Almanya, aşırı sağcı AfD partisinin kapatılıp kapatılamayacağını tartışıyor. Bazı politikacılar ırkçı tutumu nedeniyle kapatılması çağrısı yapıyor. Anayasa Mahkemesi ise benzer bir davada kapatma talebine karşı çıkmıştı.
Alman politika ve hukuk çevrelerinde şu günlerde ülke için ‘sıradışı’ bir dizi tartışma yaşanıyor. Bazı politikacılar aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) kapatılması için hukuki ve politik girişimlerde bulunuyor. Teklife sıcak bakan ve soğuk yaklaşan politikacılar görüşlerini ortaya sererken, bu konudaki tek yetkili olan Alman Anayasa Mahkemesi’nin benzer davalardaki tutumu ise kapatılma isteyenlere pek umut verici nitelikte değil.
2021’de yapılan genel seçimlerde oyların yüzde 10’unu alarak Alman parlamentosu Federel Meclis Bundestag’ta 83 sandalye elde eden AfD partisi, son dönemde yapılan eyalet seçimlerinde giderek artan bir oy oranına sahip. Gerek partinin aşırı sağcı tutumu gerekse son dönedemki sıradışı yükselişi, AfD’nin en çok oy kopardığı Hıristiyan Birlik Partileri başta olmak üzere birçok çevrede endişe kaynağı halinde geldi. Yılbaşından önce Federal Meclis’in CDU’lu üyesi Marco Wanderwitz, AfD’nin yasaklanması yönünde bir önerge üzerinde çalıştığını açıkladı. Wanderwitz, “Özgür demokratik temel düzenimizi ve bir bütün olarak devleti ciddi şekilde tehlikeye atan bir partiyle karşı karşıyayız. İşte bu yüzden onu yasaklamanın tam zamanı.” diye konuştu. AfD’nin anketlerde şu anda ülke genelindeki oyu yüzde 22 görünüyor. Doğu Almanya eyaletlerinde ise bu oran yüzde 33’e kadar çıkıyor. Genel seçimlerde yüzde beşlik ülke barajını kaç partinin aştığına bağlı olarak, AfD’nin yükseliş eğiliminin devam etmesi halinde, genel seçimlerde ana muhalefet olması yüksek ihtimal olarak görülüyor.
Almanya’da bir partinin kapatılması hükümetin, Federal Meclisin veya eyaletler meclisi olan Bundesrat’ın, yasaklama için Federal Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunması gerekiyor, yani politik bir tercih yapılmalı. Kapatma çağrısı yapan CDU’lu Wanderwitz’in meclisten 36 destekçiye ihtiyacı var. Kendi partisinin yanısıra başka partilerden isimlerle de temasta olan Wanderwitz’in aksine kendi partisi kapatmaya pek sıcak bakmıyor. Temmuz ayında konuşan Federal Meclis’teki CDU-CSU parlamento grubu başkanı Friedrich Merz, “Parti yasakları hiçbir zaman siyasi bir sorunun çözümüne yol açmadı.” diye konuşmuştu. Bununla birlikte geçmişte Yeşiller Partisi lideri Ricarda Lang ve SPD lideri Saskia Esken, AfD’nin yasaklanmasına açık olduklarını gösteren demeçler vermişlerdi. Wanderwitz DE, AfD’nin kapatılmasının ve yasak getirilmesinin kalıcı bir çözüm olacağını iddia ediyor. Böylelikle aşırı sağcı radikal hareketin zayıflayacağını savunan Wanderwitz, “Sağcı radikal hareket uzun yıllar boyunca oldukça parçalanmış durumdaydı. Ancak AfD’nin birleştirici yapısı artık o kadar baskın ki bu siyasi yelpazeyi darmadağın etti” diyor.
SPD eşbaşkanı Esken olası bir AfD yasağına açık olduğunu gösterse de, partisinden bu tutuma karşı olanlar da var. Aynı zamanda Federal hükümetin Doğu Almanya Komiseri olan SPD’li Carsten Schneider AfD’yi kapatma çağrılarına şüpheyle yaklaşıyor. Bir partinin yasaklanmasının çözüm olmayacağının altını çizen Schneider, “Böyle bir girişim politik açıdan uygulanması çok zor ve yasal başarı şansı zayıf. Daha da önemlisi işin siyasi boyutu. Bize uymayan ama anketlerde sürekli önde olan bir partiyi yasaklarsak, bu onunla daha da büyük bir dayanışmaya yol açar. Hatta AfD sempatizanı veya seçmen olmayan insanlar bile AfD’ye sempatiyle bakmaya başlar. Kapatma yerine AfD’nin tercihlerinin zararlarını anlatmak gerekiyor. Mesela AfD asgari ücretin artırılmasına karşı oy kullandı. Kadınlar için 1950’lerin korkunç Doğu Alman politikalarını savunuyor. Seçmenlerin popüler birkaç konu dışında bunların farkında olmadığını düşünüyorum” diyor.
