Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar Avrupa ülkeleri için bir tekstil ve hazır giyim merkezi olan Türkiye, son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve artan üretim maliyetleri nedeni ile ihracat pazarlarındaki vitrinini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya.
Hazır giyim ve tekstil üreticileri, sektördeki istihdam kaybının 322 bine ulaştığına işaret ederek hükümetten acil bir destek paketi açıklanmasını talep ediyor.
Ekonomim’in haberine göre, pandemi öncesinde dünyanın altıncı büyük hazır giyim ihracatçısı olan Türkiye, bugün hazır giyim ve tekstil sektöründe büyük bir kriz yaşıyor. Sadece birkaç yıl öncesine kadar hem Avrupa Birliği (AB) hem de ABD pazarında boy gösteren Türk şirketler, artık Türkiye’deki üretimlerini yüksek maliyetler nedeni ile Mısır gibi daha ucuz ülkelere taşıyor.
Konkordato Takip verilerine göre 2025 yılında 289 tekstil firması konkordato ilan etti. DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’ın haberine göre, Mısır’da üretime başlayan Türk şirketlerinin sayısının ise 200’e ulaştığı ifade ediliyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Tekstil ve Hammaddeleri Sektör Kurulu Başkanı Fikret Kileci, hazır giyim ve tekstil sektörünün yıllar boyunca Türkiye’nin dünyadaki en güçlü vitrinlerinden biri olduğuna işaret ediyor.
“Avrupa pazarına yakınlığımız, kaliteli üretimimiz ve hızlı teslim kabiliyetimiz bizi rakiplerimizden ayırdı. Ancak bugün ne yazık ki farklı bir tabloyla karşı karşıyayız” diyen Fikret Kileci, enerji maliyetleri, işçilik giderleri ve hammadde fiyatlarındaki artışların üretim ve ihracatı kilitlenme noktasına getirdiğini söylüyor.
Bu sorunlara döviz kurlarının enflasyonla mücadele amacıyla baskılanması da eklenince, Türkiye’nin Asyalı rakiplerine göre rekabet gücünü kaybettiğini ifade eden Kileci, “Aynı kalitede mal üretiyoruz ama fiyat rekabetinde Asya’daki üreticilerin gerisine düşüyoruz. Siparişlerin bir kısmının alternatif ülkelere kaydığını görüyoruz. Bu sektörümüz açısından acı bir gerçek” diyor.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) verilerine göre, 2025 yılında Türkiye hazır giyim sektörünün dünya pazarlarından aldığı pay 35 yıl aradan sonra ilk kez yüzde 3’ün altına geriledi. Türkiye’nin bu alandaki en önemli rakipleri olan Çin, Bangladeş, Vietnam gibi ülkeler 2025’in ilk yarısında yüzde 10’u aşan büyümeye imza atarken aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı yüzde 6,9 düştü.
Yıllık ihracatın 2025 sonunda 17 milyar dolara gerilemesi bekleniyor. Hazır giyim ithalatı ise 2022’den bu yana yaklaşık iki kat artarak 5 milyar dolara dayandı. Son üç yılda yüzlerce şirket de kapısına kilit vuruldu.
Hazır giyim ve tekstil sektöründeki toplam istihdam kaybının 322 bini bulduğu belirtiliyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 2023 başından itibaren enflasyonla mücadele kapsamında dövizin baskılanması ve faizlerin yükselmesi ile birlikte Türk hazır giyim ürünlerinin giderek pahalandığını söylüyor.
Son birkaç yılda 400-500 dolarlık çalışan maliyetinin 1200 dolarlara kadar çıktığına vurgu yapan Şeref Fayat, “Bugün geldiğimiz noktada yakın coğrafyadaki rakiplerimizden yüzde 40, uzak coğrafyalardaki rakiplerimizden ise yüzde 50-60 pahalı hale geldik. Bu süre zarfında tekstil ve hazır giyim sektöründe 322 bin kişi işini kaybetti. 2025 sonu itibariyle ihracat kaybımız da yıllık 4-5 miyar doları bulacak” diye konuşuyor.
