İlk kadın yönetmen Trump’ın uykularını kaçırıyor

Wall Street Journal’ın ilk kadın genel yayın yönetmeni Emma Tucker, yayınladığı haberlerle ABD başkanı Trump’ın uykularını kaçırdı. ABD Başkanının, cinsel saldırı suçlusu Jeffrey Eppstein ile yakın irtibatı olduğunu iddia eden bir haber yayınladı. Kimsenin yayınlamaya cesaret edemediği bu haber, Washington’u sarstı.

Wall Street Journal Genel Yayın Yönetmeni Emma Tucker (Fotoğraf: ROBERTO SCHMIDT / AFP)

Wall Street Journal gazetesinin patronu Rupert Murdoch, 133 yıllık gazetenin başına ilk kez bir kadın yayın yönetmeni atayacağını açıklayınca medya dünyasında büyük bir şaşkınlık yaşanmıştı. Ekonomi dünyasının nabzını tutan bu prestijli gazete, sıklıkla ‘erkek gazetecilerin erkek iş insanları için çıkardığı gazete’ ithamlarıma maruz kalıyordu. Devrim niteliğindeki bu adım, sadece medya dünyasında değil, politik çevrelerde de hem şaşkınlık hem de merakla karşılandı.

İYİ HABER KRALDIR

Daha önce aralarında Financial Times, The Times gibi çok sayıda prestijli gazetede önemli görevler üstlenen 58 yaşındaki Tucker, göreve geldikten sonra gazetenin sadece iyi habercilikle ayakta kalabileceğinin altını çizen açıklamalar yaptı. Bunun anlamı şuydu: Eğer nitelikli haberlere imza atarsanız, o gün tüm internet medyası sizin yaptığınız haberden bahseder. Bu iddiasını göreve geldiği Şubat 2023’ten beri defalarca ortaya koydu ama yayın yönetmeni olarak bugüne kadar yayınladığı en iddialı haber iki hafta önce geldi. ABD Başkanı Donald Trump’ın hüküm giymiş bir cinsel suçlu olan Jeffrey Eppstein ile olan bağlantılarını ortaya serdi.

O HABERİN SERENCAMI

Tarih 15 Temmuz Salı’ydı. Wall Street Journal, Trump’ın ekibini arayarak, Trump’ın Jeffrey Epstein’ın 50. doğum günü için derlenen bir koleksiyona ‘kaba bir şiir yazdığını ve bir çizim yaptığını’ iddia eden bir haber yayınlamayı planladığını belirtti. Böyle bir iddia her zaman Başkana zarar verecek bir meseleydi ancak ancak zamanlama olabileceklerin en kötüsüydü. Zaten Epstein meselesi, Trump’ın ikinci döneminin en büyük krizine dönüşüyordu. Trump yönetiminin, hapiste şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden seks suçlusuyla ilgili soruşturma dosyalarını yayınlamayı reddetmesi, Trump’ın en ateşli destekçileri Maga’cıları öfkelendirmişti. Epstein haberleri nedeniyle zaten gergin günler yaşayan Trump için bu haberin tehlike seviyesi çok yüksekti. Zira bu haber, sadece onun ülkenin son dönemdeki en tartışmalı ismi ile yakın ilişkisine dikkat çekmekle kalmayacak, aynı zamanda başkan ile en ateşli destekçileri arasındaki giderek büyüyen uçurumu daha da artıracaktı.

NÜKLEER SEÇENEĞE BAŞVURDU

Wall Street ekibinin Başkanın adamlarına ulaşmasından sonra Trump ve sadık basın sekreteri Karoline Leavitt, nükleer seçeneğe başvurdu. Air Force One’dan WSJ’ın İngiliz baş editörü Emma Tucker’ı aradı. Trump ekibi Tucker’ı ikna edemeyince baskılarını artırdı. Trump, mektubun sahte olduğunu söyledi. ‘Ben çizim yapmam’ dedi. Daha önce diğer medya düşmanlarına karşı uyguladığı yöntem olan dava açma tehdidinde bulundu.

