AKP’nin seyrüseferi: AB yolunda başladı, totaliter yargı rejimine dönüştü

AKP, üzerinde yükseldiği demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini bugün yok ederek iktidarını sürdürmenin peşinde. Sürdürebilir mi? Sürdürmesi zor ama bunu deniyor Erdoğan ve ekibi. Erdoğan, her tek adamın yaşadığı mukadder sondan kaçınmak için 'yargının ardına' saklanmış durumda. Diğer tek adamlara ne olduysa, Erdoğan'ı da aynı son bekliyor...

Recep Tayyip Erdoğan (Fotoğraf: Adem ALTAN / AFP)

23 yıldır ülkeyi yöneten AKP, 8. Olağan Büyük Kongresi’ni “Adında AK, Işığında İstikbal” ana sloganıyla 23 Şubat’ta gerçekleştirecek. Avrupa Birliği’ne üye olma hayalleriyle AKP başlayan yolculuğu, her türkü hukuksuzluğu içinde barındıran ve halk iradesini hiçe sayan kayyım rejimine dönüştü.

Erdoğan 23 yıl içinde sadece 3 yıla yakın bir süre genel başkanlık koltuğundan yasa gereği ayrıldı. 27 Ağustos 2014 tarihinde Ahmet Davutoğlu’na devrettiği genel başkanlık görevini 21 Mayıs 2017’de Binali Yıldırım’dan aldı.

23 yılı üç aşamada değerlendirmek gerekir: Demokratikleşme, duraklama ve çöküş dönemi.

AKP’nin iktidara geldikten sonra 2008’e kadar olan döneme, Avrupa Birliği alanında önemli adımların atıldığı ve ülkede nisbi huzurun olduğu dönem diyebiliriz. 2007 yılında 27 Nisan e-muhtırasının etkisiyle alınan yüzde 47’lik oy oranı Erdoğan ve çevresindekiler için dönüm noktası oldu. Toplumu kamplaştırarak seçimin kazanılacağını gördü ve bu tarihten sonra bütün meseleler “biz ve onlar” karşıtlığı üzerinden topluma sunuldu.

2007 SEÇİMLERİ VE REFERANDUM

Demokratikleşmenin karşılığı “parti kapatma davası açılması” oldu. Partinin kapatılması bıçak sırtında bir kararla engellendi. 2007 seçimlerinin ardından Ergenekon operasyonlarına hız veren Erdoğan, yargı ve askeri bürokrasiyi bu yolla kontrol etti.

Erdoğan, Ergenekon operasyonlarının da desteğiyle 2010 yılında devletin bütün kurumlarını ele geçireceği Anayasa referandumunu yüzde 57 oyla kabul ettirdi.

Derin yapılarla mücadelenin karşılığını yüzde 50 oyla alan Erdoğan’ın önünde bu saatten sonra hiçbir engel kalmamıştı.

AKP’nin göreve geldiği dönemde büyük bir ekonomik krizden çıkılmış ve Avrupa Birliği yolunda önemli reformlara imza atılmıştı. Avrupa Birliği yolunda atılan adımlar ve demokratikleşme alanındaki adımlar ülkenin hızlı bir şekilde kalkınmasını sağlamış, dünyada parmakla gösterilen ülke haline gelmişti.

GEZİ, ERDOĞAN’IN YARGI VE POLİS GÜCÜNÜ KULLANMASI…

Özellikle Gezi eylemlerinin ardından Erdoğan’ın demokratikleşme yolundaki Mehter yürüyüşü politikası sona erdi. Erdoğan, muhalif kesimlere karşı polis ve yargı gücünü sona kadar kullanmaya başladı. 15-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından Erdoğan ve çevresini, yolsuzluk ve hırsızlıktan yargılanma korkusu aldı. Yargılanmamak için önce emniyetin ehil kadrolarını dağıttı, yargıyı kontrol altına almak için adım adım yasalar çıkardı. Yargı ve emniyetteki Gülen cemaatine yakın isimler kızağa çekilirken yerlerine suça bulamış ve sicili bozuk tiplerle dolduruldu.

2014 HSK seçimlerinin ardından yargıyı ülkücü, Kemalist ve İslamcı kadroların işbirliğiyle ele geçiren Erdoğan, Gülen cemaatine yönelik hukuksuz adımlarını sıklaştırdı. 17-25 Aralık operasyonunu yapan polisler tutuklanıp cezaevine gönderildi. Gülen cemaatine yakın şirketlere tek tek kayyım atandı. Medya organları tek tek kapatıldı. Bütün bunlar olurken, bugün iktidarın hukuksuz uygulamalarında sıra kendilerine geldiği için eleştiren bazı kesimler, o sırada kenardan ellerini ovuşturarak ‘birbirlerini yesinler’ diyerek izliyordu.