Sektörde kaybedilen iş gücünün yeniden toparlanmasının mümkün görünmediğini kaydeden Fayat, kalabalık çalışan sayısına sahip, büyük üretim yapan şirketlerin Mısır’a yöneldiğini hatırlatıyor. Fayat, şu görüşleri dile getiriyor:
“Mecburen sektör küçüldüğü yerden yola devam edecek. Zaten artık miktar olarak daha az, değer olarak daha yüksek üretime geçiş yaşıyoruz. Türkiye hazır giyim ve tekstil sektörü, şu anda Mısır’ı bir üretim üssü gibi kullanıyor. Büyük adetli üretimler ABD ve AB pazarına kotasız satış yapılabilen Mısır’a kayarken düşük adetli ama yüksek kaliteli üretim Türkiye’de kalacak. Şu an sektör bu değişimi yaşıyor.”
2026 bahar aylarından itibaren faizlerin ve enflasyonun düşmesi ile başta Almanya olmak üzere Avrupa pazarında ve ABD pazarında hazır giyim satın almalarının yüzde 10-15 yükselmesini beklediklerini kaydeden Şeref Fayat, “Böylelikle kısa vadeli bütçeler ve hızlı teslimatlarda Türkiye yeniden öne çıkabilir ama bunun için en erken tarih 2026’nın ikinci yarısı olacak” diyor.
Ancak sektördeki tablonun çok daha ağır olduğunu ve üreticilerin bir “var olma savaşı” verdiğini düşünenler de var.
Laleli Esnaf ve Sanayiciler Derneği (LASİAD) Başkanı Giyasettin Eyyüpkoca, “Her gün bir miktar daha küçülüyoruz. Kapanan fabrikalar, işten çıkarılan işçiler, üretimdeki gerileme… Son derece sıkıntılı bir durumdayız. Bu da bize ‘Acaba bizim sektörümüz gözden mi çıkarıldı, sektörümüz ölüyor mu?’ sorusunu sorduruyor” şeklinde konuşuyor.
Türkiye hazır giyim ve tekstil sektörünün her geçen gün dünya pazarlarında kan kaybettiğini, rakip ülkelerle fiyat farkı kapanmadan sektörü ayağa kaldırmanın mümkün olmadığını dile getiren Eyyüpkoca, “Rakiplerimizin hem hammadde giderleri hem işçilik maliyeleri bize göre çok daha düşük. Bu makas kapanmadan sektöre bir tedavi uygulamak çok kolay olmayacak. Yaklaşık 2,5 yıldır döviz kurunun baskılanıyor olması, iş gücü maliyetlerindeki artış gibi nedenlerle rekabet gücümüzü kaybettik” değerlendirmesinde bulunuyor.
Peki hazır giyim ve tekstil üreticileri, yaşadıkları krizi atlatabilmek için hükümetten ne bekliyor?
LASİAD Başkanı Giyasettin Eyyüpkoca, bu soruya “Şu an en acil atılması gereken iki adım var: Kurların mutlaka bir miktar artması ve 5 ile 6. bölgedeki teşviklerin büyütülmesi gerekiyor. Belki bu sayede şirketlerimizi bir nebze koruyabiliriz” yanıtını veriyor.
Bugün yaşadıkları sıkıntıların yeni stratejiler ile aşılabileceğini, gelecek açısından karamsar olmamak gerektiğini vurgulayan Fikret Kileci ise, şu talepleri dile getiriyor:
“300 bini aşkın iş kaybından söz ediyoruz. Bu, ülkemizin üretim gücü açısından alarm verici bir durum. Bu gidişatı durdurabilmek için öncelikle ihracatçının nefes almasını sağlayacak bir ortam yaratılmalı. Kur politikasında rekabetçiliği koruyan adımlar atılmalı, enerji ve işçilik maliyetlerinde üreticiyi destekleyecek çözümler bulunmalı. Bunun yanı sıra artık sadece fiyatla rekabet edemeyeceğimizin farkına varmalıyız. Katma değerli üretim, moda tasarımı, teknik tekstiller, markalaşma gibi alanlarda güçlü bir yol haritasına ihtiyacımız var.”