CDU lideri Friedrich Merz(Fotoğraf: Odd ANDERSEN / AFP)
Euronews’ten Stefan Grobe, Almanya’nın yeni Şansölyesini analiz etti. Grobe, “Sosyal Demokrat Şansölye Olaf Scholz’un üç partili koalisyonu döneminde AB’ye Almanya’nın eşi benzeri görülmemiş ataleti damga vurmuştu. Şimdi ise Fransa, Polonya ve Hollanda gibi Almanya’nın kilit ortaklarından bazıları, Avrupa’nın güvenlik ve ekonomik zorluklarının üstesinden gelmek için yeni ve daha güçlü bir hükümetin kurulmasından duydukları memnuniyeti dile getiriyor. Merz’in özellikle ”Almanya’ya yeniden güvenebilirsiniz” sözü müttefiklerinden büyük alkış aldı.” ifadesini kullandığı yazısında şunları kaydetti:
Merz, SPD ve Yeşiller ile birlikte, Almanya’nın ‘borç freni’ dogmasında anayasal bir değişiklik yaparak savunma ve altyapı için çığır açan kamu harcamalarının önünü açtı. Bunun ülkenin uzun süredir gecikmiş yatırımları yakalamasına olanak sağlayacağını iddia etti.
Müstakbel Şansölye de şehirde ‘yeni bir şerif’ olduğunu açıkça ortaya koymakta hiç vakit kaybetmedi. İlk örnek Ukrayna üzerinden oldu. Merz, Olaf Scholz’un defalarca reddettiği Ukrayna’ya Alman yapımı uzun menzilli Taurus füzeleri göndermeyi daha geniş bir Avrupa destek paketinin parçası olarak değerlendireceğini açıkladı.
Alman kamu yayın kuruluşu ARD’ye verdiği bir mülakatta Merz, Avrupa’nın Rusya’nın uzlaşmazlığı karşısında güç göstermesi gerektiğini söyledi: “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in herhangi bir zayıflık işaretine ya da barış teklifine olumlu yanıt vereceğine inanmıyorum. Bu savaşın anlamsızlığının farkına varması gerekiyor.”
Avrupalı müttefikler Merz’in silah göndermeye açık olmasını alkışlarken Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp bunu ‘Avrupa’nın bu durumda nerede durduğuna dair önemli bir sinyal’ olarak nitelendirdi. Polonyalı mevkidaşı ise bu fikri ‘çok iyi’ olarak nitelendirdi.
Ancak yeni hükümette de görevine devam edecek olan sosyal demokrat Savunma Bakanı Boris Pistorius, Hannover’de kısa süre önce düzenlenen bir konferansta Taurus’a ılımlı yaklaştı. Pistorius, füzelerin tedarik edilmesi lehine bazı haklı noktalar olsa da, ‘buna karşı iyi argümanlar’ da olduğunu söyledi.
‘Yeni şerif’in gündeminin ikinci maddesi ise göç ve iltica politikası. Sosyal demokratlarla varılan koalisyon anlaşması, başvuruları reddedilen sığınmacıların sınır dışı edilmesinin hızlandırılması da dahil olmak üzere, Avrupa düzeyinde ana akım haline gelen pozisyonların çoğunu yansıtıyor.
Koalisyon, menşe ülkeleri vatandaşlarını geri almaya ikna etmek için vize, yardım ve ticaret politikalarından yararlanmak da dahil olmak üzere bir ‘geri dönüş hücumu’ başlatmak için ‘mevcut tüm seçenekleri’ kullanma sözü veriyor ki bu Brüksel’in de tartıştığı bir şey.
Yine de koalisyon anlaşması, AB toprakları dışında tartışmalı sınır dışı etme merkezleri (‘geri dönüş merkezleri’ olarak adlandırılan) inşa etme seçeneğini açıkça onaylamıyor.
Anlaşma bu uygulamayı desteklememekle birlikte bugüne kadar göçmenlerin hiç ayak basmadıkları ülkelere gönderilmesini engelleyen ‘bağlantı faktörü’nün kaldırılmasından bahsediyor. Avrupa Komisyonu son yasa teklifinde ‘geri gönderme merkezleri’ için yasal zemin oluşturmak üzere bu koşulu kaldırdı.
Ayrıca koalisyon, sığınma başvurusundan ilk varılan ülkenin sorumlu olduğunu belirten Dublin Yönetmeliği kapsamında transferlerin azami düzeye çıkarılması çağrısında bulunuyor. Ancak göçmenler yolculuklarına diğer üye ülkelere doğru devam ettiklerinden bu kural sıklıkla atlanıyor. Bu durum Almanya ile komşuları, özellikle de Dublin transferlerine karşı protestoların düzenlendiği Polonya arasında gerginliğe neden oldu.
Anlaşma, Alman makamlarının Dublin Yönetmeliği’ne tam olarak uyulana kadar tüm kara sınırlarında geçici kontrolleri sürdürmesini ve kontrolleri kalıcı hale getirmesini öngörüyor. Uygulamada tartışmalı olsa da düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilmesi olasılığı da düşünülmektedir. Anlaşma tüm olası tedbirlerin ‘anayasal’ olacağının ve ‘temel bir hak’ olarak sığınmaya saygı gösterileceğinin altını çiziyor.
İklim politikasına gelince, Merz ve ortakları ‘piyasa araçları, teknik çözümler ve bürokrasinin azaltılmasını’ destekleyerek Alman politikasının ‘iklim koruma kaygılarından’ ekonomik büyümeye kaymasına vurgu yapıyor.
Koalisyon anlaşması, Almanya’nın karbon ayak izini 2045 yılına kadar, Avrupa Birliği’nin ‘net sıfır’ hedef tarihinden beş yıl önce ortadan kaldırması gerektiğini söylüyor. Metinde “Sanayileşmiş bir ülke olarak kalmak ve iklim nötr olmak istiyoruz,” deniyor.
Yeni hükümet ayrıca, AB’nin iklim bilimi danışma paneli tarafından önerilen ve Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen, 2040 yılına kadar 1990 baz yılına kıyasla yüzde 90’lık bir Avrupa net emisyon azaltım hedefini de destekliyor.
Merz’in yapmak istediği değişikliklerden herhangi birini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini zaman gösterecek. Ne de olsa son dört yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Sosyal Demokratlarla bir koalisyon hükümetinde yer alıyor.