PATLAYAN BOMBALAR KAZANILAN SEÇİM

2015 yılında AKP’nin iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçimleri arasında ülkenin her yerinde bombalar patlamaya başladı. Terör korkusuyla halk 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP’yi yeniden iktidara taşıdı. AKP, seçimi kazandıktan sonra hukuksuz uygulamalarına ‘halktan onay’ aldığı iddiasıyla daha da artırdı. Bu ortamda ülke 15 Temmuz sürecini yaşadı. 15 Temmuz sonrası dönemde ise ülke fiilen hukuk devleti olmaktan çıktı. Tek adamın ağzından çıkanların ‘kanuna’ dönüştüğü bir yönetim şekline geçildi. Bütün bunlar olurken ülke ekonomisi ise yavaş yavaş küçülmeye ve enflasyon artmaya başladı.

TEK ADAM 2017 REFERANDUMUYLA YASAL GÜCE KAVUŞTU

2017 yılında Anayasa’da yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanlarının siyasi partisiyle ilişki kurması sağlandı. Erdoğan, bir süre AKP’nin yeniden genel başkanı ve her şeye hakim bir cumhurbaşkanı oldu. 15 Temmuz ile birlikte ülkede her türlü hukuksuzluk olağan hale geldi. Can ve mal güvenlikleri, ifade ve basın hürriyeti ortadan kalktı.

Ülkedeki artan hukuksuzluklarla birlike ekonominin krize girmesi de kaçınılmaz olarak gerçekleşti. 2018’de Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ekonominin dümenine damat Berat Albayrak geçti. Ekonomist Erdoğan ile damadı Albayrak, ekonomide hiç kimsenin denemediği yöntemler denenmeye başladı, Merkez Bankası’nın kasasındaki dövizleri arka kapıdan satıldı. Ekonominin kötüleşmesinin ardırdan damat sosyal medyadan ‘af dileyerek’ bakanlık görevinden ayrıldı. Damadın yerine Nureddin Nebati atandı ve ülkenin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için ‘Kur Korumalı Mevduat’ uygulamasıyla ülke ekonomisi uçurumun kenarında durduruldu. Ancak bunun maliyeti vatandaşa 800 milyar  lira olarak yansıdı.

EKONOMİYİ BATIRMASINA RAĞMEN SEÇİMİ KAZANDI

Ülke ekonomisini ‘batırmış’ olan Erdoğan, bu duruma rağmen 2023 seçimlerini kazandı. Muhalefetin halka inandırıcı bir etki yapmamasının yanı sıra Erdoğan’ın devletin bütün gücünü ardına alması, medyayı tam anlamıyla kontrol etmesinin de bu duruma etkisi oldu. Ayrıca İYİ Parti’nin o zamandaki genel başkanı Meral Akşener’in ‘Altılı Masa’yı dağıtacak hamlelerinin de halk üzerinde etkisi olduğu yapılan araştırmalarda belirlendi.

YEREL SEÇİM AKP’Yİ TAŞRA PARTİSİ HALİNE GELDİ

Erdoğan, genel seçimleri kazanmasının güveniyle 2024 yerel seçimlerine girdi ve tarihi bir yenilgi aldı. Orta Anadolu ve Karadeniz’deki birkaç büyük şehir haricinde AKP, ancak kırsal kesimde belediye kazanan bir partiye dönüştü. İstanbul ve Ankara’da AKP’li adaylar seçimi tarihi farklarla kaybetti.

CHP’nin birinci parti olmasının ardından Erdoğan ve ekibini, sonraki seçimi kazanmama korkusu aldı. Erdoğan, kendisine daha önceki dönemin muktedirlerinin yaptığı şekilde yargı üzerinden Ekrem İmamoğlu’nu siyaset dışına çıkarmaya karar verdi. Bunu yapmak için taşları tek tek döşedi. Hukuk adamından ziyade Saray’ın bir ‘emir eri’ gibi hareket eden ve kamuoyunda ‘seyyar giyotin’ olarak bilinen Akın Gürlek’i İstanbul Başsavcısı olarak atadı. Gürlek’in atanmasının ardından CHP’li belediyelere operasyonlar yapılmaya, muhalif kişilerin açıklamalarına anında soruşturmalar başladı. Ekrem İmamoğlu’nun her hareketini yakından takip eden Gürlek, konuşması bitmeden soruşturma açtırma ‘hızına’ ulaştı.

KONGREDEN BEKLENTİLİ OLMALI MI?

İşte AKP böyle bir ‘tarihi’ miras ve bugünkü kaotik ortamda kongreye gidiyor. Kongrede parti kadrolarının büyük bir kısmının değişeceği var sayılıyor. Daha doğrusu yerel seçimlerdeki yenilginin faturası bu kişilere çıkarılmış oluyor. AKP’nin kongresine bakarak bir beklentiye girmek anlamsız. Çin’de komünist parti yönetiminin değişmesinin halka yansıyan bir yönü olmadığı gibi buradaki değişimin de halka bir yansıması olmaz.

AKP, üzerinde yükseldiği demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini bugün yok ederek iktidarını sürdürmenin peşinde. Sürdürebilir mi? Sürdürmesi zor ama bunu deniyor Erdoğan ve ekibi.

Erdoğan, her tek adamın yaşadığı mukadder sondan kaçınmak için ‘yargının ardına’ saklanmış durumda.

Ancak kendisinden önceki tek adamlara ne olduysa kendisini de aynı akıbet bekliyor…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com