Tüm dünya birkaç haftadır ABD Başkanı Donald Trump’ın bir gecede değiştirdiği gümrük vergilerini tartışıyor. Tarife değişikliğinin asıl hedefi olan Çin Trump’ın artırdığı vergilere aynıyla karşılık verirken, birçok şirket yaşanan belirsizlik nedeniyle üretimlerini ve yatırımlarını gözden geçiriyor. Trump’ın attığı adımlar, göreve geldiğinde benzer bir gümrük tarifesi değişikliğine giden Adolf Hitler’in icraatlarını hatırlattı. İki liderin tutumlarındaki benzerliklere işaret eden tarihçiler, Hitler’in değişikliklerini günümüzdeki gümrük vergisi artışları ile kıyaslıyor.
Adolf Hitler Almanya şansölyesi olarak göreve geldiği andan itibaren, gümrük vergileri hükümetinin ekonomik gündeminin en üstünde yer aldı. Hitler’in ekonomi bakanı Alfred Hugenberg, 1 Şubat 1933 Çarşamba günü, Hitler’in şansölyeliğinin üzerinden 48 saat geçmesinin ardından, tarım sektörünün korunması için daha yüksek gümrük vergileri uygulanması gerektiğini söyledi. Hitler ise iktidardaki konumunun anahtarı olarak gördüğü 5 Mart Reichstag seçimleri öncesinde ortalığın karışmasını istemiyordu. Hitler’in mali konularda çekingen, hatta sıklıkla umursamaz bir tavrı vardı. Çok ilkel bir ekonomi anlayışına sahip Hitler bir keresinde, ‘Vatandaş isterse enflasyon olur çünkü enflasyon disiplin eksikliğidir’ demişti. Fiyatların istikrarlı kalmasını temin etmek için kahverengi gömlekli paramiliter SA birliklerini görevlendirerek sokaklara salmıştı. Hitler’in Almanya’nın mali sıkıntılarının çoğundan Yahudilerin sorumlu olduğunu iddia ediyordu.
Hitler’in ekonomik bir programını Nasyonal Sosyalist Parti’nin baş ekonomisti Gottfried Feder’in gündeminin başında gümrük vergileri vardı. Feder, Almanya’nın ihtiyaçlarının ‘artık Sovyet köleleri, Çinli ameleler ve zenciler tarafından karşılanmaması’ gerektiğini savunuyor, ‘Almanya, Alman tüketicileri için Alman malları üreten Alman işçilerine ve çiftçilere ihtiyaç duyuyor’ diyordu. Bunun için acilen ‘ithalat kısıtlamalarına’ gidilmeliydı. Almanya tüm ihtiyaçlarını kendi içinde karşıyacak kapasiteye sahip olmalı ve Alman vatandaşları dış rekabetten korunmalıydı.
Kabineden bazı isimler bu yönde atılacak adımlara karşı çıksalar da, Feder’in gümrük vergileri planı Hitler’in Alman halkını küreselleşmiş bir ‘dünya düzeninin zincirlerinden kurtarma’ vizyonuyla uyumluydu. 1929 buhranı, tüm dünyayı olduğu gibi Almanya’yı da uçuruma sürüklemişti. Piyasalar çökmüş, fabrikalar durmuştu. 1930’ların başlarında, üç Alman işçisinden biri işsizdi. Krizin etkilerini aşılıp, tam ekonomi toparlanmaya başlarken Hitler başa gelmişti. Hitler Ocak 1933’te şansölye olarak atandığında, ekonomi düzeliyordu. Bu nedenle Hitler’in şansölye olarak aslında tek görevi, işleri mahvetmemekti. Alman borsası, onun iktidara geldiği haberiyle toparlanmıştı. Ancak muhtemel gümrük vergilerinin artırılması iddiaları ve uluslararası anlaşmaların feshedileceği söylentileri, Hitler’in anayasal düzene meydan okumalarıyla birlikte alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Muhalefet politikacıları Almanya’nın Avrupa komşularına ihraç ettiğinden daha fazla tarım ürünü ithal etmesine rağmen, bu ülkelerin Alman endüstriyel üretimi için pazar sağladığına dikkatleri çektiler. O zamanlar, Almanya yılda ortalama 1.5 milyar marklık tarım ürünü ithal ederken, 5.5 milyar marklık endüstriyel ürün ihraç ediyordu. Bu nedenle diğer ülkelerle ihracat ilişkilerinin sürdürülmesinin gereklilik olduğuna işaret ettiler. Eğer gümrük vergileri yoluyla Alman ticareti boğulursa, bu Alman endüstriyel üretimini de tehlikeye atardı. İhraç Alman mallarını üreten 3 milyon işçinin işi tehlikeye girebilirdi.
