ve manzaralar üzerinden gösteriyor.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

En son Ikea’nın projesiyle kariyerinin bir özetini ortaya koyan sanatçı, yapmakta olduğu şeylere hâlâ heyecan duyduğunu ifade ediyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com