Octavio Aguilar ve itaatsiz imgeleri Arles’da

Aguilar, fotoğrafın gücünü hafızayı korumak için kullanıyor. Ona göre, görsel hafıza ile sözlü hafıza birbirini tamamlayan iki damar. Eğer ikisinden biri kesilirse, kimliğimiz zayıflar. Bu yaklaşım, Arles’in 2025 temasındaki “itaatsizlik” kavramına birebir uyuyor.

Fotoğraf: Octavio Aguilar,

Fotoğraf dünyasının en prestijli organizasyonlarından biri olan Rencontres d’Arles, bu yıl 56’ncı kez kapılarını açıyor ve dünyanın dört bir yanından fotoğrafçıları, küratörleri, eleştirmenleri ve meraklı izleyicileri tekrar bir araya getiriyor.

Festivalin bu yılki teması, “Disobedient Images” – İtaatsiz İmgeler. Bu tema etrafında şekillenen tutum, fotoğrafın yalnızca gerçekliği belgeleyen bir araç değil, aynı zamanda ona meydan okuyan, onu yeniden kurgulayan ve izleyicinin algısını dönüştüren bir ifade biçimi olduğunu göstermek.

Festival her sene olduğu gibi bu yıl da dünyanın pek çok farklı yerinden bilindik ve bilinmedik; profesyonel ve amatör fotoğrafçıları biraraya getiriyor.  Meksika’nın Oaxaca eyaletindeki Santiago Zacatepec kasabasından gelen Octavio Aguilar, Arles’ın en dikkat çekici isimlerinden biri olarak öne çıkıyor.

Fotoğraf: Octavio Aguilar,

Ayuuk (Mixe) kökenli olan Aguilar, Tajëëw et Kontoy adlı projesiyle Louis Roederer Vakfı Keşif Ödülü’ne aday gösterilen yedi sanatçıdan biri. Eserinin adı, Ayuuk mitolojisindeki iki figürden geliyor: Tajëëw, doğanın ve köklerin koruyucusu; Kontoy ise denizlerin, rüzgarların ve uzak yolculukların ruhu anlamına geliyor.

Aguilar’ın çalışması, yalnızca fotoğraf karelerinden ibaret değil; metin, ses kayıtları ve sahneleme unsurlarını bir araya getiren multidisipliner bir anlatı. Fotoğraflarda, sanatçının kendi topluluğundan insanlar geleneksel veya mitolojik kostümler içinde poz veriyor. Bazı kareler doğal ışıkla, Oaxaca dağlarının yumuşak gölgesi altında çekilmiş; bazıları ise yapay ışığın teatral etkisinden yararlanıyor. Aguilar, işlerinde hem analog hem de dijital teknikleri ustalıkla harmanlıyor. Film dokusunun sıcaklığı, dijital keskinlik ile birleşerek hem geçmişi hem bugünü aynı karede buluşturuyor. Bu sayede de kendine has bir anlatı oluşturuyor.

Fotoğraf: Octavio Aguilar,

Sergi, Arles’in merkezinde yer alan Espace Monoprix’te kurulu. Girişte izleyiciyi karşılayan büyük boyutlu portre, göz hizasında durarak izleyiciyle ilk teması kuruyor. Ardından dar bir koridor boyunca yerleştirilen küçük kareler, fotoğraf ile metin arasında bir diyaloğa davet ediyor. Koridorun sonunda, karanlık bir odada Aguilar’ın kaydettiği Ayuuk dilindeki hikâyeler seslendiriliyor. Bu hikayeler, aynı zamanda bir kültürün ritmi, tonlaması, nefesi.

Aguilar, fotoğrafın gücünü hafızayı korumak için kullanıyor. Ona göre, görsel hafıza ile sözlü hafıza birbirini tamamlayan iki damar. Eğer ikisinden biri kesilirse, kimliğimiz zayıflar. Bu yaklaşım, Arles’in 2025 temasındaki “itaatsizlik” kavramına birebir uyuyor. Çünkü Aguilar’ın eserleri, homojenleşen küresel kültüre karşı kendi yerel hikâyesini, kendi görsel dilini ısrarla savunuyor.

Festivalin Keşif Ödülü bölümü, farklı coğrafyalardan gelen sanatçıların işlerini bir araya getiriyor. Brezilya favelalarındaki doğum günü kutlamalarından Amazon ormanlarındaki ayahuasca ritüellerine, Slovakya’daki medya güvensizliğinden Kahire’deki kadın hafızasına kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Aguilar’ın projesi, bu çeşitlilik içinde özellikle yerli halkların doğa ile ilişkisine odaklanmasıyla öne çıkıyor. Onun fotoğraflarında bitkiler, taşlar, nehirler yalnızca arka plan değil; hikâyenin aktif karakterleri olarak ortaya çıkıyor.

Fotoğraf: Octavio Aguilar,

Arles’teki tarihi mekânlar, Aguilar’ın eserine ayrı bir atmosfer katıyor. Roma döneminden kalma taş duvarlar, Gotik kemerler ve yaz akşamlarının altın ışığı, onun karelerine hem bir sahne hem de yankı odası sağlıyor. İzleyici, sergiyi gezerken yalnızca fotoğraflara bakmıyor; aynı zamanda sesler, kokular ve mekânın dokusuyla bütünleşen çok katmanlı bir deneyim yaşıyor.

Aguilar’ın önemi, yalnızca kültürel bir mirası belgelemekle sınırlı değil. Onun işinde aynı zamanda çağdaş fotoğrafçılığın en önemli eğilimlerinden biri olan hikâye odaklı, disiplinlerarası yaklaşım net bir şekilde görülüyor. Bu yönüyle, Aguilar hem köklerine sadık kalıyor hem de küresel fotoğraf sahnesinde yenilikçi bir dil inşa ediyor.

Tajëëw et Kontoy, izleyiciye yalnızca görsel bir estetik sunmuyor; aynı zamanda şu soruyu sorma cesareti veriyor: “Kendi hikâyelerimizi bizden başka kim anlatacak?” Arles 2025, bu sorunun yanıtlarını arayan fotoğrafçılar ve izleyiciler için benzersiz bir buluşma noktası olmaya devam ediyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER