İktisatçı Mahfi Eğilmez, doların Türkiye'de nasıl sabit seyrettiğini ve 'TL faizin dolar faize dönüşmesinin' ne anlama geldiğini anlattı.
İktisatçı Mahfi Eğilmez, kişisel blog sitesinde okurlarının özellikle doların nasıl kaldığına yönelik bazı soru ve yorumlarına yanıt verdi. Eğilmez, Türkiye’de doların nasıl sabit tutulduğu, ‘Türk Lirası faizlerin döviz faizi haline dönüşmesinin’ ne anlama geldiği, kripto paraların geleceği gibi konulardaki görüşlerini anlattı.
Eğilmez’in, soru-cevap şeklinde yayımladığı yazısı şöyle:
Enflasyon beklentilerinde para piyasaları neden reel sektörün ve hane halkının beklenti oranlarının çok altında kalıyor ve gerçekleşen oran reel sektörünki oluyor? Para piyasalarının hesaplamalarının daha teknik daha doğru olması gerekmez mi?
Herkes para kazandığı yeri, maddeyi iyi göstermeye çalışır. Para piyasasında çalışanlar da mallarını satmak için ekonomiyi ve gidişi olduğundan iyi göstermeye çalışıyor. Buna karşılık reel sektör yapacağı zamları haklı göstermek için, hane halkları da ücret zammını yüksek alabilmek için enflasyon tahminini yüksek tutma eğiliminde oluyor.
Doları nasıl oluyor da sabit tutabiliyorlar? Bunu ekonomi bilmeyen birine gider ve gelirler dengesi gibi nasıl anlatabiliriz? Uzmanlar bu durumun sürdürülemez olduğunu söylüyor ama bir şekilde devam ettiriliyor.
Önceleri Merkez Bankası dolar satarak kuru baskıladı ve bu yolla sabit tuttu. İnsanlar bankaların verdiği faizin yıllık net yüzde 40, dolar kurunun da 34’lerde sabit olduğunu görünce ellerindeki ya da banka hesaplarındaki dolarları bozdurup TL mevduata döndüler. Bu kadar dolar bozdurulunca doğal olarak kur düşmeye yöneldi. Bu kez Merkez Bankası dolar alıp kuru yine sabit tuttu. Bu durumdan mevduat sahipleri memnunlar: Çünkü vade sonunda tekrar aynı kurdan dolar aldıklarında yüzde 40 oranında dolar faizi almış oluyorlar. Merkez Bankası da memnun: Çünkü topladığı dövizlerle rezervlerini güçlendirmiş oluyor. Ne var ki bu mucize gibi görünen çözüm sonsuza kadar sürdürülemez.
Hocam “Türk Lirası faizler döviz faizi haline dönüşüyor” ne demek?
Bir bankanın TL mevduata yüzde 40 net faiz verdiğini düşünün. Bir kişi 10.000 dolarını bugünkü kurla TL’ye çevirse eline 345.000 TL geçer. Bunu yüzde 40 faizle TL mevduata yatırsa yılsonunda elinde 483.000 TL olur. Eğer kur hiç değişmemişse bunu tekrar dolara çevirdiğinde 14.000 doları olur. Yani 10.000 dolarına 4.000 dolar almış olur. Bu da yüzde 40 dolar faizi demektir. İşte bu şekilde TL faizi dolar faizine dönüşmüş olur.
Kripto paraların uluslararası ticarete konu olmadıkça geleceği olmadığı kanaatindeyim.
Kripto paraların para olabilmesi ya da paranın yerini alabilmesi için paranın gördüğü üç işlevi de görür hale gelmesi gerek: (1) Değer ölçmek, (2) Değer saklamak, (3) Alış verişe aracılık etmek. Kripto paralar bugün itibarıyla bu üç işlevden yalnızca değer saklama işlevini görebiliyor. Kimse kripto paralarla bir ev, araba ya da gömlek almıyor. “Domatesin kilosu kaça?” diye soran birisine kimse “şu kadar Bitcoin” diye yanıt vermiyor. Bu haliyle uluslararası ticareti bırakın ulusal ticarete de konu olmuyor. Ne var ki bu durum gelecekte farklı bir yere evrilebilir.
Kimsenin yatırım yaparken hukukun üstünlüğüne baktığı falan yok. Yabancı yatırımcı istikrara bakar. Hukuka bakmaz. Buna ne dersiniz?
