Fransanın Strasbourg kentindeki Avrupa Parlamentosu binası. (© Panoramic via ZUMA Press - Depo Photos)
Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasındaki ilişkiler her zaman inişli çıkışlı oldu. Türkiye kağıt üzerinde de olsa hâlâ AB’ye aday ülke statüsünde. Türkiye aynı zamanda bir NATO üyesi olarak AB ülkeleriyle savunmada da müttefik.
Ancak AB uzun zamandır, özellikle 16 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan hak hakları ihlalleri sebebiyle birçok boyutta işbirliği içinde olduğu Erdoğan yönetimini demokrasiyi aşındırmak ve Ankara’nın üyelik sürecini çıkmaza sürüklemekle suçluyordu. AB şimdi ise, tam da Erdoğan’ın en önemli siyasi rakibinin tutuklandığı ve barışçıl gösterilere karşı orantısız güç kullanıldığı eleştirilerinin olduğu bir dönemde, Ankara’ya yönelik tutumunu yumuşatıyor gibi görünüyor.
Bu tutumun arkasında da Türkiye ile ilişkilerin Avrupa açısından her zaman olduğundan daha karmaşık bir hâl alması yatıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan protesto gösterilerini “şiddet hareketi” olarak nitelerken Fransa Dışişleri Bakanlığı, Ekrem İmamoğlu ve daha çok sayıda başka siyasetçinin tutuklanmasını “demokrasiyi hedef alan ciddi bir saldırı” olarak niteledi.
Görevden ayrılmaya gün sayan Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da “Siyasi rakiplerin yeri hapis veya mahkeme salonları değil” açıklamasını yaptı.
Fakat Brüksel’de AB’nin yürütme organı kelimelerini daha dikkatli seçiyor.
AB Komisyonu sözcüsü Guillaume Mercier, “Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması Türkiye’nin, köklü demokratik geleneklerine bağlılığı konusunda soru işaretleri doğuruyor” dedi, “Türkiye’yi demokratik değerlere bağlı kalmaya” çağırdı.
Mercier AB’li ve Türk yetkililer arasında gelecek ay yapılması planlanan görüşmelerin yaşananlar üzerine iptal edilip edilmeyeceği sorularını ise yanıtsız bıraktı.
Saygın Fransız üniversitesi Sciences Po Grenoble’den Profesör Jean Marcou DW’ye yaptığı açıklamada, “Türkiye’de yaşananların ağırlığı ile Avrupa’nın tepkisi arasında bir orantısızlık var” diyor. Eski bir diplomat olan Marcou, “Avrupalılar yaşananlara yanıt vermekte gecikti” diye de ekliyor.
Brüksel merkezli düşünce kuruluşu European Policy Centre araştırmacısı Amanda Paul’e göre AB’nin çekimser tavrının net bir sebebi var:
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü Avrupa hükümetlerini kıta savunması konusunda ABD ile işbirliklerini radikal biçimde gözden geçirmeye itti. Washington’un gelecekte Avrupalı ortaklarına askeri koruma sağlayıp sağlamayacağı belirsizken ABD’ye olan bağımlılığı azaltmanın yolları aranıyor.
Türkiye NATO içinde ABD’nin ardından en büyük ikinci kara ordusuna sahip ülke konumunda. DW’ye konuşan Paul’e göre bu üstünlüğün yanı sıra Türkiye’nin Karadeniz üzerinden Rusya ve Ukrayna ile komşu pozisyonu Ankara’ya diğer ülkelerin sahip olmadığı bir stratejik önem kazandırıyor.
AB başkentlerinde Türkiye’nin son yıllarda hızla büyüyen savunma sanayisi de ABD’li şirketlere alternatif tedarikçiler olarak yakından izleniyor. Paul, “Ciddi anlamda silah kıtlığı yaşanan bir dönemde Türk üreticiler AB’ye çok fazla şey sunuyor” diyor.
Paul, “Türkiye komşu coğrafyası ve daha ötesinde ana dış politika aktörlerinden biri haline geldi. Konu ister Suriye olsun, ister Güney Kafkasya veya Orta Asya” diyor. Paul’e göre Erdoğan halihazırda kendisini, Avrupa için “neredeyse vazgeçilmez ortak” olarak görüyor, “Bu da ona (Erdoğan) iç politikada gördüğümüz adımları atma konusunda cesaret verdi” diyor.
Araştırmacı Jean Mercou’ya göre Türkiye Cumhurbaşkanı küresel değişimleri yakından takip ediyor.
Mercou, “Bunu neden yapıyor? Çünkü ABD dahil Batı demokrasilerinin saldırı altında olduğu bir ortamda uluslararası iklim elverişli” diyor.
Erdoğan’ın Trump ile yakın ilişkileri de AB liderlerinin göz önünde bulundurdukları başlıklardan.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Mercou, “ABD ve AB arasında Türkiye’yi etkilemeye yönelik bir çeşit yarış var. Bence Avrupalılar Türkiye’yi kaybetmek istemiyor ve Erdoğan bunun farkında” yorumunu yapıyor.
Öte yandan İmamoğlu’nun yargılama süreci ve Türkiye sokaklarındaki protestoların seyrine bağlı olarak Avrupa’nın, Ankara’ya daha sert eleştirilerde bulunması yönünde baskılar da artacaktır.
Kıta genelinde belediye başkanları Perşembe günü Strasbourg’da bir araya gelecekler. Katılımcıların İstanbul’daki mevkidaşlarına yönelik uygulamaları kınaması bekleniyor.
Mercou, “Eğer Türkiye’de daha sert bir baskı ortamı oluşursa muhtemelen Avrupalılar daha yüksek sesle konuşmak zorunda kalacak” diyor. Ancak Mercou’ya göre AB her durumda değerleri ve stratejik çıkarları arasında sıkışıp kalacaktır.