Emin Özmen'in yorulmak bilmeden belgelediği, Türkiye'nin çalkantılı son on yılının güçlü bir görsel tarihçesi, Olay kitabı varsa, bu, başarının tesadüf olmadığının kanıtıdır.
Bayrak kırmızısına çalan turuncu sert kapağı araladığınızda ustaca dikilmiş fasikül yığınının üzerindeki siyah zeminde, olması gerektiği gibi dizilen ‘Emin Özmen’ ve ‘Olay’ sözcüklerini görüyorsunuz. Hemen sonraki iki sayfada açılan, içinde bir grup insanın maruz kaldığı yoğun gaz bulutu dağıldığında ise tempolu bir seri karşılıyor. Mack Books yayınevinden çıkan, çoğu siyah beyaz, bazıları renkli 87 fotoğraf, Emin Özmen’in çalışmalarının bir retrospektifi evsafındaki Olay adlı kitabı, bir anlamda Türkiye’nin yakın tarihinin özeti.
Emin Özmen, köklü ve prestijli fotoğraf kolektifine ‘aday fotoğrafçı’ olarak adımını attığında, o güne kadar özenle ve sabırla ördüğü kozasından çıkmış, sürdürdüğü çalışmaları yeni bir ivme yakalamıştı. Aradan sadece beş yıl geçtikten sonra, 2022’de Magnum Photos‘a üye kabul edildi. Bugün elimizde Emin Özmen’in yorulmak bilmeden belgelediği, Türkiye’nin çalkantılı son on yılının güçlü bir görsel tarihçesi, Olay kitabı varsa, bu, başarının tesadüf olmadığının kanıtıdır.
Suriye savaşı, Gezi direnişi, başarısız bir darbe girişimi, siyasi tasfiyeler, bitmeyen askeri operasyonlar, siyasi çalkantılar, iş cinayetleri, doğal afetler…. Emin Özmen, hatırlarken bile yorulduğumuz bütün olayların tam ortasından konum (!) atıyor herkese… Onu sıradan bir vakanüvis olmaktan öteye taşıyan özelliği ise soğukkanlı yaklaşımı, saygılı mesafesi, derinlikli bakış açısı ve elbette insancıl, pırıl pırıl yüreği…
Özmen’in “Türkiye’de adalet için yürüyen insanlara bir saygı duruşu” olarak tanımladığı ilk fotoğraf kitabı Olay, ‘şiddetin ve zarafetin eşiğindeki Türkiye’nin bir belgesi’ aynı zamanda.
Özmen, henüz Magnum’a adımını atmadan kulübün bazı üyeleriyle tanışıyordu. Nikos Economopulos, Patrick Zachman ve Jerome Sessini ile arkadaştı. Fakat, her yıl Eylül ayının başında foto muhabirliğinin kalbinin attığı Fransa’nın güney kasabası Perpignan’da, boyu apartmanları ve tarihi kaleyi aşan çınar ağaçlarının koyu gölgesindeki La Poste meydanında, Paolo Pellegrin gibi başkalarıyla da tanıştı. Pellegrin’in, “Magnum’da birçok fotoğrafçı senin işlerini takip ediyoruz, devam et Emin” sözleri şaşırtsa da gittiği yolun doğruluğu hakkında fikir verdi. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Musul operasyonunu takip etmek üzere Irak’ın kuzeyinde bulunurken, tesadüf bu ya, yine Pellegrin’le karşılaştı ve yan yana çalışma fırsatı buldu. Ünlü fotoğrafçının Paris davetinden de cesaret bularak 2017 yılının Ocak ayında Magnum’un kapısını çaldı. Üzerine konuştukları portfolyo Magnum’un Mayıs ayındaki büyük buluşmasına yetiştiğinde, masada tartışılan on fotoğrafçıdan biri olduğunu bilmiyordu.
Magnum ailesine katılan tüm fotoğrafçıları için 70 yıldır işleyen süreç Emin Özmen lehine işledi ve beklediği daveti aldı, müjdeyi ise artık dostu olan Paolo Pellegrin verdi. Henüz 32 yaşındaydı, yolun çok başındaydı ve öğreneceği çok şey vardı.
