Sağcı ve milliyetçi partilerin iktidarda olduğu ülkelerde, halka popülist mesajlar vermenin en kolay yolu, kamu yayıncısı televizyon kanallarını endoktrinasyon için kullanmak. 8 yıllık milliyetçi parti iktidarında, hükümetin borazanı haline gelen Polonya kamu televizyonu TVP’nin hikâyesi, bu tezi çok iyi anlatan bir örnek.
Geçen yıl Polonya’da yapılan seçimlerden sonra hükümet kurma görevi alan Donald Tusk, koltuğa oturduktan sonra ilk yaptığı işlerden birisi ülkenin kamu yayın kurumu TVP’nin başına yeni bir isim atamak olmuştu. 2015-2023 arasındaki 8 yıllık milliyetçi ve popülist Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) iktidarından sonra başbakanlığı devralan Tusk’un önceliği, 8 yıldır ülkede devam eden milliyetçi endoktrinasyonun merkezinde yeralan kamu yayın kurumunu, daha hoögörülü yayın yapar hale getirmekti. Ama işler istediği kadar kolay olmadı.
Merkez sağ politikacı Tusk’ın Aralık ayında göreve getirdiği isim Tomasz Sygut, TVP’nin yeni başkanı olarak ilk gününde önce toplanan kalabalık yüzünden binaya girmekte zorlandı. Daha sonra 4 saat boyunca ofisinde mahsur kaldı. Kapıyı yumruklayan saldırganlardan korunmak için çareyi polisi çağırmakta buldu. Ofisini, polis korumasında terk edebildi. Aynı gün, yeni atanan yöneticiler TVP kanallarından ikisinin yayını kestiler. Günlük yayın akışının yerini bekleme müziği ve TVP logosu aldı. Sygut, amacının sansür değil yanlı yayınları engellemek olduğunu söyledi. Tecrübeli yayıncı, daha sonra yaptığı bir mülakatta “Öncelik nefret fabrikasını kapatmaktı” diye konuştu.
Sygut’un atanması, Tusk’ın seçimlerden önce söz verdiği nefret politikaları içeren yayınlara son verip, daha hoşgörülü bir Polonya girişiminin merkezinde yer alıyor. PiS iktidarında, TVP’nin ana haber kanalı o zamanki hükümetin konuşma konularını hiç bir editoryal süzgeçten geçirmeden yayınlıyordu. Hatta 2023 Ekim ayındaki parlamento seçimleri öncesinde parti adına aktif bir kampanya yürütmüştü. O zaman muhalefette olan Tusk’ı Polonya’yı yok etmeye kararlı bir Alman ajanı olarak tasvir ediyor, sıklıkla göçmenleri ve azınlıkları hedef alıyordu.
Guardian’a konuşan Sygut, “Son sekiz yıldır burada çalışan insanlar gazeteci değillerdi. Burası da bir propaganda bakanlığıydı” diye konuştu. Sygut, görevi devraldığından beri 200’den fazla yeni çalışanı işe aldı. Bunların birçoğu Sygut’un kendisi gibi, daha önce TVP’de çalışıyordu. 2015’te PiS’in iktisara gelmesinden sonra birçoğunun kurumla ilişkisi kesilmişti. Artık ana haber bültenini hazırlamakla görevli editörlerin tümü, yeni atanan isimlerden oluşuyor. Yeni ekibin temel hedefi, güvenilirliği yeniden tesis etmek. Ekip, bunun uzun zaman alacak bir uğraş olacağının da farkında.
100 gündür görevde olan Tusk hükümeti için yeni TVP, Polonya’yı yeniden şekillendirme girişiminin önemli bir parçası. Ancak Tusk’ın eli hiç de rahat değil. Zira PiS seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen, hükümeti kuramamıştı. Kendisi de PiS kabinelerinde görev almış Cumhurbaşkanı Andrzei Duda, Tusk’ın merkez koalisyonuna 3 ay boyunca görev vermemekte direnmişti. PiS’in meclisteki güven oylamasını kaybetmesinden sonra Duda, görevi 2007-2014 yılları arasında da Polonya başbakanlığı görevini üstlenen Tusk’a vermek zorunda kalmıştı. Duda’nın güvenoyu alma umudu olmaksızın PiS liderliğini hükümeti kurmakla görevlendirmesi, 2025 yılına kadar görevde kalacak olan cumhurbaşkanının, açıkça Tusk’ın planlarını engellemek istediğini gösteriyor.
Tusk’ın çok parçalı koalisyon hükümeti yetkiyi almasına rağmen, yasal açıdan eli kolu bağlı zira Duda hâlâ herhangi bir yasayı veto etme yetkisine sahip. Onun da ötesinde PiS, 8 yıl boyunca Türkiye’deki RTÜK benzeri medya izleme kurulu gibi görünüşte tarafsız organları siyasi atamalarla doldurdu. Bu personeli değiştirmek de çok kolay değil. Uzmanlar, uzun vadeli popülizmi kamu kurumlarını saran bir sarmaşık olarak nitelendiriyor zira yasal koruma nedeniyle politik atamayla göreve gelmiş bu kişilerden kurtulmak hiç de kolay değil. Tusk’ın kampanya sürecinde değişim için ilk önceliklerinden biri olacağına defalarca söz verdiği TVP vakasında, televizyonu devralma eylemi hızlı oldu. Hatta Tusk, önceki hükümetin değiştirdiği yasalardaki boşlukları kullandı. Yeni ekip binayı devraldığında PiS destekçileri bir “oturma eylemi” düzenledi. Yeni başkan bu hareketi “anarşi” olarak nitelendirdi ve polis çağırdı. Polisin kalabalığı dağıtmasından sonra yeni yönetim görevi devralabildi.
2015’ten beri görevde olan Duda, görev süresinin bitmesine daha bir yıldan fazla süre olması, hükümeti şimdiden kara kara düşündürüyor. Görev süresi boyunca tartışmalı kararlara imza atan Duda, hükümetin yapmak istediği atamaları bile engelliyor. Bu nedenle hükümet, ülkeyi yönetebilmek için kararnameler ve yönetmeliklerle 8 yılın olumsuz etkilerini silmek için tüm hukuki sınırları zorluyor. Yargının kilit noktalarındaki bazı isimleri değiştirdi. Politize olmuş çok sayıda hakimi görevden aldı ve hakim ve savcıları eğiten kurumun başına yeni bir isim atadı.
Sadece kamu yayın kurumunda yaşananlar bile, 8 yıllık popülist iktidarın verdiği hasarı tamir etmenin zorluğunu ortaya koyuyor. Polonya’da, Tusk gibi merkez sağ bir politikacının icraatlarını bile beğenmeyen milliyetçi kitle, ehliyetsiz olmalarına rağmen getirildikleri makamlar aracılığı ile hükümetin çalışmalarını engellemeye çalışıyor. Tusk ve çok parçalı koalisyonu ise, hukuk çerçevesinde değişim yapabilmek için çabalıyor.