Antoine D’Agata’nın fotoğrafları bir bakıma öz biyografisi olarak da kabul edilebilir. Çünkü girdiği ortamlarda bir izleyici değil bu ortamları deneyimleyen bir özne olarak kendisini her zaman konumlamıştır. Onu farklı kılan ne? Yaşam tarzı. Ve bu yaşam tarzını göstermekteki açıklığı ve acımasızlığı.
Günümüzde ve birkaç 10 yıl öncesinde de fotoğraflarıyla en vurucu, en rahatsız edici ve radikal isimlerden birinin adını verecek olsak aklımıza hiç düşünmeden gelecek olan Antoine D’Agata’dır. Bu nedenle de kendisi fotoğrafları üzerinde en çok konuşulan ve tartışmaların yaşandığı bir sanatçıdır.
D’Agata fotoğrafa 30’lu yaşlarında başlamıştır. Ve belki de onun bu yönelimi hayatını bir parça da olsa değiştirebilmiştir. En azından içinde yaşadığı karanlık dünyayı ifade edebilmek için kendisine uygun olan aracı bulmayı başaracak kadar şanslı olmuştur. Onu farklı kılan nedir? Yaşam tarzı. Ve bu yaşam tarzını göstermekteki açıklığı ve acımasızlığı.
Bu şekilde kısa zamanda Agance Vu ve Magmun Photos gibi dünyanın en büyük fotoğraf ajanslarının ve en önemli fotoğraf eleştirmenlerinin dikkatini üzerine çekmiştir. İnsanlar, onun fotoğrafları üzerine bir şeyler söyleme gereksinimi içerisinde kendilerini hissetmişlerdir. Genç fotoğrafçılar onunki gibi fotoğraflar çekmek istemiş, onun fotoğraflarını çekmiş ya da onlardan nefret etmiştir. D’Agata’nın fotoğraflarıyla ilgili bir şey söylenebilir ki, onlardan ya nefret edersiniz ya da onları seversiniz ama onlara karşı asla kayıtsız kalamazsınız.
D’Agata Fransa’nın Marsilya kentinde 1961 yılında doğmuştur. Fotoğraf eğitimini New York’ta, ICP’de (International Center of Photography) tamamlamıştır. Nan Goldin ve Larry Clark’tan fotoğraf dersleri almıştır ve onlardan etkilenmiştir. Dünyanın çeşitli yerlerini gezerek buralarda, uyuşturucu etrafında şekillenen ilişkileri fotoğraflamıştır. Fotoğrafları bir bakıma öz biyografisi olarak da kabul edilebilir. Çünkü girdiği ortamlarda bir izleyici değil bu ortamları deneyimleyen bir özne olarak kendisini her zaman konumlamıştır.
Fotoğraf kariyerine profesyonel olarak başladığı andan itibaren bugüne kadar 50’ye yakın işi yayınlanmıştır. İlk albümü Mala Noche (1998)’dir. Meksika’nın arka sokaklarında, gece karanlığında çekilen bulanık, siyah beyaz fotoğraflar eroin, fuhuş ve bunların etrafında hikayelerini sürdüren insanların dramatik hikayelerini konu almaktadır.
İzleyiciyi en çok zorlayan işlerinden biri 2012’de yayımlanan Ice olarak gösterilebilir. Gerçekten de sayfalar arasında dolanırken, kitaptaki fotoğrafların tamamına bakabilmek oldukça acılıdır. Ice olarak adlandırılan bir uyuşturucu, seks, fahişeler, şiddet ve yüksek miktarda kanlı görüntüler ve tüm bu görüntülerin gerçekten de yaşanmış olduğu bilgisi, insanın kanını dondurmaktadır.
D’Agata’nın en son çalışması Francis Bacon ile hayat verdiği ve Corona zamanında oluşturduğu Virus isimli albümüdür. D’agata’nın 27 fotoğrafı ve Bacon’ın 25 grafik çalışmasını içeren bu çalışma, her iki önemli ve kendine has sanatçıyı biraraya getirmesi ve onların işlerini bir proje içerisinde sunması anlamıyla ilgi çekicidir.