Özmen için Magnum çatısı bir tür hızlandırılmış okul gibi oldu. O güne kadar Sabah gazetesinde, bir gurup arkadaşıyla kurdukları Le Journal kolektifindeki deneyimleri artık bir üst lige taşınmıştı. Yaşananlar o günkü foto muhabirleri arasında Real Madrid’in kapısındaki genç Arda Güler’in serüvenini izlercesine sıra dışıydı. Bu çok heyecan verici ve motive edici bir olaydı Türkiye fotoğrafı için.
2020’de “Hafız: Kuran’ın Muhafızları” fotoğraf serisiyle adaylık statüsü alan ve Magnum ailesinin bir üyesi olan 1986 doğumlu Sabiha Çimen de benzer bir başarıya imza attı.
Malum; Magnum Photos 1947 yılında Henri Cartier-Bresson, Robert Capa, George Rodger ve David Seymour tarafından kurulan bir fotoğraf ajansı, sanatçı kolektifi ve görsel arşiv. 70 yılı aşkın süredir ayakta; dergi çıkarıyor, atölyelerle eğitim veriyor ve dünya basınına görsel hikâyeler sağlıyor. 1955’ten bu yanaysa tamamı fotoğrafçıların sahibi olduğu Magnum’un bir üyelik programı var. Adayların buraya tam üye olması ve dünya çapında temsil edilip tekliflere dair oy verebilmeleri içinse üç aşamayı geçmeleri gerekiyor.
Özmen’in ilk kitabının son sayfalarında yer alan sonsözünde hatırladığı yol hikâyesi başka bir şekle evrilmişti. “Sekiz yaşındayken, 1993 yılının sıcak bir Temmuz gününde, otoyolun kenarında otobüs beklerken annemin ve babamın ellerini tutuyordum. Doğduğum ve yaşadığımız şehir olan Sivas’a geri dönüyorduk,” diye yazan Özmen, Mack Books tarafından yayınlanan ilk fotoğraf kitabı Olay’ın sonsözünde şunları söylüyor:
“Güzel bir gündü ama atmosfer ağırdı. Annem ve babam gergindi, yüzleri kapalı, üzgün ve sessizdiler. Sivas’taki Madımak Oteli’nin Cuma namazından sonra radikal İslamcı bir güruh tarafından saldırıya uğradığını yeni öğrenmişlerdi. O gün binlerce öfkeli insan oteli ateşe vermiş, itfaiyecilerin yangın hortumlarını keserek içeride mahsur kalan çoğu Alevi aydın ve sanatçı 37 kişinin hayatını tüketen alevleri söndürmelerini engellemişti. Bu travmatik olay, yaşadığım ilk ‘Olay’ … Hatırlayabildiğim ilk olay.”
Sonra; olaylar, olaylar… Foto muhabirinin ilk kitabının adı oldu. Kitap, 87 fotoğraftan oluşan bir seri aracılığıyla, fotoğrafçının on yılı aşkın bir süredir yaptığı kapsamlı belgelemenin izini sürdü.
Özmen’in kitabında da altını çizdiği gibi, ülke için “her şeyin alt üst olduğu” an olarak tanımladığı 2013 yılında başlayan sarsıntı sanırım henüz bitmedi. O yılın Mayıs ayında, İstanbul’daki Taksim Gezi Parkı’nı kurtarmak için barışçıl bir eylem olarak başlayan olaylar, yoğun polis şiddetine tepki olarak ülke çapında kitlesel protestolara dönüşmüştü. Kitapta, “Haftalar boyunca protestoların merkezindeydim ve modern Türkiye’yi değiştiren bu dönemin umudunu, karmaşasını, birliğini ve şiddetini yakalamaya çalıştım” diye yazıyor.
“Burada hiçbir şey basit değil, her şey iç içe geçiyor ve çarpışıyor,” diye açıklıyor Özmen, kitabın kronolojik olmayan görsel anlatımına da yansıyan duyguyu.
Özmen, sonsözün de son sözünü hayatının önemli bir bölümünü hapiste ve sürgünde geçirmiş önemli bir edebiyatçı ve siyasi aktivist olan Nazım Hikmet’in “Kerem Gibi” şiirinden bir alıntı ile bitiriyor:
“Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”
The Economist’in Türkiye muhabiri Piotr Zalewski tarafından sunulan kapsamlı bir zaman çizelgesinin yanı sıra Özmen’in kaleme aldığı kişisel metinleri de içeren kitabın eş editörü, Cloé Kerhoas.
Umarım göreni, bakanı, okuyanı çok olur.
Emin Özmen’in kitabı Olay’ın sayfalarını görmek için tıklayınız.