WASHINGTON ÇALKALANDI

Washington sokakları, WSJ’nin elinde önemli bir haber olduğu yönündeki söylentilerle çalkalanmaya başladı. 16 Temmuz Çarşamba günü gazetede hiçbir haber yayınlanmayınca, birçokları Beyaz Saray’ın baskısı nedeniyle gazetenin haberi yayınlamaktan vazgeçtiğini düşündü. Ama yanıldılar. 17 Temmuz Perşembe öğleden sonra Washington’daki dedikoduların ateşi giderek yükselirken, WSJ haberi akşam saatlerinde yayına verdi. Yayınlanmasından sonraki saatlerde gerilim arttı. Trump, Tucker ile yüzleştiğini ve haberin “yanlış, kötü niyetli ve iftira niteliğinde” olduğunu söyledi. 18 Temmuz Cuma günü, WSJ ve sahiplerine en az 10 milyar dolarlık bir tazminat davası açtı.

“BİR TELEFON İLE MANŞET DEĞİŞMEZ”

Gazetenin ilk kadın yayın yönetmeni Tucker, siyasi baskının tam ortasında kalmıştı. Bu, Journal’ın başında geçirdiği iki buçuk yılın en büyük zorluğuydu, ama ilk değildi. Göreve geldiği günden bu yana haberlere daha keskin bir bakış açısı kazandırmaya odaklanan Tucker, “Trump’ın bir telefonu” ile elindeki haberi sümen altı edecek birisi değildi. Arkadaşları, meslektaşları ve hatta işten attığı eski çalışanları bile onu “sevimli, eğlenceli ve samimi bir kişi” olarak tanımlıyor. Birçoğu, Murdoch imparatorluğunun tehlikeli ortamında bu özelliklerini koruyabilmesini olağanüstü buluyor. Bu gizem, onun News Corp’un efsanevi patronu Rupert Murdoch’un sağcı, Brexit yanlısı görüşlerini paylaşmadığı varsayımıyla daha da artıyor.

MURDOCH NEDEN TERCİH ETTİ?

Ancak Murdoch‘ın WSJ gibi dünyanın en prestijli yayınlarının önde gelenini öylece herhangi birine vermeyeceği de biliniyor. Maga yanlısı Fox News, Murdoch imparatorluğunun para sağdığı nakit ineği olsa da Journal onun en değerli ve prestijli mülkü. Öyleyse Murdoch, WSJ’nin başına neden böyle bir ismi getirmişti? Onunla çalışmış kişilere göre, cevap Murdoch’un çok değer verdiği iki özelliğe sahip: iş için popüler olmayan kararlar almaya istekli ve politik olarak tartışmalı haberlere tutkusu. Eski arkadaşları onun için “iyi haber için çok keskin bir burnu var ve her zaman öyleydi” diyor.

MUHABİRLİKTEN YÖNETMENLİĞE

Tucker, meslek hayatına Financial Times‘ta stajyer muhabir olarak başladı. Gazetenin Brüksel ve Berlin’de muhabirliklerini yaparken, FT’nin dış haberler editörü Robert Thomson’ın en güvendiği isim oldu. Thomson, 2008’de Murdoch’un yeni satın aldığı WSJ‘ı yönetmek üzere New York’a giderken, Tucker’a cazip tekliflerde bulundu. Tucker Londra’dan ayrılmak istemeyince onu önce Times’a çekti. Sonra da gazetenin yayın yönetmeni yrdımcısı oldu.

ARKADAŞININ KARDEŞİNİ REZİL ETTİ

Murdoch’u etkileyen, 2020’de Sunday Times’ın başına geçmesi oldu. Tucker burada personel hakkında zor kararları almaya istekli olduğunu gösterdi. Sunday Times’ın dijital hedeflerini genişletti, Brexit yanlısı gazeteyi daha geniş bir kitleye hitap edecek şekilde yeniden şekillendirdi. İşte burada ilk popülist dünya lideriyle düşman oldu. Görevine başladıktan sadece birkaç ay sonra, Sunday Times, dönemin İngiltere başbakanı Boris Johnson’ın Covid pandemisini nasıl yönettiğine dair sert bir haber yayınladı. Downing Street, alışılmadık bir adım atarak uzun bir yalanlama yayınladı. Sunday Times’ın “yalanlarını ve hatalarını” kınadı. Gazete, önceki yıl yapılan seçimlerde Johnson’ı desteklemesine rağmen, Johnson hükümetine rağmen “ülkedeki en düşmanca gazete” olarak nitelendirildi. Buradaki en ilginç konu ise Boris Johnson’un kız kardeşi Rachel Johnson’ın, Tucker’ın en yakın arkadaşlarından birisi olmasıydı. Haber için en yakın arkadaşının kardeşini hedef tahtasına koymaktan çekinmemişti.

