Monica MacDonald: Fotoğrafı önce taslak defterine kaydediyor

Kamerayı da sadece fotoğraf çekeceği zaman eline aldığını ve kamerayı gündelik hayatının bir parçası olarak görmediğini söyler. Bu nedenle de yanında her zaman bir taslak defteri bulundurur. Bir çeşit günlük gibi. Kafasındaki kompozisyonu ya da anlatmak istediği hikâyeyi öncelikle bu taslak defterinin sayfalarında şekillendirir.

Fotoğraf: Monica MacDonald / Agence VU

Agance Vu’nun temsil ettiği kadın fotoğrafçı Monica MacDonald, günümüzün en ilham verici sanatçılarından biri. Fotoğraflarında gelenekselin ya da alışılmışın dışına çıkarak kadın ve erkek cinselliğinin üzerine odaklanıyor. Bir yandan da doğup büyüdüğü ve yaşadığı İsveç topraklarının kendisine has melankolisini ve yalnızlığını da resimsel anlatısının içerisine yerleştirmeyi başarıyor. Çıplak vücutlar, tensel yakınlıklar ve duygusal mesafeler aynı karelerinin içerisinde buluşuyor. MacDonald, kendi üslubuyla yaşadığı coğrafyanın hikâyesini anlatmaya devam ediyor.

Stockholm’deki laboratuvarını Anders Petersen ile birlikte paylaşıyor ve ikili birbirlerinin fotoğraf yolculuklarında birbirlerini etkilemeye ve birbirlerinden destek almaya devam ediyor. Bununla birlikte her ikisinin de anlatım tarzlarında birtakım benzerliklere rağmen birbirlerinden keskin bir şekilde ayrılan yanlar da var. Monica, Anders’in aksine bir seri üzerinde çalışırken çok fazla fotoğraf çekmekten kaçınıyor. Daha çok fotoğraf kareleri arasında verilen boşluklardan besleniyor ve bu boşluklar ona, düşünmek ve demlenmek için zaman veriyor. O, anlık fotoğraflar yerine, kurmaca kompozisyonlar üzerinden ilerliyor. Yani, önce anlatmak istediği sahneyi tasarlıyor ve sonrasında bu sahneye en uygun kişileri bularak senaryosunu, fotoğraf kağıdının üzerine aktarıyor. Birinin renkli, birinin siyah beyaz çalışmasının yanında, Monica MacDonald, kendi kadınsal kimliğini de başarılı bir şekilde fotoğraflarına aktarmayı başarıyor.

1969 yılında İsveç’te doğan fotoğrafçı, 2001 yılında Londra’ya taşınarak burada fotoğraf eğitimini tamamlıyor. Londra’da yaşadığı süre içerisinde bağımsız bir fotoğrafçı olarak çeşitli gazeteler ve dergiler için işler üretiyor. Bu dönemde portre fotoğraflarının yanı sıra, belgesel işlere de imzasını atıyor. 2007 yılında İsveç’e döndükten sonra sadece kendi işlerine odaklanıyor. Stockholm’de üç yıl boyunca fotoğrafladığı striptiz kulübü, onun için bir okul oluyor ve sanatsal tarzının temellerini oluşturuyor.

Fotoğraf: Monica MacDonald / Agence VU

İlk kitabı Absence’de MacDonald, kadın kimliği üzerine odaklanır. Burada hem kendi fotoğraflarını hem de diğer kadınların fotoğraflarını çeker. Onların ve kendisinin özel anlarının içerisine girer. Müstehcen anların içerisindeki benlik arayışının izini sürer. Yaşanan cinselliğin içerisinden kadının kendi kimliksel özlenimini araştırır.

MacDonald için asıl olan hikâyenin kendisidir. Ve bunu anlatmak için kullandığı araçları çeşitlendirmekten hiçbir zaman kaçınmaz. O hikâyenin içerisine hangi araç en iyi şekilde uyuyorsa onu kullanır. Resim, yağlı boya, kare kalem çalışmaları, soyut imgeler, heykel, dans, film Monika’nın çalışmalarında birer anlatım tekniği olarak karşımıza çıkar. Ve beraberinde melankolik ve romantik bir hikâye ortaya çıkar.

Fotoğraf: Monica MacDonald / Agence VU

‘Fotoğrafa ya da herhangi bir anlatım tarzına çok takılmıyorum, benim için her zaman öncelikli olan şey, duygu ve ben de onun peşinden gidiyorum,’ diye anlatr kendi fotoğraf tarzını. Kamerayı da sadece fotoğraf çekeceği zaman eline aldığını ve kamerayı gündelik hayatının bir parçası olarak görmediğini söyler. Bu nedenle de yanında her zaman bir taslak defteri bulundurur. Bir çeşit günlük gibi. Kafasındaki kompozisyonu ya da anlatmak istediği hikâyeyi öncelikle bu taslak defterinin sayfalarında şekillendirir. Sonrasında bunu fotoğraflamak için gereken en önemli unsurları bir araya toplayarak fotoğraflarını, hikâyesini, özlemini ve duygusal izlenimlerini oluşturur

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com