İktisatçı Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin son 24 yılda uyguladığı politikalarla, gelişmekte olan ülkeler ortalamasından uzaklaştığını ve sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturamadığını belirtti.
Ekonomist Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında enflasyon, cari açık ve dış borç gibi göstergelerde neden geride kaldığını değerlendirdi. Eğilmez’e göre, 2000-2023 döneminde Türkiye büyüme hızında istikrarsızlık gösterirken, ortalama yüzde 20,3 enflasyon oranıyla grup ortalamasını üçe katladı. Eğilmez, ekonomik reformlar için hukukun üstünlüğü ve bilime dayalı bir yaklaşımı şart görüyor.
2000-2023 yılları arasında Türkiye, Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ile aynı büyüme oranını yakalamasına rağmen dalgalı ve istikrarsız bir performans sergiledi. Enflasyon, bu dönemde en önemli sorunlardan biri oldu.
Türkiye, ortalama yüzde 20,3 enflasyon oranı ile GOÜ ortalamasının üç katını aşarken, seçim dönemlerinde yapılan politik müdahaleler bu tabloyu daha da kötüleştirdi. Cari açıkta da olumsuz bir tablo çizen Türkiye, büyümesini yüzde 3,4 cari açıkla sağlarken, GOÜ aynı büyümeyi yüzde 1,4 cari fazlayla gerçekleştirdi. Dış borç yükü ise Türkiye’de yüzde 45,8 ortalamayla dalgalı bir seyir izlerken, GOÜ yüzde 29,9 ile daha istikrarlı bir yapı sergiledi.
Ekonomist Mahfi Eğilmez, “Kendime Yazılar” adlı bloğunda yayımladığı yazıda bu dönemi Türkiye’nin GOÜ’ye kıyasla başarısız olduğu bir dönem olarak değerlendirerek, hukukun üstünlüğü, demokrasi, bilime dayalı eğitim ve ekonomi politikalarında köklü reformların gerekliliğini vurguladı. Eğilmez, yüzyılın ikinci çeyreğine bu sorunları çözecek ve ekonomiyi istikrara kavuşturacak yeni bir modelle girilmesi gerektiğini ifade etti.
Eğilmez yazısını şöyle tamamladı:
“21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna gelirken Türkiye’yi en önemli 4 makroekonomik gösterge açısından içinde yer aldığı GOÜ grubunun ortalamalarıyla karşılaştırdık. Bu karşılaştırmalar, Türkiye’nin, bu 24 yıllık sürede hiçbir biçimde başarılı olamadığını içinde yer aldığı GOÜ grubunun ortalamasını geçmek bir yana çok geride kaldığını gösterdi.
Uyguladığımız siyasal, sosyal ve ekonomik politikaların yanlış olduğu anlaşılıyor. Yüzyılın ikinci çeyreğine artık kesinlikle hukukun üstünlüğünü, güçler ayrımına dayalı demokrasiyi, bilime dayalı eğitimi getirecek, ekonomi politikası yanlışlarını giderecek, siyasetin teknik konulara hiçbir şekilde karışmamasını sağlayacak yeni bir modelle girmemiz gerektiği açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor.”