İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2023 yılı değerlendirme raporunda Türkiye’de geçen yıl hukukun üstünlüğü krizinin derinleştiği belirtildi. Raporda Türkiye'de hukuk sisteminin uğradığı erozyona vurgu yapılırken, medyanın susturulduğu, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, muhaliflerin ise siyasi saiklerle hapsedildiği vurgulandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2024 Dünya Raporu’nda, geride kalan yıl boyunca Türkiye’de geçen yıl hukukun üstünlüğü krizinin derinleştiği, hatta ortadan kalkma tehlikesi olduğu vurgulandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yayınladığı 2024 Dünya Raporu’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirilerde bulundu.
DW Türkçe’nin aktardığına göre; örgüt, Erdoğan’ın Mayıs ayında yeniden seçilmesinin ardından siyasi saiklerle alınan mahkeme kararlarının ve adalet sisteminde güç mücadeleleri yaşandığına dair ortaya çıkan emarelerin, ülkede hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kalkması tehlikesini doğurduğunu belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson raporda, “Erdoğan’ın seçim zaferinin ardından yargıdaki güç mücadeleleri ve mahkemelerin kararlarını siyasi saiklerle vermeleri hız kazandı ki, bu da ülkede insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün uğradığı erozyonun ne kadar derinleşmiş olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Williamson, “Türkiye’nin yüzüncü yılındaki insan hakları karnesinde, susturulmuş bir medya ve düzenli olarak hedef alınarak cezalandırılan siyasi muhalifler yer aldı,” şeklinde konuştu.
Raporda Türkiye’nin yüzüncü yılında, medyanın sansüre maruz kaldığına ve bağımsız haber kuruluşlarının keyfi para cezaları ve kovuşturmalarla mücadele ettiğine dikkat çekildi.
“Erdoğan hükümetinin medyanın büyük bir bölümünü kendi kontrolünde tutması, özellikle seçim yılında daha da önem kazandı” denilen raporda, hükümete yakın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), başta Halk TV olmak üzere hükümete eleştirel yaklaşan az sayıdaki televizyon kanalına düzenli olarak “keyfi” para cezaları kestiği belirtildi.
En az 43 gazeteci ve medya çalışanının gazetecilik faaliyetleri veya medya ile ilişkileri nedeniyle terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu kaydedildi.
Raporda insan hakları savunucusu Osman Kavala ile birlikte dört kişinin daha 2013’te İstanbul’daki Gezi Parkı gösterilerinde üstlendikleri rol nedeniyle aldıkları “mesnetsiz mahkumiyet kararlarının” Eylül ayında Yargıtay tarafından onandığına işaret edilerek, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını “hiçe sayan tavrının katmerlendiği” belirtiliyor.
Yargıtay’ın Gezi davası sanıklarından Can Atalay’ın Mayıs ayında yapılan seçimlerde milletvekili seçilmesi üzerine cezaevinden tahliye edilmesini engellediği belirtilirken, Yargitay’in Anayasa Mahkemesi’nin bu yönde verdiği kararı “hiçe saydığı” kaydediliyor.
Raporda Türkiye’de 2023’te endişe yaratan diğer uygulamalar; medya üzerindeki kısıtlamalar, internet sansürü, gösteri yasakları ve gazeteciler, insan hakları savunucuları, siyasetçiler, sosyal medya kullanıcıları ve diğer kişilere yönelik cezai kovuşturmaların kötüye kullanılması olarak sıralanıyor.
HRW, Türkiye’nin güneydoğu illerinde 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından polisin ve jandarmanın faili olduğu işkence ve kötü muamele vakalarında da artış görüldüğünü belirtiyor.
Raporda 2016’dan bu yana polis ve jandarma gözetiminde ve cezaevinde işkence ve kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin iddiaların titizlikle soruşturulmasına ve faillerin yargılanmasına nadiren şahit olunduğu kaydediliyor.
Raporda Türk hükümetinin, Mayıs ayındaki seçimler yaklaşırken lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel bireylere karşı nefret söylemleri kullandığı, Kürt siyasetçileri siyasi saikli suçlamalarla cezaevinde tutmayı sürdürdüğü ve mülteci ve göçmenlerin sınır dışı edilme işlemlerini hızlandırdığı yer alıyor.
Raporda, Gülen cemaati mensubiyet iddiasıyla onbinlerce kişinin, adil olmayan yargılamalarla karşı karşıya kaldığı, kamudan ihraç edilenlerin uzun süreli ve keyfi hapis cezalarıyla karşı karşıya kaldığı vurgulandı.
Raporda, Mayıs seçimlerinden sonra MİT’in yurtdışından çok sayıda Gülen cemaati mensubunu kaçırdığı bilgisine de yer verildi. Tacikistan’dan kaçırılıp Türkiye’de tutuklanan Emsal Koç ve Koray Vural’a dikkat çekildi.