Washington gezisinin hazırlıklarına devam eden Erdoğan’a, Amerikan Temsilciler Meclisi’nden soğuk duş etkisi yapacak mesaj geldi. Her iki partiye mensup 142 temsilci, Başkan Biden’dan Erdoğan‘ı, insan hakları ihlalleri ve baskılar konusunda uyarmasını istedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki hafta Washington’a yapacağı ziyaret öncesinde, Kongre’den sert bir uyarı geldi. ABD Temsilciler Meclisi’nin hem Demokrat, hem de Cumhuriyetçi Partili 142 üyesi, Erdoğan’ı insan hakları ihlalleri konusunda uyardı. New Jersey temsilcisi Cumhuriyetçi Chris Smith ve Teksas temslicisi Demokrat Lloyd Doggett öncülüğünde hazırlanan mektup ile Joe Biden’dan Erdoğan’a Türkiye’deki insan hakları ihlallerini ve sınır ötesine yönelik operasyonlarını bitirmesi çağrısı yapması istendi.
Mektupta Türkiye’deki insan haklarının baskıcı durumunun yanında, Erdoğan hükümetinin yurtdışındaki muhaliflerine karşı yürüttüğü sınır ötesi yıldırma ve baskı kampanyasına da dikkat çekildi. 2016’daki darbe girişiminden bu yana 100’den fazla Türk vatandaşının zorla ve yasadışı yöntemlerle Türkiye’ye kaçırılmasına da işaret edilen mektupta, bu insanlara yönelik “işkence, yasal hakların inkârı ve baskıyla itiraf” delillerine işaret edildi. Türkiye’nin Interpol aracılığı ile yurtdışındaki muhalifler üzerindeki baskısına dikkat çekilen mektupta, NBA oyuncusu ve insan hakları savunucusu Enes Kanter Freedom’a özel atıfta bulunuldu. Kanter’in sadece Erdoğan muhalifi olması edeniyle Interpol tarafından kırmızı bülten ve ödül konarak susturulmaya çalışıldığı, ayrıca Türkiye’deki ailesine de eziyet edildiği anlatıldı.
Mektupta, bu ve benzeri durumların, Türkiye’nin uluslararası hukuka uymamasının ve sistematik insan hakları ihlallerinin tipik örneği olduğu belirtilierek, “Bu sorunların ele alınması için acil müdahale ihtiyacı vardır” denildi.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın “Türkiye’deki İnsan Hakları Uygulamalarına ilişkin 2022 Ülke Raporu”na atıfta bulunan mektupta, “Türk hükümetinin yurtdışında yaşayan vatandaşları zor kullanarak kaçırma konusunda diğer otoriter devletlerle işbirliği içindedir. Mağdurlar Türkiye’ye sınır dışı edilmeden önce işkence, yasal haklardan mahrum bırakılma ve baskıyla itiraf ettirilme gibi muamelelere maruz kalmaktadır. Bu eylemler hükümet güdümündeki medya tarafından alenen desteklenmekte ve yüceltilmektedir.” denildi.
2018’deki kabul edilen terörle mücadele yasasının yürürlüğe girmesinden sonra Türk hükümeti insan haklarını ihlal ettiğini ve hukukun üstünlüğünü tehlikeye atttığını vurgulayan mektupta, 2016 darbe girişiminden bu yana on binlerce devlet memuru, kamu çalışanı, polis, askeri personel, hakim, savcı ve vatandaş terörle bağlantılı oldukları iddiasıyla görevlerinden ihraç edildiği, açığa alındığı, tutuklandığı veya hapse atıldığı anlatıldı. Hükümetin, medya kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine ve muhaliflere yönelik baskısı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve toplanma özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtladığına işaret edilerek, “Son yirmi yılda Türkiye hükümeti, ülkenin kamu medyası üzerindeki doğrudan kontrolü ve partiye bağlı oligarklar aracılığıyla ana akım medyanın büyük bir kısmı üzerindeki dolaylı kontrolü de dahil olmak üzere medya ortamının yüzde 90’ından fazlasını ele geçirmiştir. Ana akım medyanın ele geçirilmesi, bağımsız medyaya yönelik kitlesel bir baskı ile desteklenmiştir.” denildi.
