Gökçeer, 2024 Arles Fotoğraf Festivali’ne 'Thin Air' isimli işiyle katılacak. Burada sanatçı, doğal afetleri konu ediniyor. Bu olayların kimisine kendisi gönüllü yardımcı olarak katılırken bir yandan da bu doğal felaketleri kamerasına taşıyor.
Uluslararası Arles Fotoğraf Festivali yaklaşıyor. 1 Temmuz – 29 Eylül arasında festival kapsamında sergilenecek işler arasında Türkiyeli Fotoğrafçı Cemil Batur Gökçeer’in fotoğrafları da yer alacak.
Türkiyeli çağdaş fotoğrafçı Cemil Batur Gökçeer, yeni bir isim değil ama Türk fotoğrafına taze bir soluk getirdiği su götürmez bir gerçek. Onu benzersiz kılan şey, hayal ile gerçek arasında gidip gelen fotoğrafları ve cesurca bozup yeniden yorumladığı görüntüleri. Kurduğu kompozisyonlar çoğunlukla sanki bir rüyadan çıkmış gibi şekilleniyor. Kimi zaman absürt, kimi zaman oyuncu bir yaklaşım sunuyor ve çoğunlukla izleyiciyi kafasında soru işaretleriyle bırakıyor.
Genellikle siyah beyaz çalıştığı fotoğraflarında ışığı farklı biçimlerde kullanarak ve kadrajla oynayarak gerçeklik algısını sürekli olarak değiştiriyor ve sorguluyor. Bu anlamda da fotoğraflarında izleyicinin algısına cömertçe yer bırakıyor. Tam da bu noktada Umberto Eco’nun Açık Yapıt’ına ithafta bulunarak Gökçeer’in eserlerini bir sanat yapıtı olarak değerlendirebilmek mümkündür.
Eco, Açık Yapıt’ta sanatı sanat yapan unsurları sıralarken üç önemli noktadan bahsediyor. Bunlardan biri sanatçının niyeti, diğeri izleyicinin ya da okurun niyeti ve sonuncusu da eserin niyetidir. Umberto Eco, bir eserin sanat eseri olarak adlandırılabilmesi için bu üç unsuru da yerine getirmesi gerektiğini savunuyor. Yani eser, yoruma açık olmalıdır. Sanatçının yorumunun dışında, izleyici de kendi yorumunu esere katabilmelidir. Bu da en olası şekilde eserin izleyicinin kafasında yarattığı soru işaretleridir. Soruyu sanatçı sorarken yanıtları izleyici kendisi bulacaktır. Her yanıt izleyiciden izleyiciye farklılık gösterecektir. Aynı zamanda eserin kendisinin de bu sürece kendi bulunacaktır. O da değişen zaman ve makân içerisinde eserin kendi kendisini yeniden anlamlandırmasıyla mümkündür. Gökçeer’in sıra dışı fotoğrafları tüm bu unsurları içerisinde bulundurmaktadır. Fotoğrafçı, sürekli olarak izleyiciyi çekici bir gizemin içerisine davet etmektedir.
Cemil Batur Gökçeer, fotoğrafa belgesel ve haber fotoğrafı ile başlıyor. Sonrasında rotasını değiştiriyor ve dümenini öz belgesele doğru kaydırıyor. Kendi hayatını objektifinin merkezine alarak onun gündelik akışını yeniden yorumluyor. Yaşadığı coğrafyanın hikâyelerini ve insanlarını kendi öz belgesinin içerisinde yeniden yorumluyor.
Sanatçının ’Düğüm’ isimli işi, Aksaray’ın bir köyünde geçen hikâyeden ilham alarak şekilleniyor. Burada Gökçeer, üç gün boyunca ortadan kaybolan ve ortaya çıktığında da bir cine aşık olduğunu söyleyen kadının hikâyesini fotoğraf karelerine aktarıyor. Magara Albino’da ise fotoğrafçı turistik gezi alanları olan mağaraları deforme ettiği görüntülerle yeniden yorumluyor. Gökçeer, kendisini bir hikâye anlatıcısı olarak adlandırıyor ve fotoğraflarında tek tek kareler üzerinden gitmek yerine seri işleri tercih ediyor. Anlatılanı tek bir fotoğrafın içerisinde sınırlandırmıyor. Projelerini genellikle uzun sürelere yayıyor. Bu şekilde de görsel hikâyelerini derinleştiriyor.
Gökçeer, 2024 Arles Fotoğraf Festivali’ne ‘Thin Air’ isimli işiyle katılacak. Burada sanatçı, doğal afetleri konu ediniyor. Bu olayların kimisine kendisi gönüllü yardımcı olarak katılırken bir yandan da bu doğal felaketleri kamerasına taşıyor. Amacı bu olayları belgelemekten ziyade bu olayların sonucunda yeryüzünde meydana gelen değişimleri yorumlamak. Görüntüleri kimi zaman üst üste pozlayarak gerçekliği bir kere daha değiştiriyor ve yeryüzünün felaket sonrası hikâyesini izleyiciyle paylaşıyor.