GAZETENİN GENLERİNİ DEĞİŞTİRDİ

Birçok kişi Tucker’ın Times’ın başına geçmesini beklerken, Murdoch onu 2023’ün başında New York’a göndererek, WSJ’nin başına oturttu. O da patronunun hemen acı reçeteyi uygulamaya başlayıp, yeniden yapılandırma sürecine girişti. Kıdemli editörler işten çıkarıldı. Pulitzer ödülü sahibi muhabirler kovuldu. Başkent Washington’daki büronun altı üstüne getirildi. Tüm yapılanlar için gösterilen en önemli gerekçe “performans iyileştirme planı” oldu. Geride kalanlar Tucker’ın iyi habere ne kadar değer verdiğini gördü. Kısa zamanda yeni işe alımlar başladı. Haberlerde de kültürel bir değişim yaşandı. Tucker’ın vizyonunda, iki özelliğe sahip haberler vardı: kamuoyunu ilgilendiren meşru her alanları kapsamak ve dijital erişimi artıracak dikkat çekici konular bulmak. Tucker, web trafiği ve bir hikâyeyi okumak için harcanan süre ile ilgili ölçütleri kullanması bazı muhabirleri rahatsız etti.

İYİ KONU VE HABERİ TAKİP

Buna karşılık Tucker, araştırmacı gazetecilere Elon Musk ve Çin’i iki potansiyel alan olarak örnek verdi. Bazıları konuların “tıklama tuzağı” olduğundan şikâyet etse de ilerleyen günler Musk‘ın oldukça iyi bir konu olduğunu ortaya koydu. Manşetler doğrudan konulara odaklanır bir dille yazılmaya başlandı. Haberlerin içindeki “Bay” ve “Bayan” gibi saygı ifadeleri kaldırıldı. Daha keskin haberler yazmak için muhabirleri teşvik edecek konuşmalar yaptı.

İNCE BİR DENGE TUTTURDU

Eskiden beri muhafazakâr çizgisiyle bilinen Wall Street Journal’ı liberal New York Times’ın güçlü rakibi olarak konumlandırmak iyi bir iş planı olabilirdi, ancak bunu Murdoch’un politikasına aykırı davranmadan yapmak gibi hassas bir denge tutturması gerekiyordu. Öte yandan en önde gelen iş ve finans piyasası medya kuruluşu Wall Street Journal yayın yönetmeni olarak kendini kanıtlaması gerekiyordu. Tucker hem Trump’a karşı duran, ancak tarihsel olarak merkez sağ bir editoryal görüşe sahip gazeteyi bu ince çizgide çok iyi yönetmeye başladı.

DOĞRU HABERİ YAYINLAMAKTAN ÇEKİNMİYOR

Tucker’ın Joe Biden’ın zihinsel yeteneklerinde düşüş olduğu iddiasını içeren bir haber yayınlayarak, çarpıcı haberler konusunda niyetini ortaya koymuştu. Bu haber, Biden yönetimi tarafından başlangıçta “karalama kampanyası” olarak nitelendirilse de sonradan haklılığı ortaya çıktı. Washington medya dünyasının nabzını yakından tutan çevrelere göre Tucker’ın yayınladığı Trump haberi de kamuyu ilgilendiren çarpıcı haberler serisinin bir parçası ve doğruluğu er ya da geç anlaşılacak.

Bu arada Trump’ın açtığı davada Murdoch‘un nasıl bir tavır alacağı merakla izleniyor. Genelde zorbalığa iyi tepki vermeyen Murdoch’un geri adım atmayacağını varsayılıyor ancak, iki milyarder de bir mahkeme ortamında ifade verme ve ifşa edilme durumuyla karşılaşmaktan hoşlanmayacağı da biliniyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER