Valtýr Daregard’ın fotoğrafları neredeyse hipnotik bir güç içerisinde taşımaktadır. Yakaladığı ve yarattığı kareler, onun gizemli ve güçlü karakterini sergiler.
İzlandalı fotoğrafçı Valtýr Daregard, etrafı ormanlarla kaplı bir köyde, gizemli bir kış gecesinde gözlerini dünyaya açar. Daha çocuk yaşlarında köyün sakinleri arasında gölgenin ve ışığın dünyalarında kurmayı başardığı dengeli varlığıyla ün salar. Dünyanın gizli güçlerini algılamadaki yeteneğiyle etrafındakiler tarafından kendisine saygı duyulur. Daregard’ın annesi, bitkisel şifaya olan yeteneğiyle ve babası da tarih anlatmadaki ustalığıyla köyde kendilerine özel bir yer edinirler. Daregard, annesinden ve babasından gelen bilgelikle yetişir.
20’li yaşlarına geldiğinde dünyayı dolaşmak üzere yola çıkar. Gezdiği gördüğü yerlerde kendisine arkadaşlar edinir ve çeşitli insanların hikayelerinden etkilenir. Yine bu dönemlerde de fotoğrafla ilgilenmeye başlar. Bu sanatı farklı coğrafyaları gezerken kendi kendisine öğrenir. Ve kamerasıyla çocuk yaşlarından beri içerisinde taşıdığı zengin hayal kurma yeteneğini ve ışığa ve karanlığa olan bilgeliğini kâğıt üzerine aktarmayı başarır.
Valtýr Daregard’ın fotoğrafları neredeyse hipnotik bir güç içerisinde taşımaktadır. Yakaladığı ve yarattığı kareler, onun gizemli ve güçlü karakterini sergiler. Kurduğu kompozisyonlardaki büyüleyici görüntüleriyle ve hikâye anlatma tarzıyla günümüz fotoğrafında kendisine önemli bir yer edinir. Rüya ve gerçek arasında kurduğu denge ve bunu fotoğraf karelerine aktarmaktaki yeteneğiyle sanat dünyasında ün kazanır. İzleyici onun fotoğraflarına baktığında, kendisini zamanın ve mekânın ötesinde bir yerde deneyimler. Daregard’ın büyülü bir gerçekçilik taşıyan fotoğraflarında ışık ve gölgeler önemli yer taşımaktadır. Sanatçı özellikle ışık ve renk tonları üzerinde deneylerde bulunmaktadır. Fotoğraflarının pek çoğu renkleri ön plana çıkarır ve ışığa odaklanır. Onun ışığı yönetmedeki yeteneği, fotoğraflarındaki doğa üstü izlenimlerin en önemli nedenlerindendir.
Babasından kendisine kalan hikâye anlatma yeteneği de fotoğraflarının vazgeçilmez unsurları arasındadır. Valtýr’in fotoğrafları bir yandan izleyicide merak uyandırırken diğer taraftan da zihinlerde bir masalı ya da efsaneyi çağrıştırır. Bu çeşit anlatım tekniğiyle Daregard, gizemi ve çağdaş zamanı bir araya getirmeyi başarır.
Teknik olarak analog ve dijital yöntemleri bir arada kullanmaktadır ve bu şekilde de kendisine neredeyse görsel bir imza oluşturmaktadır. Zaman zaman fotoğraflarında aradığı dokuyu oluşturabilmek için eski kameraları ve filtreleri kullanır bu sayede eskimiş ve gizemsi duyguları yakalar. Bununla birlikle renklerin üzerini çizmek ve zıtlıkları abartmak için de dijital fotoğraf kurgulama yöntemlerini kullanır. Bu sayede geçmiş ve bugün arasında da bir köprü kurar.
Rejkavik doğumlu Valtýr Daregard, günümüzde Stockholm’de yaşayıp, sanatını üretmektedir. Sanatçının en son işlerinden biri olan ’Zamanın İçinde Nokta’ (Point in The Time) Fotografiska’nın sergi salonlarında bugün izleyiciyle buluşmaktadır. Kendisine ilham olarak doğayı aldığını söyleyen Daregard, bu serisinde özellikle de İzlanda’nın ve Gotland’ın coğrafyalarına odaklanmaktadır. Vahşi doğanın insanın karmaşıklığıyla bir araya gelişinden derinden etkilendiğini söyleyen sanatçı, fotoğraflarında zaman, insan ve doğa arasında gidip gelen derin bir düşünce ağını gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır.
Daha önceleri Milano’da, New York’ta ve Paris’te grup sergilerinde çalışmaları izleyiciyle buluşan Daregard’ın Fotografiska’daki serisi, onun ilk solo sergisi olma özelliğini taşımaktadır. Sergi, 4 Aralık’a kadar Stockholm, Fotografiska’da izleyicilerle buluşmaya devam edecektir.