Hazine eski Müsteşarı Eğilmez açıkladı: Ekonomideki büyüme illüzyon mu?

Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, Türkiye’de son 22 yılda dolar bazında GSYH ve kişi başına gelirde yaşanan artışın ilk bakışta başarı gibi görünse de, tablonun borçlanma, özelleştirme gelirleri ve baskılanan döviz kuru sayesinde oluştuğunu belirtti. Eğilmez, sürdürülebilir olmayan yapı için "illüzyon" yorumunda bulundu.

  • ü
  • 15 Aralık 2025
  • ü
  • Ekonomi

Eski Hazine Müsteşarı ve ekonomist Mahfi Eğilmez, Türkiye ekonomisinin son 22 yıldaki büyüme performansına ilişkin dikkat çekici bir değerlendirmede bulundu. Eğilmez, dolar bazında GSYH ve kişi başına gelirde yaşanan artışın ilk bakışta önemli bir başarı gibi göründüğünü, ancak bu tablonun arka planında ciddi riskler barındırdığını vurguladı.

Eğilmez’in aktardığı verilere göre Türkiye’nin GSYH’si 2002 sonunda 238 milyar dolar seviyesindeyken, 2024 sonunda 1 trilyon 358 milyar dolara yükseldi. Aynı dönemde kişi başına gelir de 3 bin 616 dolardan 15 bin 325 dolara çıktı. Bu görünümün, ekonomide güçlü bir sıçrama algısı oluşturduğunu belirten Eğilmez, bu artışın nasıl sağlandığına bakılması gerektiğini ifade etti.

DIŞ BORÇ VE ÖZELLEŞTİRMELER ARTTI

Ekonomist Mahfi Eğilmez, büyümenin temel kaynakları arasında borçlanma, özelleştirmeler ve döviz kurunun baskılanmasının öne çıktığını söyledi. Türkiye’nin dış borç stokunun 22 yılda yaklaşık 4 kat arttığını, iç borcun da önemli ölçüde yükseldiğini hatırlatan Eğilmez, aynı dönemde özelleştirme gelirlerinin geçmiş yıllara kıyasla katlanarak arttığını dile getirdi.

GSYH’nin hesaplanma yöntemine de dikkat çeken Eğilmez, yüksek enflasyon ve baskılanan döviz kuru nedeniyle dolar cinsinden milli gelirin olduğundan yüksek göründüğünü belirtti. Türk Lirası cinsinden cari fiyatlarla hesaplanan GSYH’nin, ortalama dolar kuruna bölünmesiyle elde edilen bu tablonun yanıltıcı bir algı oluşturduğunu ifade etti.

SERVETİNİ KAYBEDEN ZENGİNİN GÜMÜŞLERİNİ SATMASI GİBİ

Varlık satışları ve borçlanma yoluyla desteklenen büyüme sürdürülebilir olmadığını ifade eden Eğilmez, “Eski refahını kaybeden bir ailenin geçmişte edinilmiş gümüş şamdanlarını, gümüş tabaklarını satıp onların parasını harcayarak zenginmiş gibi görünmeye devam etmesi gibidir. Bu durumda gelir, servet azalmasıyla sağlanmış olur. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Satılacak gümüş kalmayınca eski sıkıntılar geri gelir. (2) Borçlanarak yaşamayı sürdürmek, gelir de arttığı sürece sorunsuz görünür ama gün gelip de gelir artmamaya başlarsa sıkıntılar daha büyümüş olarak karşımıza çıkar. Gerek özelleştirme gerekse borçlanma yoluyla elde edilen kaynaklar eğer daha fazla gelir getirecek yatırımlarda kullanılmışsa o zaman sorun olmaz” dedi.

BÜYÜME RAKAMLARI İLLÜZYON MU?

Türkiye’nin performansının diğer gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında da öne çıkan bir başarı sergilemediğini kaydeden Eğilmez, “Dolar kurunu, enflasyonun altında artacak şekilde baskılayarak GSYH’yi olması gerekenden yüksek göstermek de sürdürülebilir bir yöntem değildir. Bir süre sonra ihracat sıkışmaya, ithalat artmaya ve cari açık da büyümeye başlar. O zaman kur hızla yükselir ve GSYH de hızla düşer. İllüzyon, ardındaki gerçek ortaya çıkana kadar hoş vakit geçirmeyi sağlar ama ardındaki gerçek anlaşıldığında tadı kaçar” diyerek büyüme tablosunun büyük ölçüde bir “ekonomik illüzyon” oluşturduğunu ifade etti ve diğer ülkelerle kıyaslanan bir tablo verisi paylaştı.

GERÇEK ÖTESİ BİR EKONOMİK DÜZEN

Kaleme aldığı yazısının son kısmında aslında ‘parlak’ bir durumun olmadığını ifade eden Eğilmez sözlerini şu şekilde bitirdi:

Türkiye’nin, borçlanmayı artırarak, varlıkları satarak (özelleştirme), kuru baskılayarak sağladığı GSYH ve kişi başına gelir artışının gelişmekte olan ülkelerin durumuyla karşılaştırıldığında hiç de öyle parlak bir başarı olmadığını gösteriyor.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

Özetle söylemek gerekirse, ilk bakışta başarılı görünen son 22 yılın GSYH ve kişi başına gelir artışının gerçekte varlık satışlarından ve borçlanma artışından sağlanan kaynaklarla ve dolar kurunun enflasyon kadar yükselmemesini sağlayacak şekilde baskılanması sonucu gelirlerin gerçeğe göre yüksek gösterilmesiyle elde edilmiş bir artış olduğu ortaya çıkıyor. Üstelik bu artış, benzer ülkelerin durumuyla karşılaştırıldığında bir başarı olarak nitelendirilmekten uzak görünüyor.

Gerçek ötesi bir düzen içindeyseniz ekonominiz de gerçek ötesi olur.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER