Dünyanın casus başkenti Viyana unvanını Ankara’ya mı kaptırıyor?

Rusya ile ABD’nin Ankara’da yaptığı takas istihbarat dünyasının sıradışı sistemini bir kez daha gözler önüne getirdi. Avrupa ülkelerinde yakalanan Rus casusların sayısı ve kimlikleri, ‘Soğuk Savaş’ dönemini hatırlattı. Dikkatler Ankara’ya dönerken, gözler İkinci Dünya Savaşı’ndan beri casusların başkenti olarak nitelenen Viyana’yı aradı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın dört bölgeye ayrıldığı ve savaşın kazananı dört müttefik ülkenin resmen bu bölgeleri ‘işgal altında tuttuğu’ çok bilinir. 1945’ten 1991’e kadar o dönemdeki Batı Almanya, ABD, İngiltere ve Fransa’nın, Doğu Almanya ise, Sovyetler Birliği’nin kontrolü altındaydı. Benzer şekilde Berlin de dörde bölünmüş ve dört ülkenin nüfuz alanları çizgilerle belirlenmişti. Almanya ve Berlin’in hikayesi çok bilinse de, Avusturya ve başkenti Viyana’nın da benzer şekilde dörde bölündüğü daha az bilinir. Almanca konuşan bir ülke olması ve Naziler döneminde öne çıkan Avusturyalı isimlerin de etkisiyle müttefikler Avusturya’yı da resmen dörde bölmüş ve kontrolü altında tutmuştu.

10 YIL SÜREN DÖRTLÜ İŞGÂL

Avusturya’nın ‘işgal’ tarihi daha kısa sürmüş ve 1955’te sona erdi. Her ne kadar batı dünyasına yakın olsa da, ‘tarafsız’ kalma sözü verdiği için NATO’ya girmedi, Varşova Paktı’na da dahil olmadı. Bununla birlikte uzun yıllar boyunca Viyana, küresel bir casusluk merkezi olarak öne çıktı. Bu alandaki uzun süredir devam eden rolü, coğrafi, tarihi ve politik dokusundan kaynaklandı. Doğu ile Batı arasında önemli bir geçit noktasında olması, NATO ülkeleri ile Varşova Paktı arasındaki kritik yeri nedeniyle, Viyana hep ajan kaynayan başkent olarak nam saldı.

TAM GEÇİŞ NOKTASI

Avrupa’nın kalbinde yer alan Viyana’nın coğrafi konumu ve geçmişi, eşsiz bir siyasi, ekonomik ve askeri istihbarat erişimi sunar. Bu durum Viyana’yı sadece bir sahne değil, karmaşık küresel casusluk oyununda önemli bir oyuncu haline getirir. Şehrin ta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun imparatorluk başkenti olmasından bugüne uzanan tarihi rolü, ona zengin bir diplomatik entrika mirası ve karmaşık bir istihbarat ağı sağlar.

AJANLAR İÇİN UYGUN ALTYAPI

Bu miras, Viyana’nın Soğuk Savaş sırasında tarafsızlığa olan kalıcı bağlılığıyla birleştiğinde, casus değişimleri ve gizli operasyonlar için tercih edilen bir mekan olarak statüsünü pekiştirdi. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) dahil olmak üzere çok sayıda uluslararası kurumun varlığı, geniş bir yabancı ajan ağının toplanması için yeterli diplomatik koruma ve bir bahane sağladı. Ayrıca, sıkı casusluk yasalarını uluslararası diplomasinin gereklilikleriyle ustaca dengeleyen Viyana’nın yasal çerçevesi, şehrin istihbarat faaliyetleri için verimli bir zemin olmasına imkan verdi.

TARİHİ MİRAS

Viyana’daki casusluk, Habsburg Monarşisi sırasında istihbarat için posta hizmetlerinin stratejik kullanımından günümüzün karmaşık küresel casusluk ağındaki merkezi rolüne kadar tarihi dönüm noktaları ve jeopolitik değişimlerle dikkat çekti. Bugünkü Avrupa haritasının şekillenmesinde kritik öneme sahip Viyana Kongresi sırasında Avusturya’nın başbakanı olan Prens Klemens von Metternich’in stratejik ve casusluk becerileri, özellikle 1814-1815’teki Viyana Kongresi’nde sıkça sergilendi. Napolyon sonrası Avrupa’yı yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bu etkinlik, Viyana’yı etkili diplomatların bir araya geldiği uluslararası casuslar için bir buluşma alanına dönüştürdü.

DÜNYA SAVAŞIRKEN DİPLOMASİ BULUŞMASI

Dünya Savaşları sırasında Viyana’nın stratejik konumu, Doğu ve Batı cepheleri arasında bir istihbarat kavşağı görevi görerek casusluk için birinci sınıf bir yer haline gelmesini sağladı. Sadece I. Dünya Savaşı’nda Viyana’daki casus sayısının 100 bine ulaştığı tahmin ediliyor. Bu kadar çok istihbaratçının Viyana’ya akın etmesi, şehrin çatışan güçlerin arabulucusu ve gözlemcisi olarak oynadığı rolden kaynaklandı ve casusluk topluluğundaki önemini pekiştirdi. Şehrin her türlü altyapısı, çatışmanın her iki tarafından da kritik bilgileri toplama ve yaymaya imkan veriyordu. Viyana, resmi ve gizli ajanlar için küresel istihbarat dünyasında vazgeçilmez bir konuma ulaştı. II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, Viyana’nın casusluk faaliyetleri Alman işgalinin gölgesinde devam etti. Hem Mihver hem de Müttefik güçler tarafından istihbarat operasyonlarının odak noktası haline geldi. Savaş sırasında Nazi Almanyası’nın işgalindeki Viyana sokakları, ‘Casuslara dikkat edin. Konuşmalaranıza dikkat edin!’ posterleri ile kaplıydı

AJANLARIN VALS SAHNESİ

Soğuk Savaş’ın karanlık manzarasında, Viyana tarafsız şehir statüsünün ötesine geçerek merkezi bir casusluk merkezi haline geldi. Doğu ile Batı arasındaki karmaşık istihbarat operasyonları karşılıklı vals yaptığı bir sahneye dönüştü. Viyana’nın stratejik Avrupa konumu, 1955’te ilan edilen Avusturya Devlet Anlaşması tarafsızlığıyla birleşince, casus değişimleri, gözetleme görevleri ve gizli toplantılar için eşsiz bir sahneye dönüştü. Gerçi Viyana’nın resmi tarafsızlığından önce bile, şehir Sovyetler Birliği’nden kaçmak isteyen isimlerin aklına gelen ilk yerdi. Stalin rejiminden hayal kırıklığına uğramış bir Sovyet mühendisi olan Viktor Kravchenko’nun, 1947’de Viyana’yı ziyareti sırasında Batı’ya kaçışı, o dönemde medyanın gündemindeki en önemli haberdi. Bu kaçış, Viyana’nın Doğu bloğunun demir pençesinden kaçmak isteyenler için bir sığınak olarak ortaya çıkan rolünü çok iyi anlatıyordu.

DİPLOMAT GÖRÜNÜMLÜ AJANLAR

1970’lerde kurulan Viyana Uluslararası Merkezi’ne Birleşmiş Milletler’in çeşitli ajanslarının taşınmasıyla, Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği OPEC’in merkez olarak bu şehri seçmesiyle, Viyana’nın casusluk manzarası daha renkli bir görünüm kazandı. Bu uluslarası kuruluşlar, istihbarat görevlilerinin diplomatik misyon kisvesi altında faaliyetlerini yürütmeleri için mükemmel bir korunma sağladı. Sovyetler Birliği, ülkede işgal döneminde kurduğu altyapı ile şehre gelen onlarca batılı diplomatı tuzağa düşürdü. 1975’te, kötü şöhretli terörist Çakal Carlos, Viyana’daki OPEC genel merkezine bir baskın yaparak önemli isimleri rehin aldı. Bu olay, hem Viyana’nın uluslararası casusluk ve terörizm için birincil hedef ve arena olduğunu gösterdi hem de şehrin güvenlik ve istihbarat protokollerinin önemli ölçüde yeniden değerlendirilmesine yol açtı.

KARANLIK SOKAKLARDA AJAN TAKİBİ

Viyana’nın casusluk tarihçesi, gizli operasyonlar ve yakalanması zor figürler hikayeleriyle doludur. Berlin’deki efsanevi Adlon Otel gibi, Hotel Sacher ve Café Central gibi ikonik mekanlar sadece sosyal randevu noktaları değil, casuslar için stratejik buluşma yerleriydi. Bu noktalarda, gizli bilgi alışverişi yapılır, herkes kimin kimle buluştuğunu gözlerdi. Hem KGB hem de CIA, Viyana’nın benzersiz konumundan yararlanarak, birbirlerinin faaliyetlerini izlemek ve sızmak için kapsamlı ağlar kurdu. Şehrin karmaşık mimarisi ve karanlık sokakları, bu gözetleme operasyonları için mükemmel bir ortam sunarken, Viyana’nın casuslar için bir sığınak olarak ününü sağlamlaştırdı. Soğuk Savaş’ın örtülü çatışmalar ve gizli operasyonlar döneminde Viyana, büyük güçlerin gizli savaşlara giriştiği ve bu önemli olaylar ve operasyonlar aracılığıyla Soğuk Savaş casusluk tarihinde silinmez bir iz bıraktığı bir yer olarak öne çıktı.

SOĞUK SAVAŞIN MİRASINI SÜRDÜRDÜ

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonraki jeopolitik çalkantıya rağmen, Viyana uzun süredir devam eden istihbarat altyapısı sayesinde jeopolitik önemini korudu ve casusluk için bir merkez olarak rolüne devam etti. Özellikle, 1979’da kurulan Viyana Uluslararası Merkezi, hala casusluk faaliyetleri için diplomatik bir koruma sunmaya devam ediyor. Böylece Soğuk Savaş entrikalarından Soğuk Savaş sonrası istihbarat operasyonlarına sorunsuz geçişe imkan verdi. Bu süreçte Sovyetler Birliği Rusya’ya dönüşürken, Rus istihbaratı, Avrupa’daki operasyonları için Viyana’yı üs olarak kullanmayı sürdürdü. Viyana resmi ve gayrıresmi değişimler için buluşma noktası olarak hizmet etmeye devam etti. 1990’ların sonlarında CIA ve Rus FSB yetkilileri, Viyana’da Avusturyalı istihbarat yetkililerinin arabuluculuğunda buluşup, toplantılar yapıyordu.

AJANLARA ‘HOŞGÖRÜLÜ’ YAKLAŞIM

Dünya Savaşları ve Soğuk Savaş’ın çalkantılı dönemlerinden, siber operasyonlar ve Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgali gibi jeopolitik gerginliklerle öne çıkan modern döneme kadar Viyana, uluslararası istihbarat operasyonlarının ön saflarında yer almaya devam etti. Bunun temelinde de Avusturya’nın 1955’te ilan ettiği ‘tarafsızlık’ statüsü yatıyor. Her ne kadar Avusturya Ceza Kanunu, yabancı güçler için casusluğu olarak suç saysa da, uygulamada Avusturya, diplomatik öncelikleri nüanslı bir şekilde yansıtıyor., 2018’de casusluk faaliyetleri nedeniyle yakalanan Rus diplomatlarını gizlice sınır dışı ederek dengeli bir yaklaşım benimsediğini gösterdi. Benzer durumlarda başka ülkelerde sıklıkla görülen kamu gösterisinden kaçındı. Bu ve benzeri tutumlar, Viyana’nın uluslararası istihbarat için güvenli ve dinamik bir merkez olma konumunu koruyor , Avusturya da milli güvenliği uluslararası diplomasi ile ustaca dengeliyor.

MEDYATİK TAKASIN YAPILDIĞI YER

Geçtiğimiz on yıllardaki jeopolitik değişimlere rağmen, Viyana’nın casusluk dünyasındaki önemi azalmadı. Stratejik konumu, zengin tarafsızlık geçmişi ve çok sayıda uluslararası örgütün varlığı, onu istihbarat operasyonları için ideal bir ortam haline getirmeye devam ediyor. Rusya ile ABD arasında 2010 yılındaki yüksek profilli casusluk değişimi Viyana’da yapılmıştı. ABD’de tutuklanan aralarında medyatik Anna Chapman’ın da bulunduğu 10 Rus casus, Rusya’da tutulan dört kişiyle Viyana’da takas edilmişti. İran’ın nükleer programıyla ilgili müzakereleri için buluşmalar sıklıkla bu şehirde yapıldı.

‘RUS AJANLARIN UÇAK GEMİSİ’

Tarihsel olarak küresel istihbarat faaliyetlerinin merkezi olan Viyana’daki casusluk manzarası, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından önemli ölçüde evrim geçirerek şehrin Avrupa’nın casusluk başkenti statüsünü yeniden teyit etti. Viyana’da gizli faaliyetlerde ciddi bir artış görüldü. Şehrin casusluğa karşı hoşgörüsü, özellikle Avusturya hükümetini doğrudan hedef almadığında, onu çok çeşitli uluslararası casuslar için bir cennet haline getirdi. Avrupalı istihbarat yetkilileri tarafından yapılan tanımlama ile Viyana, ‘Rus ajanlarının uçak gemisi’ olmaya devam etti.

BİR KISMI DİPLOMAT, ÇOĞU İŞADAMI

Halen Viyana’da önemli bir kısmı diplomatik koruma altında istihbarat toplama faaliyetinde bulunan 180’den fazla akredite Rus diplomatı bulunuyor. Casusluk faaliyetleri yalnızca Rus ajanlarıyla sınırlı değil. Aralarında Çin, İran, İsrail, Suudi Arabistan, ABD ve İngiltere’nin de olduğu ülkelerinden gelen ajanlar da Avusturya’da yüksek sayılarda faaliyet gösteriyor. Bu yıl içinde Viyana’da kamuya yansıyan birden fazla ajan tutuklaması yaşandı. Avusturya istihbarat görevlisi Egisto Ott, Mart ayında Rusya hesabına casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklandı. Ott’a, gizli bilgileri Rus ajanlara para karşılığı sattığı suçlaması yapıldı. Bu süreç sonrasında Moskova, son takas değişimi için onyıllardır tercih ettiği Viyana yerine Ankara’yı istedi.

AKS KAYMASI MI YAŞANIYOR?

Suriye savaşı ile çok sayıda muhalif isim Türkiye’ye göç etti. Bununla birlikte Irak ve Afganistan’dan kaçan çok sayıda önemli politikacı da Ankara’yı mesken tuttu. Somali, Filistin ve Mısır’dan gelen veya kaçan politikacılar da cabası. Hamas’ın önde gelen isimler de daha yakın zaman kadar İstanbul’da yaşıyordu. Ankara, kültürel ve dini yakınlık nedeniyle bu ülkeleri terk eden politikacıların arenası haline geldi. Ankara, planlı mı yoksa istemeden mi olduğu belirsiz bir şekilde kaçak politikacılar ve bunları takip eden ajanların cirit attığı bir şehir haline dönüştü.

VİYANA’NIN SIFATINI ALACAK MI?

Son süreçte yaşanan Ukrayna işgali nedeniyle batı dünyasının ambargosu altındaki Rusya için Ankara, nefes alma noktası oldu. Bunun da etkisiyle 1940’lardan beri Viyana’da yapılan ajan takasları için bu sefer tercih edilen şehir Ankara oldu. Bu durum uzun süredir endişeli bakışların görüldüğü batı başkentlerinde kaşların kalmasına yol açtı. NATO üyesi ve AB adayı olsa da, Türkiye’nin Moskova yönetimi ile kurduğu yakınlık şüphelere yol açıyor. Rus yapımı S400 füze savunma sistemlerini satın alması nedeniyle, batı dünyasının en büyük uçak sistemi olan F35leri alamıyor. Tüm Avrupa Rus gazı ve petrolünü kullanmayı bıraksa da, Türkiye için bu ürünler hayati öneme sahip. Rusya, ülke dışındaki en büyük nükleer yatırımını Akkuyu’da yapıyor. Rusya bu altyapıya güvenerek, takas için Ankara’yı tercih ederken dünya medyasında ‘Ankara casusların başkenti sıfatını Viyana’dan alaca mı?’ soruları dikkat çekiyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com