Pedro Páramo: Zulümle kaybolan şehirler

Büyülü gerçekçiliğin öncülerinden Juan Rulfo’nun tek romanı 'Pedro Páramo', yeni bir uyarlama ile Netflix izleyicisi ile buluştu. Filmin yönetmenliğini Meksikalı görüntü yönetmeni Rodrigo Prieto yapıyor.

Bir varmış bir yokmuş, bütün kötüler feci bir sona mahkûm olurmuş. Kaf Dağı’nın ardında Comala adlı bir kasabada Pedro Páramo adında bir zalim yaşarmış. Hikâye böyle başlıyor ve büyülü gerçekçiliğin kapısı aralanıyor.

Büyülü gerçekçiliğin öncülerinden sayılan Juan Rulfo’nun tek romanı Pedro Páramo, filme uyarlanması oldukça zor bir roman. Buna rağmen bugüne kadar üç uyarlaması yapıldı. Son uyarlama ise Netflix’te izleyicilerle buluştu. Dört kez Oscar’a aday gösterilen Meksikalı görüntü yönetmeni Rodrigo Prieto’nun yönettiği filmin başrollerinde Lincoln Lawyer’dan Manuel García Rulfo ve Black Panther: Wakanda Forever’dan Tenoch Huerta rol alıyor.

Görsel metaforlar yerli yerinde

Juan Rulfo’nun bu eseri Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi adlı eserine de ilham olmuş. Hatta Marquez’in Macondo’su Comola’nın verdiği ilhamla ortaya çıkar. İki yazar da ortak büyülü gerçekçilikte coğrafyalarının atmosferini yansıtırken, gerçekle masal arasında tadına doyum olmayan bir yolculuğa çıkarıyor. Elbette kitaplardan alınan okuma keyfini filmlerde bulamayacağınız önyargısı ile izlemeye başlıyoruz bu filmi de. Fakat bu uyarlama için, izlerken adeta insanın kitap okuyormuş hissine kapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Zaten yazarın betimlemeleri çok güçlü, yönetmen de görsel metaforları yerli yerinde kullanmış.

Suç şahsi midir?

Babasını arayan Juan, babasının zalimliğiyle yüzleşir. Pedro, karısının mal varlığına el koymak için onunla evlenir ve Juan’la annesini Comola’dan uzaklaştırır. Pedro’nun zalimliği öyle büyüktür ki yemyeşil Comola kurak bir ovaya dönüşür. Filmin diğer bir özelliği de sanki ünlü bir ressamın tablosunun içinde keşfe çıkmış gibi hissettirmesi.

Filmi izlerken aklımda hep şu soru vardı: Suç şahsi midir? Yoksa genetiğe işlenmiş midir? Babasını arayan Juan, babasının zulmettiği insanların acısını hissederken, ruhların sancısını, çığlıklarını duyar. Büyülü gerçekçiliğin baskısı bu sahnelerde iyice artıyor. Şu an gerçek hayatta mı yoksa rüya mı görüyor? Yoksa bunlar hep fantastik birer öge mi? Ama Juan acıyı öyle hisseder ki suçları sanki babası değil kendi işlemiştir ve bir hesap günündedir.

Pedro Páramo, oldukça yavaş ilerliyor. Çarpıcı müzikleri yok. İzlerken sıkılabilirsiniz ama büyülü gerçekçiliğe dair okumalar yapıyorsanız izlemenizi tavsiye ederim.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com