Hükümetin hedefindeki isimlerin arasında Gülen sempatizanları ve Kürt gazetecilerin ilk sırada geldiğini vurgulayan mektup, “Bu gazetecilerin çalışmalarını engelleyen uzun yargılama öncesi tutuklamalar ve sık sık gazetelerin ofislerine yapılan polis baskınları ile çalışmaları engelleniyor.” ifadeleri yer aldı.
Türkiye dışında yaşayan Gülen hareketiyle ilişkili kişilerin zorla Türkiye’ye kaçırıldığı anlatılan mektupra, “Dinler arası diyalog ve eğitimi teşvik eden inanç temelli bir sivil toplum örgütü olan Gülen hareketiyle ilişkili kişiler de istismara uğrayanlar arasında yer almıştır” denildi. Bir öğretmen olan Selahattin Gülen’in Kenya’dan, işadamı Koray Vural’ın Tacikistan’dan, Orhan İnandı’nın Kırgızistan’dan yasadışı yollarla kaçırılarak Türkiye’ye getirildiği ve Türk medyasının bu eylemleri desteklediği anlatıldı. Orhan İnandı’nın gördüğü işkenceler nedeniyle kolunun kırıldığı ve bunun medyaya yansıyan fotoğraflarla sabit olduğu belirtildi.
Mahkumların mağduriyetlerini izleyen İnsan Hakları Derneği’nin (İHD), cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere 1605 hastanın hayat mücadelesi verdiğini raporladığına işaret edilen mektupta, “Stockholm Özgürlükler Merkezi ve Tenkil Müzesi, 2022 yılında Türkiye’de en az 81 mahkumun hayatını kaybettiğini bildirdi. Türkiye’nin Gülen hareketine bağlı başarılı okulları kapatmaları için diğer ülkelere yaptığı baskı son derece endişe vericidir.” ifadeleri dikkat çekti.
BM Özel Raportörü’nün 2020’de yazdığı bir mektup ile Türk vatandaşlarının kaçırılması ve zorla geri gönderilmesine yönelik sistematik uygulamayı kınadığı belirtilen mektupta, “Mağdurlar sınır dışı edilmeden önce işkence, baskı ve aşağılanma ile karşı karşıya kalmıştır. Türk hükümeti bu eylemleri ne inkar ediyor ne de gizliyor. Freedom House, 2023 yılında 25 hükümet tarafından işlenen 125 ulus ötesi baskı vakası kaydetti. Freedom House veritabanında şu anda 100 ülkede, 2014’ten bu yana 44 hükümet tarafından gerçekleştirilen ve Türkiye’nin hem menşe hem de ev sahibi ülke olarak dahil olduğu 1034 doğrudan, fiziksel sınırötesi baskı vakası yer almaktadır.” denildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Yüksel Yalçınkaya ile ilgili son kararlarına işaret edilen mektupta, “AİHM, Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş ve hayırsever Osman Kavala’’ın uzun süreli tutukluluklarının siyasi amaçlı olduğuna ve makul şüphe bulunmadığına hükmetti. AİHM ayrıca öğretmen Yalçınkaya davasında Türkiye’nin özgürlük ve güvenlik hakkı, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine hükmetti. Bu kararlar, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin sistematik niteliğini ve uluslararası hukuk standartlarının göz ardı edildiğini göstermektedir. Başkan Biden, sizi insan haklarına öncelik vermeye ve Türk hükümetine sınır ötesi baskı kampanyasına son vermesi, siyasi tutukluları şartsız olarak serbest bırakması ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Müdahaleniz küresel sahnede demokrasi ve insan hakları değerlerinin korunması açısından hayati önem taşımaktadır.” ifadeleriyle son buldu.