Kısmen doğru bir tespit diyebilirim. Yabancı yatırımcı eğer kendisine başı sıkıştığında parasını alıp gitme güvencesi verilmişse hukukun üstünlüğüne falan bakmaz, para kazanacaksa yatırımını yapar. Ne var ki biz hukukun üstünlüğünü savunurken yabancı yatırımcının ne istediğinden çok kendimizin ne istediğine bakmalıyız. Bizler bu ülkenin insanları, herkese farklı hukuk uygulanmasından mutlu muyuz değil miyiz? Yargı kararlarına uyulmamasına aldırıyor muyuz aldırmıyor muyuz? Eski karısını tehdit eden, kadınları, çocukları taciz edenlerin birkaç gün gözaltına alınıp salınmasına ve tekrar suç işlemesine sinirleniyor muyuz sinirlenmiyor muyuz? Meseleler bunlardır. Hukukun üstünlüğü yoksa ülkede huzur yoktur. Huzur olmayan bir ülkede de bırakın yabancı yatırımcıyı yerli yatırımcı da yatırım yapmaz. Ya da böyle bir ülke yatırım potansiyelinin çok altında yatırım çekebilir. Birçok kişi Çin’i örnek veriyor ve Çin’de hukuk mu var da yabancı sermaye gidiyor diye soruyor. Her şeyden önce Çin hukukun üstünlüğü endeksinde bizden daha iyi durumda. Sonra Çin’de yüzyıllardır değişmeyen geleneklerin yarattığı bir istikrar söz konusu. Öte yandan Çin’de ücretler düşük (şimdilerde yükseldiği için daha az yatırım gider oldu.) Ayrıca Çin, pek çok ürünün yaratıcısı konumunda olduğu için birçok yabancı yatırımcı Çinli üreticilere kendi markasını taşıyan ürünleri sipariş vererek yaptırıyor. Özetle Çin’e giden büyük yatırım tutarlarını yalnızca hukuk çerçevesiyle değerlendirmek mümkün değil.
Türkiye’deki hayat oyunu bu enflasyonla yaşamayı enflasyonla kazanmayı bilen oyunun kurallarını öğrenen başarılı oluyor bunu beceremeyen ya enflasyonu düşük ülkelere yaşamak için gidecek ya da Türkiye’de ezilecek.
Keşke mesele sadece enflasyonla yaşamayı öğrenmekle sınırlı olsaydı. O zaman herkes ekonomi ve finans çalışır, iyi kötü bu işin içinden çıkardı. Asıl mesele sürekli değişen ve çoğu rasyonel olmayan, bilime, akla ve hukuka aykırı yaklaşımlarla yaşamaya çalışmak. Zor olanı o.
Biden, oğlunun cezasını affetti. Hukuk var dediğiniz ülkede bu oluyor. Ne diyeceksiniz?
Biden’in bu kararını iki şekilde değerlendirebiliriz: (1) Karar hukuka uygun mu? Evet, uygun çünkü Amerikan hukuk sistemi Başkan’a suçluları affetme yetkisi veriyor. (2) Karar etik mi? Bence değil. Ne var ki sistem etik anlayışa göre değil hukuka uygunluğa göre yürüyor.
Öte yandan bir şeyin ABD’de doğru yapılmamış olması aynı şeyin bizde de doğru yapılmaması için zemin hazırlamaz. Osmanlı’nın en önemli yasası olan Mecelle’nin en bilinen hükmüdür: “Sui misal emsal olmaz” (kötü örnek, örnek oluşturmaz.)
(Kore’de hükümetin, muhalefeti Kuzey Kore ile işbirliği yapmakla suçlayıp sıkıyönetim ilan etmesiyle ilgili olarak) Diğer yandan Çin’le birlikte “Hukuk olmazsa paran da olmaz, endüstriyel ve teknolojik gelişim de olmaz” tezini çürütmüş olmadılar mı? Yoksa bu tez bizim gibi IQ ortalaması sorunlu yabancı sermayeye muhtaç milletler için mi geçerli?
Burada asıl olan sanırım şu: Eğer bir ülkede öteden beri bizim anladığımız anlamda hukuktan farklı bir düzen varsa ve fakat o düzende alınan kararlar istikrarlıysa yatırımcı açısından risk yüksek görünmüyor ve yatırımcı oraya gidiyor. Buna karşılık hukuk düzeni bizim anladığımız gibi ya da ona yakın olan bir ülkede hukuk giderek bozuluyorsa yani istikrar kayboluyorsa o zaman yatırımcı (sadece yabancı değil yerli yatırımcı da) orada yatırım yapmıyor. Yatırımcılar Çin veya Kore’de, kendi hukuklarına benzer bir hukuktan çok ikide bir değişen kararlar alınmamasını bekliyorlar. Buna karşılık bizden bekledikleri kendi hukuklarına yakın bir hukuk düzeni. Çünkü biz uzun süredir öyle bir hukuk düzenine göre örgütlenmişiz. Şimdi o hukuka uymayan oradan sapan uygulamalara girişince bu adımlarımız istikrarsızlık olarak görülüyor. Ki bu da yatırımcının en sevmediği durum, çünkü belirsizliği artırıyor.