Dünyaca ünlü İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times (FT), Türkiye’de son dönemde hız kazanan yolsuzluk soruşturmaları ve şirket el koyma operasyonlarını analiz eden kapsamlı bir haber yayımladı. Gazeteye göre, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) son bir yıl içinde 675’ten 1.056’ya yükselen sayıda şirkete el koyarak ülkenin en büyük iş holdinglerinden biri haline geldi.
FT haberi, operasyonların “temiz eller” iddiasının ötesinde, iktidarın sermaye üzerindeki denetimini artırma girişimi olabileceği yönünde değerlendirmelere yer veriyor.
Financial Times’ın TMSF verilerine dayandırdığı haberde, fonun medya, finans, enerji ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gençlik yıllarında oynadığı Kasımpaşa Futbol Kulübü gibi farklı sektörlerde 1.000’den fazla şirkete kayyım atadığı belirtiliyor.
Karar‘ın aktardığına göre, gazete; bu durumun mülkiyet hakkı güvenliğine dair endişeleri artırdığını, özel sektörde ciddi bir “soğutma etkisi” yarattığını yazdı.
Sabancı Üniversitesi’nden siyaset bilimci Dr. Berk Esen, FT’ye yaptığı değerlendirmede, “AK Parti uzun zamandır TMSF’yi hem ekonomiyi yönlendiren hem de kaynakları kendisine yakın şirketlere aktaran bir araç olarak kullanıyor. Şimdi ise ekonomi üzerindeki kontrolü yeniden şekillendirmek, Türkiye’nin kurumsal yapısını baştan inşa etmek istiyor olabilir.” ifadelerini kullandı.
Gazeteye göre son dönemde Can Holding, Ciner Grubu ve İstanbul Altın Rafinerisi (IGR) gibi Türkiye’nin önde gelen şirketleri de bu operasyonlardan etkilendi.
11 Eylül’de başlatılan soruşturmalarda Can Holding’e ait 121 şirkete el konuldu; holdingin sahibi Kemal Can ve 10 yönetici hakkında kaçakçılık, kara para aklama ve vergi kaçakçılığı suçlamalarıyla gözaltı kararı çıkarıldı.
FT, bu el koymalar kapsamında Habertürk ve Bloomberg HT gibi medya kuruluşlarının da TMSF’ye geçtiğini hatırlattı.
29 Eylül’de ise, Habertürk Medya’nın geçen yılki satışına ilişkin işlemler gerekçe gösterilerek Ciner Grubu’nun bazı varlıklarına el konuldu. Savcılığa göre, satış işlemi “kara para aklama şüphesi” taşıyordu.
Financial Times’ın ulaştığı savcılık ifadelerine göre, Can Holding sahibi Kemal Can, Habertürk’ün satın alınmasının “üst düzey hükümet yetkililerinin tavsiyesiyle” gerçekleştirildiğini öne sürdü.
Ciner Grubu ve Can Holding konuyla ilgili yorum yapmazken, TMSF de FT’nin bilgi taleplerine yanıt vermedi.
Gazete ayrıca, İstanbul Altın Rafinerisi’ne yönelik son operasyonu da aktardı: 21 kişi “dolandırıcılık” iddiasıyla gözaltına alındı. Konuya ilişkin olarak Londra Külçe Piyasası Birliği (LBMA) da “olay inceleme süreci” başlattığını açıkladı.
FT’ye konuşan GlobalSource Partners analisti Atilla Yeşilada, iş dünyasında büyük bir korku olduğunu söyledi: “Kimse bunun bir ‘temiz eller’ operasyonu olduğuna inanmıyor. İş dünyasının en büyük korkusu, bunun doğrudan sermaye el değiştirme operasyonu olması. Fonlar ya Hazine’ye ya da iktidara yakın çevrelere aktarılıyor olabilir. Bu operasyonlar yıllarca sürebilir.”
Gazete, hükümetin bu operasyonları “yolsuzlukla mücadele” ve “bağımsız yargı” göstergesi olarak sunduğunu, ancak birçok gözlemcinin bunu “siyasi vitrin” olarak değerlendirdiğini yazdı.
FT, mart ayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından muhalefet partilerine yönelik baskının arttığını, şimdi ise aynı baskının özel sektöre yöneldiğini belirtti.
“Bu operasyonlar yargının tarafsızlığını göstermek için yapılıyor olabilir; ancak asıl amaç, sermayeyi iktidarın kontrolüne almak da olabilir,” diye yazdı gazete.
Financial Times, TMSF’nin 1983’te bankalardaki mevduatları korumak için kurulduğunu, ancak 2016’daki darbe girişiminden sonra geniş yetkilerle donatıldığını hatırlattı. O dönemde 1.300’den fazla şirketin el konularak fona devredildiği, bunların 600’ünün daha sonra sahiplerine iade edildiği, geri kalanının ise çoğunlukla iktidara yakın gruplara satıldığı ifade edildi.
Şubat 2025’te çıkarılan yeni düzenlemeyle, “kuvvetli suç şüphesi” gerekçesiyle mahkeme kararı olmaksızın TMSF’ye kayyum atanmasının da mümkün hale geldiği belirtildi.
Bu kapsamda Papara isimli finans teknolojisi şirketine el konulması, yeni yasanın “ilk büyük sınavı” olarak değerlendirildi. Şirketin kurucusu Ahmet Faruk Karslı hakkında 28 yıla kadar hapis cezası istendi.
Haberde, son operasyonların arkasındaki temel mesajın “sistemin tam kontrol altında olduğu” yönünde olduğu vurgulandı.
Teneo danışmanlık şirketinden Wolfango Piccoli, FT’ye yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor ama herkesin hissettiği şey şu: Erdoğan bir mesaj veriyor — artık kimse dokunulmaz değil.”