Profesyonel yaşamı boyunca fotoğraf ve sinema arasında gidip gelen Robert Frank’in anıları, anları, fikirleri, kişisel ve politik yönleri MoMA’daki restrospektifte biraraya geliyor.
New York’taki Modern Sanat Müzesi (MoMA), kapılarını bir kere daha efsanevi figürlerden biri olan Amerikalı fotoğrafçı Robert Frank’e açıyor. Fotoğraflarıyla geleneksel hikâye anlatımının sınırlarını aşan, alışılagelmişin dışına çıkma cesaretini gösteren Frank’in gerek günümüzdeki gerekse geçmiş zaman sanatçılarının üzerindeki devasa etkisi görmezden gelinemez.
’The Americans’ (Amerikalılar) serisiyle sanat tarihinde derin iz bırakan ve neredeyse bir kült haline gelen Frank’in MoMA’daki ’Scrapbook Footage’ çalışması, izleyicilere efsanevi fotoğrafçının unutulmaz bir retrospektifini sunmaktadır. Kapılarını açtığı günden bu yana ziyaretçilerinin yoğun ilgisiyle karşılaşan ’The Scrapbook Footage’ dünyanın dört bir yanından sanat severleri ağırlıyor. Sergi, benzersiz yapısıyla ve yaratıcı küratörlüğüyle izleyicilere, Frank’in yaratıcı dünyasına derin, kişisel ve deneysel bir bakış kazandırıyor.
’Scrapbook Footage’, geleneksel retrospektif sınırlarının ötesinde bir yerde konumlanıyor. Frank’in hayatı boyunca ortaya koyduğu eserlerinden oluşan parçalı, kolaj benzeri bir derleme olarak karşımıza çıkıyor. Profesyonel yaşamı boyunca fotoğraf ve sinema arasında gidip gelen Frank’in anıları, anları, fikirleri, kişisel ve politik yönleri MoMA’daki restrospektifte biraraya geliyor. Sanatçının daha evvel hiç görülmemiş işleri, kişisel ve profesyonel hayatının kesitleri ve yaşamı boyunca sanatını ifade etmek için sahiplendiği parçalı ve uzun bir süreye yayılan benzersiz çalışma stili de bu sergide yer alıyor.
’The Americans’ (1958) serisiyle fotoğraftaki ustalığını gözler önüne seren Frank’in ’Scrapbook Footage’ retrospektifi, sanatçının daha ziyade deneysel ve kırılgan tarafını ön plana çıkarıyor. ’Pull My Daisy’ (1959) ve ’Me and My Brother’ (1969) gibi avangart filmlerinden klipler, kişisel hayatından samimi anlarla bir araya getirilerek onun sanatsal kimliğinin gelişimini de gözler önüne sunuyor.
’Scrapbook Footage’ retrospektifini, diğerlerindena yrı kılan şey, son derece kişiselleştirilmiş olan yapısında yatmaktadır. Sergi, ev videoları, Frank’in ailesinin ve arkadaşlarının fotoğrafları ve kamera arkasında yer alan kişinin biricik anlarını ortaya çıkaran bir hikâye örgüsü olarak karşımıza çıkıyor. Bunun bir bölümü, Frank’in yaşadığı kişisel bir trajedinin ardından invizaya çekildiği Nova Scotia’daki zamana odaklanıyor. Sanatçının bu dönem içerisinde çektiği yalın manzaralar ve sessiz anlar, onun önceki eserlerinin yoğun enerjisiyle bir tezat oluşturuyor.
Retrospektifte öne çıkan temalardan biri, Amerikan rüyasının hayal kırıklığını keşfetmek üzere şekillenmekte. Tıpkı ’The Americans’da olduğu gibi. Sanatçının çalışmalarının önemli bir bölümü, özellikle savaş sonrası Amerika’ya odaklanıyor. Ve güzelliğe olan adanmışlığı ve hayranlığı, hayatın sert gerçeklikleriyle yan yana getiriyor. Bu ikilem, Scrapbook Footage boyunca, neşe ve özgürlükle biçimlenen anların yalnızlık ve umutsuzluk izlenimleriyle yan yana durduğu sahnelerde hissediliyor. Frank’in sıradanlığın içerisinde yer alan şiirsel unsurları keşfetme yeteneği ve toplumun kenarındaki topluluklara odaklanması, hayatı tüm karmaşıklığıyla tasvir etme yeteneğinin de bir alameti farikası olarak karşımıza çıkıyor.