Ancak Hitler bu uyarılara kulak asmadı. Gümrük vergilerinin artırılması gerektiğini, devraldığı enkaz halindeki ülkeyi düzlüğe çıkartmak için tek çare olduğunu iddia etti. Hitler, şansölye olarak ilk radyo konuşmasında, ‘Alman çiftçisi dört yıl içinde yoksulluktan kurtarılmalı. Dört yıl içinde işsizlik tamamen ortadan kaldırılmalı’ dedi. Ama bunu nasıl gerçekleştirileceğine dair bir ayrıntı vermedi. Hitler’den beklenen çok kazanandan çok vergi alınması ve büyük şirketlerin vergilerinin denetlenmesi vardı. Ama bunları hiçbir zaman hayata geçirmedi. Onun tek önceliği 5 Mart’ta yapılacak Reichstag seçimlerinde mutlak çoğunluğu sağlamaktı.
Popülist konuşmalar yapan Hitler’in bakanları, Alman halkının daha çok ve ucuz et yiyebilmesi için çiftçilerin daha büyük hayvanlar üretmesi gerektiğini, bunun için de et ithalatının kısıtlanması gerektiğini savunuyordu. Daha ucuz ve çok et yiyeceğini zanneden halk da, ithalat vergilerinin artırılmasının kendi faydasına olacağına inanıyordu. Hitler 10 Şubat 1933’te gümrük vergilerinden yapılan değişiklikleri duyurdu. Artış oranları tahminlerin de çok üzerindeydi. Bazı ürünlerde gümrük vergilerine yüzde 500 oranında zam yapılmıştı. Hitler tarifelerinin birincil hedefleri olan İskandinav ülkeleri ve Hollanda çok öfkeliydi. Hayvancılığı neredeyse tamamen Alman pazarına dayalı Danimarkalı çiftçiler paniğe kapıldı. İsveçliler, alacakları karşı önlemlerin Alman endüstriyel ihracatına büyük darbe vereceğine dair uyarıda bulundular. Hollandalılar misillemede bulunacaklarını açıkladılar. Birkaç hafta içinde Alman ihracatı bıçakla kesilmiş gibi duruverdi.
Kabine toplantısında bir sunum yapan dışileri bakanı Hitler’e ‘İhracatımız önemli ölçüde azaldı, komşu ülkelerle ilişkilerimiz kötüleşme tehlikesi altında’ dedi. Hollanda ile ticari ilişkiler kopma noktasına gelmişti. İsveç, Danimarka, Fransa ve Yugoslavya ile olan ticari ilişkiler çok gergindi. Maliye bakanı, tarım sektörünün açığını kapatmak için 100 milyon mark gerektireceğini söyledi.
Hitler uyarılara kulak asmadı ve şansölyeliğinin ikinci Cuma günü ticaret savaşını başlattı. O akşam, şehrin en büyük mekanı olan Berlin Spor Salonu’nda binlerce coşkulu takipçisinin önünde bir miting düzenledi. Şansölye olarak ilk kez kamuoyunun karşısına çıkarken, hep giydiği koyu renk takım elbiseyi bırakıp, parlak kırmızı gamalı haçlı kol bandı olan kahverengi SA üniformasını tercih etti. Konuşmasında, önceki hükümetlerin yıllarca süren kötü yönetiminin ardından tüm ülkenin yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyledi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Versay Antlaşması’nın dayattığı uluslararası yükümlülüklerin Alman halkının hayat, özgürlük ve mutluluğunu elinden aldığını söyledi. Bunun için bürokrasinin, Alman kültürünün ve nüfusun temizlemesi gerektiğini savundu.
İlan edilen gümrük vergisi artışlarının, Almanların gurur ve onurunu geri kazandırmaya yardımcı olacağını söyledi. Alman halkının geleceğini, kendi içinde bulacağını anlatırken, bu sözler sadece insanların duygularına hitap etmek için söyleniyordu. Alınan kararların hiçbir ekonomik altyapısı bulunmuyordu. Halk Hitler’in sözlerini coşkuyla alkışlarken, bilmediği birşey vardı: Hitler bir önceki gün yaptığı kabine toplantısında bakanlarına ‘yeniden silahlanma için milyarlarca marka ihtiyacımız var. Almanya’nın geleceği yalnızca ve yalnızca ordunun yeniden inşasına bağlıdır’ demişti. Hitler’in komşularıyla başlattığı ticaret savaşı, aslında tüm dünyayı saran savaş ateşinin sadece bir işaret fişeğiydi. Birkaç yıl içinde o komşuların tümü Alman işgali altına girecekti.