Politikacıları kendi aralarında tartışadursun, bu konuda söz sözü söyleme yetkisi ise Federal Anayasa Mahkemesi’nde. Bir yasaklama başvurusu başlangıçta politik bir karar olsa da, parti kapatma kararı tamamen hukuki gerekçelerle alınabiliyor ve kapatılması istenen partinin fiilen anayasaya aykırı işler içinde olması gerekiyor. Alman anayasasında bu durum şöyle tarif edilmiş: Hedeflerine veya taraftarlarının davranışlarına dayanarak, özgür demokrasiyi bozmayı veya ortadan kaldırmayı amaçlamak, ülkenin temel düzeni veya devletin varlığını tehlikeye sokmak.
Anayasa’daki bu ifadeye rağmen 1956’dan bu yana Almanya’da yasaklanan bir parti olmadı. Anayasa Mahkemesi, Alman demokrasinin henüz emekleme dönemlerinde olduğu 1956’da Almanya Komünist Partisi’ne yasak getirmişti. O dönemde komünizm de, ülkenin varlığı için temel tehdit olarak görülüyordu. Anayasa Mahkemesi, Ocak 2017’de ise, o zamanki aşısı sağcı NPD’ye (Almanya Ulusal Demokrat Partisi) yönelik kapatma başvurusunu sonuçsuz bıraktı. Verilen karar ile anayasanın getirdiği stadartların 1956’daki çizginin çok üzerinde olduğu ortaya kondu. Almanya’da bir partinin hangi koşullar altında yasaklanabileceğinin uzun uzun izah edildiği kararda, basitçe söylemek gerekirse, bir parti anayasaya aykırı hedeflerini hayata geçiremeyecek kadar önemsiz ise kapatılmasına gerek yoktu. Yani bir parti ülkenin temel değerlerini değiştirecek gerekli etkin güce sahip değilse, anayasaya aykırı olmasına rağmen böyle bir partiyi yasaklamanın hiçbir anlamı yoktu. Kararın gerekçelerini yazan Anayasa Mahkemesi raportörleri, ‘Kapatma talebi ayrıca demokrasiyi yalnızca kendine çıkar sağlayacak bir durumu ortaya çıkartmamalı. Bir partinin yasaklanması için başvuruda bulunmak, istenmeyen siyasi rekabeti ortadan kaldırmak için kullanılmamalı.’’ önermesinde de bulunmuşlardı.
Anayasa Mahkemesi’nin NPD kararında bir yasağın ilk şartı olarak, partinin veya taraftarlarının özgür demokratik temel düzeni bozmayı, veya tamamen ortadan kaldırmayı istemesi sıralandı. Buna göre bir parti ancak anayasanın ilk maddesi olan insan onuruna aykırı tutumlar veya demokrasi ve hukukun üstünlüğüne aykırı politikalar gibi tercih izlenmesi halinde kapatılabilir. Bu tutumun da parti programında belirtilmesi, taraftarların bu açıkça sergilemesi gerekir ve bunun açık bir şekilde kanıtlanması gerekir. Yani NPD’’nin genel bir şiddet eğilimine bağlanması gereklidir. En azından bu eylemin başarıya ulaşacağını, yani partinin hedeflerini gerçekleştirebileceğini gösteren önemli kanıtların olması gerekiyor. NPD’nin yasaklama talebinde bu şart kullanıldı, zira parti seçimlerde ülke barajı yüzde 5’i aşamamıştı. NPD’nin siyasi olarak başarısızlığı veya etkisizliği, yasaklama talebine red gerekçesi olmuştu.
NPD’nin siyasi olarak başarısızlığına karşılık AfD, iki dönemdir mecliste ve bazı eyaletlerde ana muhalefet konumunda. Her ne kadar AfD, Doğu Alman eyaletleri Saksonya, Saksonya-Anhalt ve Thüringen’de eyalet Anayasayı Koruma Ofisileri tarafından resmen anayasayı tehdit eden aşırı sağcı bir girişim olarak takip altına alınmış olsa da, bu sınıflandırma henüz bir yasaklama sebebi değil. Bu sınıflandırma, partinin faaliyetlerinin istihbarat birimleri tarafından yasal olarak izlenmesini sağlıyor. Sonuçta AfD’nin kapatılması yönünde politika yapmanın hem politik, hem de hukuki sonuçları bulunuyor. Bu yönde çağrıda bulunacak bir partinin oy yüzdelerini artırması ihtimali olduğu kadar, AfD’yi daha da büyütme ihtimali de bulunuyor. Göçmen akınları, ekonomik zorluklar ve dünya siyasetinde yaşanan çalkantılar nedeniyle AfD davasının, NPD davasından daha farklı seyretmesi ihtimali de bulunuyor. Bu tartışmaların, en azından Eylül ayında üç eyalette yapılacak seçimlere kadar devam etmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bu süreçte, Anayasayı Koruma Ofisi’nin elde edeceği istihbaratlar da büyük önem taşıyor. Eğer AfD gelecek 18 ay içinde iktidara gelecek bir potansiyel sergilerse, meclisin ve hükümetin nasıl bir politika izleyeceği ise bilinmiyor.