Donald Trump (Fotoğraf: Oliver Contreras / AFP)
ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bilim ve teknolojide dünya lideri olmuş bir ülke. Bugün tüm dünyanın kullandığı internetten cep telefonuna, GPS’ten uzay teknolojilerine sayısız teknolojik gelişme Amerikan araştırma kurumlarında ve üniversitelerinde üretilip, ardından halkın kullanımına açılmış projeler. Amerikan inovasyonunu ve dolayısıyla ekonomisini besleyen ana sektörlerden birisi ‘araştırma’. Bu nedenle dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları hem eğitim görmek hem de bu araştırmaların parçası olmak için akın akın ABD’ye gidiyor. Bu süreç Amerika’nın yumuşak gücü ve diplomasisin ana noktalarından birisi. Buna karşılık Elon Musk’ın başında olduğu Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) devlet destekli araştırma programlarını durdurmayı ve bu alanda hizmet veren ajansların çalışmalarını dondurmayı planlıyor. Bu ajanlar ortalama bir vatandaşın birçoğunu hiç duymadığı ama kritik öneme sahip bilimsel ve teknik roller üstleniyor, araştırmaları koordine ediyor, fonları dağıtıyor.
Tesla and SpaceX CEO’su Elon Musk ve oğlu Trump ile Beyaz Saray’da … (Fotoğraf: Jim WATSON / AFP)
Başta Amerikan, daha genelde tüm dünyadaki yaşamı destekleyen bilimsel araştırma programlarının ortadan kaldırılmasının sonuçları ise tahmin edilemeyecek kadar büyük. Sağlık hizmetlerinin kalitesinden halkın yeni nesil teknolojilere erişimine kadar her şeye uzun süreli ve belki de telafisi mümkün olmayan zararlar verebilir. ABD’nin zengin bilimsel ekosistemini oluşturması neredeyse bir asır sürerken, DOGE adı altında başlayan hareketin etkileri birkaç yılda bu ekosistemi alt üst edebilir.
Her Amerikan başkanı ve yönetimi kendi değişikliklerini getirse de, hiçbirisi ülkeyi bilim ve teknoloji lideri olmaktan çıkaracak adımları atmaya teşebbüs etmemişti. Aksine son 80 yıldaki tüm başkanlar inovasyonun ekonomik kalkınma için önemli olduğuna inandığı için hiçbirisi bugüne kadar dünya tarihindeki en sofistike ve üretken inovasyon makinelerinden birine çomak sokmayı düşünmemişti. Ta ki, Donald Trump seçilip, ekibi göreve başlayana kadar.
ABD şu anda dünyanın en kaliteli araştırma enstitülerine sahip. Bunlar arasında MIT (Massachusetts Institute of Technology), Berkeley Kaliforniya Üniversitesi gibi birinci sınıf üniversiteler, Oak Ridge ve Los Alamos gibi laboratuarlar, NASA gibi kurumlar var. Bu ağın büyük bir kısmı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin küresel bir süper güç olarak konumunu güçlendirmek amacıyla federal hükümet tarafından geliştirildi.
Trump yönetiminin federal araştırma fonlarını kesmekle tehdit eden geniş kapsamlı eylemlerinden önce, Amerikan hükümeti bilimsel ilerlemenin en büyük destekçisiydi. Devlete ait laboratuvarlar dışında, yüksek öğretimdeki araştırma ve geliştirme projelerinin yüzde 50’den fazlasını hükümet finanse ediyordu. Bu yatırımların geri dönüşünü ölçmek oldukça zor. Zira bu tür araştırmaların insanların yaşamı üzerinde somut etkiler ortaya koyması genellikle yıllar ya da on yıllar alabiliyor. Ancak tarih, bu fonların zaman içindeki etkisinin örnekleriyle dolu. Yüksek çözünürlüklü QLED televizyon ekranlarının arkasındaki kuantum nokta teknolojisi gibi internet ve GPS de ilk olarak Savunma Bakanlığı tarafından desteklenen araştırmalarla geliştirildi. Yapay zeka sistemlerinin halkın kullanabileceği bir hal almasının arkasında, yıllar boyunca Ulusal Bilim Vakfı tarafından desteklenmesi var. Bugün dünyada harika zayıflama ilacı olarak ün salan Ozempic’i üreten süreç, onlarca yılık bir araştırma ve geliştirmeyi içeriyor. Projeyi onlarca yıl destekleyen ise ordudan emekli askerlerin işlerini takip eden Gazi İşleri Bakanlığı. Mikroçipler, kendi kendine giden arabalar, magnetik görüntüleme teknolojileri, grip aşıları, Google’dan iPhone’a kadar ABD’deki her büyük teknolojik dönüşümün kökleri bir zamanlar hükümet tarafından finanse edilen temel bilim araştırmalarına dayanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump (Fotoğraf: Mandel NGAN / AFP)
Şimdi Trump yönetiminin planladığı ‘tasarruf önlemleri’, ABD’deki bilim ve araştırma dünyasına kalbine bıçak gibi saplanacak. Birçok kurumda belirsizlik nedeniyle şimdiden geliştirme odaklı bilim ve teknoloji burs programları kapatıldı. Onlarca federal bilim ajansı, belirsizlik nedeniyle temel görevleri olan araştırmaları bile durdurdu. USAID gibi, büyük uzmanlık isteyen ve tüm hükümetlerin yıllardan beri büyük yatırım yaptığı bir kurumun bir gecede aniden ortadan kaldırılması, bilim dünyasındaki insanların sert bir fren yapmasına neden oldu.
Ortada kalan binlerce parlak beyin, hem hayatını devam ettirebilmek hem de hayallerinin peşinden gidebilmek için yeni kapı arayışında. Bu sürecin en büyük kazananı ise Çin üniversiteleri olacak gibi görünüyor. Çin devletinden büyük destek alan üniversiteler, ellerindeki önemli kaynaklarla uluslararası personeli ikna ediyor. Özellikle bilim ve teknoloji, akademi ve araştırma alanlarındaki başarıların arkasında ABD finansmanı ve küresel bir araştırma topluluğu var. DOGE adı altında birkaç milyar dolar tasarruf gerekçesiyle bu projelerin durdurulması, bilim insanlarının kaçırılması sadece bilim dünyasına darbe vurmayacak, aynı zamanda otoriter rejimlerin güçlenmesine de yol açacak.