Cumartesi Anneleri'nin bu haftaki buluşmasında 1993 yılında kaçırılan ve işkence edilerek öldürülmüş cesedi bulunan Cemal Akar’ın akıbetini sordu. Akar'ın, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım isimli JİTEM elemanı tarafından kaçırıldığı öğrenilmişti.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri bu hafta da meydandaydı. Bu hafta, 25 Ocak 1993 tarihinde gözaltında ağır işkence gördükten sonra kaybedilen Cemal Akar’ın akıbeti soruldu.
983’üncü hafta açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Başkanı Eren Keskin okudu. Okunan haftalık bildiride Cemal Akar’la ilgili şu bilgiler paylaşıldı:
“30 yaşındaki Cemal Akar Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP) Erzincan İl Sekreteri ve aynı zamanda İnsan Hakları Derneği üyesiydi. 25 Ocak 1993 tarihinde, çalıştığı işyerinin servis aracından inerken, görgü tanıklarının ifadelerine göre, davranışlarından istihbarat görevlileri olduğu anlaşılan kişilerce sivil plakalı bir araçla kaçırıldı. Kaçırılma olayının ardından, MİT ve JİTEM adına çalışan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da kaçıranlar arasında olduğu belirlendi.
Daha önce de defalarca gözaltına alınıp işkence gören Cemal’in ailesi, Erzincan ve Tunceli Emniyet Müdürlüklerine başvurarak oğullarının nerede tutulduğunu sordu. Ancak her seferinde kendilerine Cemal’in gözaltına alınmadığı cevabı verildi. İnsan Hakları Derneği hükümet nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak Cemal Akar’ın yaşam hakkını korumak ve gözaltında kaybedilmesini önlemek için etkin bir çaba göstermedi.”
“Kaçırılmasından bir ay sonra, 23 Şubat 1993 tarihinde, Cemal Akar’ın ağır işkence görmüş ve başından kurşunlanmış haldeki cansız bedeni, Erzincan-Dersim yolunda Nazımiye’ye bağlı Doğançık Köyü yakınlarında bulundu. Erzincan’dan kaçırılan Akar, 130 kilometrelik karayolu üzerindeki dört güvenlik kontrol noktasından geçirilerek buraya getirilmişti. Normal koşullarda bu kontrol noktalarını rahatça geçmek imkansızdı ve bu durum, araçta resmi kimliği bulunan kişilerin olduğu iddiasını desteklemekteydi.”